Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi

Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi

Grande Exhibitions Avustralya tarafından tasarlanan ve Singapur’daki dünya prömiyerinin hemen ardından Abdi İbrahim’in katkılarıyla önce 

10 Şubat-15 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Karaköy Antrepo 3’te, ardından da 15 Ekim-30 Aralık tarihleri arasında Ankara Cer Modern’de sanatseverlerle buluşacak olan Van Gogh Alive, izleyiciyi ışık, renk ve ses senfonisinin içine alıyor.

Van Gogh Alive, bu üretken sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmalarını ve hayat deneyimlerini keşfetme; bugün dünya çapında tanınan başyapıtlarının birçoğuna imza attığı yerler olan Arles, Saint Rémy ve Auvers-sur-Oise’da geçirdiği dönem zarfındaki düşüncelerini, duygularını ve ruh halini yorumlama fırsatı sunuyor.

Güçlü bir klasik müzikle senkronize olarak değişen, dev boyutlardaki 3.000’den fazla Van Gogh görüntüsü; ekranları, duvarları, kolonları, tavanı ve hatta yeri de dolduran heyecan verici bir gösteri yaratarak, ziyaretçilerini ünlü ressamın eşsiz tarzını oluşturan coşkulu renkler ve canlı detaylarla büyülüyor.

Dinamik, bilgilendirici ve görsel olarak görkemli olmaya programlanmış olan SENSORY4 içeriği; 40 yüksek çözünürlüklü projektörden aynı anda akıp zengin surround ses sistemiyle karışarak, ziyaretçiye nefes kesici ve etrafını saran bir gösteri ziyafeti sunuyor.

Van Gogh Alive’da “Çalışan Adam”, “Yeşilimsi Bir Başlık Giymiş Yaşlı Köylü Kadını”, “Çiçek Açmış Erik Ağacı”, “Gri Şapkalı Otoportre”, “Vazoda 12 Ayçiçeği”, “Vincent’ın Yatak Odası”, “Teras Kafe”, “Sandalye ve Pipo”, “Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece”, “Süsen Çiçekleri”, “Buğday Tarlası ve Kargalar”, “Kırmızı Üzüm Bağı”, “Sargılı Kulaklı Otoportre” gibi bir döneme damgasını vurmuş eserler yer alıyor.

Sergi, ziyaretçilere dahi ressamın fırtınalı hayatını kronolojik olarak göstermek için güçlü bir klasik müzik kullanıyor. Harekete geçiren bu müzik, Van Gogh’un hikâyesinin duygusal yönlerini yansıtarak, sanatçının muhteşem kariyeri boyunca yansıttığı sanatını ve ruh halini daha zengin bir deneyimle ziyaretçiye sunma olanağı sağlıyor.

Van Gogh’un hikâyesini anlatmak için seçilen müziklerden bazıları şöyle: Handel-Sarabande, Edouard Lalo-Piano Concerto 1. Movement I, Gus Viseur-Coeur Vagabond, Barber-Bubamara (Vivaldi versiyonu), Arvo Part-Fratres For Cello And Piano, Carl Nielsen-String Quartet in D minor 1883, Sakura “Cherry Blossoms”, Geleneksel Japon Klasik Koto Müziği, John Zorn-Kiev 3 (çello), Camille Saint.

Van Gogh, hayat hikayesiyle birlikte resimlerine baktığımda içimi acıtan bir ressamdır benim için. Ortaokuldayken resim atölyemizde tanıştım hikayesiyle, sonra burada yazdım onu, sonra Hakan Gerçek’in müthiş oyununda izledim, sonra da Amsterdam’da Van Gogh müzesini gezdim. Son durak İstanbul’daki Van Gogh Alive sergisi oldu.

Serginin dijital olan kısmına girmeden, klasik sergi düzeninde Van Gogh’un bazı önemli resimlerini ve yıl yıl değişimini anlatan metinleri okuyorsunuz.

Sonra simsiyah bir oda ve kolonlarda yerlerde duvarlarda Van Gogh resimleri… 10 yıllık bir resim üretim döneminde sadece 1 tane tablosu satılan bu büyük ressamın kişisel tarihini müthiş müzikler eşliğinde izliyorsunuz. Resimler teknolojik imkanlar kullanılarak bazı resimler hareketlendirilmiş, bazıları katmanlaştırılmıştı.

Defalarca okuduğum hayat hikayesini ve defalarca gördüğüm resimleri bir de böyle bir anlatımla izlemek çok güzeldi. Hele sunumun finali…

Bu güzel sergiyi yakın zamanda ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Hatta 3.Antrepoya gitmişken, oradan çıkıp hemen yanındaki İstanbul Modern Sanat Müzesi’ni de gezmenizi dilerim.

Sanat dolu günler,

Van Gogh

Van Gogh

  • Tiyatro Gerçek
  • Yazan: W. Gordon Smith
  • Yöneten ve Oynayan: Hakan Gerçek

Geçtiğimiz sezonda büyük ilgi ve beğeniyle izlenen Hakan Gerçek’in oynadığı  tek kişilik oyun, Van Gogh bu sezon da yoğun ilgi ve istek üzerine seyirciyle buluşacak.

Van Gogh’un resme başlamasından intiharına kadar geçen süreye, aşklarına, resim tutkusuna, kardeşi ile mektuplaşmalarına, Van Gogh’un atölyesinde yakından tanık olacaksınız…

“Bir yüzden  sevgi çıkarılabilir mi ya da bir yüze sevgi eklenebilir mi?”

tiyatrogerçek’ten sevmek ve çalışmak üzerine kurulu bir hayat hikayesi..

Bir portre…

Hakan Gerçek:Ben de bu müthiş ressamı sahneye taşıyorum ve soruyorum: “Onun hakkında ne düşündüğümü aktarmak istedim. Bilmiyorum, bilemiyorum başarabildim mi ?

Şubat 2009’da premiyerini yapan ‘Van Gogh’ oyununa uzun zamandır gitmek istiyordum. Nihayet kısmet oldu izleyebildim.

Ortaokul ve lise hayatımın bir bölümü resim atölyesinde geçti. Mühtiş bir resim öğretmenimiz vardı. Kendi cebinden parasını ödediği resim kitapları vardı atölyemizde. Kandinsky’den sonra Van Gogh’un kitabını da çok sık elime alırdım. Saatlerce hem okur, hem resimleri incelerdim. Yıllar sonra üniversitenin birinci yılında, yaklaşık 60 kişilik sınıfta hocamız “Resimlerinde gölge kullanmayan ressam kimdir?” diye sorduğunda tek parmak kaldırıp yanıt veren ben olmuş, o kitapların ne çok içime işlediğini anlamıştım.

Oyunda arka planda gösterilen Vincent’ın resimlerinden sadece birini ilk defa oyunda gördüm. Tutuklular Çemberi …. Bu yüzden Resim/Sergi bölümünün yeni katılımcısı, eski bir dostum gibi hissetiğim Van Gogh oldu.

Hakan Gerçek 30 küsür yıllık tiyatrocu. Yıllar önce hocası Müşvik Kenter tarafından sahnelenen oyunu, müthiş bir heyecan ve oyunculuk performansıyla ortaya koyuyor. Kenter Tiyatrosu’ndan ayrıldıktan sonra kendi kurduğu Tiyatro Gerçek’in ilk oyunu olan ‘Van Gogh’ ile 2 saat boyunca bir deli-dahinin portresini izliyoruz.Tek kişilik oyunun altından inanılmaz bir performansla kalkan Gerçek’i ellerim patlarcasına alkışladım. Oyunu herkesin izlemesini mutlaka tavsiye ederim.

Yalnız bu oyun vesilesiyle yine tiyatro seyircilerine değinmek istiyorum. Yavaş yavaş kışa giriyoruz malum. Herkeste bir hastalıktır, bir öksürme-faranjit durumudur gidiyor. Eğer böyle bir durumdaysanız lütfen tiyatroya gelmeyiniz. Son iki oyundur “pöhö pöhö” seslerinin fonunda oyunu izliyorum ve fena halde sinir oluyorum. Eğer geçiremediğiniz bir öksürük, burun akması-çekmesi durumunuz varsa lütfen bir sonraki oyuna ertelettirin biletlerinizi. İstirham ediyorum.

Bir başka konu: Oyun, özel bir tiyatronun oyunu olmasına rağmen 15TL gibi (öğrenci) ortalama bir fiyattaydı. Bağdat Caddesi’nde, şehrin merkezi sayılabilecek bir yerde, ertesi gün haftasonu iken, akşam oynandı. CKM oldukça güzel bir kültür merkezi. Hayal Kahvesi’nde yemeğinizi yiyip, D&R’dan kitaplara bakıp oyun saatini bekleyebilirsiniz. Arabayla gittiyseniz 4 saate kadar kalacaksanız sadece 3TL otopark ücreti verip kapalı otoparka arabanızı bırakabiliyorsunuz.

Salon yaklaşık 600 kişilik. Maalesef 100 kişi bile yoktu içeride. Boş salonu görünce sahnedeki tiyatrocu adına çok üzülüyorum. Ayrıca salondaki 100kişi de “tanıdık” artık. Zira bir avuç insanız tiyatroya giden. Yüzler aşina geliyor resmen. İstiyorum ki hep izdiham olsun salonlarda. Diliyorum o günler de gelecek.

Son olarak 1-2 ay tiyatroya ara vermem gerektiğini üzülerek belirtmek istiyorum. Hem biraz özlemek, hem şimdiye kadar izlediklerimi sindirmek, hem de kitaplarıma biraz daha şevkat göstermek istiyorum.

İzlemek istediğim oyunların listesi başucumda duruyor. Dönüşüm muhteşem olacak. Herkese iyi seyirler,

 

Vincent Willem Van Gogh (1853-1890)

Vincent Willem Van Gogh (1853-1890)

Vincent van Gogh, Hollanda’nın güneyindeki Noord-Braband bölgesinde bulunan Zundert kasabasında,

Protestanrahibi Theodorus van Gogh ve Anna Cornelia van Gogh’un ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Van Gogh’un doğumundan bir yıl önce, annesi bir ölü doğum yapmıştı. Eğer bu bebek ölmeseydi Vincent ismi ona verilecekti. Bu olayın genç Van Gogh’u derinden etkilediği ve Van Gogh’un sanatındaki kimi öğelerin bu olaydan kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Van Gogh dört yaşındayken kardeşi Theodorus (Theo) doğdu. Van Gogh’un Theo dışında bir erkek (Cornelius), üç de kız kardeşi (Elisabeth, Anna, Wil) vardı.

Van Gogh, 1864’te Zundert’e 30 km uzaklıktaki Zevenbergen yatılı okuluna yazıldı. 1866’da ise ortaokul için Tinburg’a geçti. 1868’de eğitimini yarıda bırakarak Zundert’e döndü. Sonradan kardeşi Theo’ya yazacağı bir mektupta, çocukluk yıllarını “kasvetli, soğuk ve kısır” olarak betimleyecekti.

1869’da, henüz on beş yaşındayken, amcası Vincent (“Cent”) aracılığıyla Lahey’deki bir sanat simsarlığı firmasında iş buldu, Ocak 1873’te firmanın Brüksel ofisine geçti. Mayıs 1873’te ise firma Van Gogh’u  İngiltere’ye yolladı. Londra’nın güneyindeki Brixton bölgesine yerleşen Van Gogh, işindeki başarısı sayesinde kısa sürede babasından çok para kazanmaya başladı. Ev sahibinin kızı Eugénie Loyer’den hoşlandı, fakat ona açıldığında, kız gizlice başka bir kiracıyla nişanlandığını söyleyerek Van Gogh’u reddetti. İngiltere’de kaldığı süre boyunca giderek içine kapanan ve dindarlaşan Van Gogh, 1875’te firmanın Paris ofisine yollandı. 1876’da ise artık sevmediği simsarlık işini bırakarak İngiltere’ye döndü, ve Londra’nın güneydoğusundaki Ramsgate kasabasında bir yatılı okulda gönüllü öğretmenlik yapmaya başladı. Okul Middlesex’e taşınınca bir süre Isleworth’de başka bir okulda öğretmenlik yapan Van Gogh, Aralık 1876’da Hollanda’ya geri döndü ve altı ay boyunca Dordrecht’te bir kitapçı dükkânında çalıştıktan sonra, Mayıs 1877’de teoloji okumak amacıyla Amsterdam’a geçti. Temmuz 1878’de bundan da vazgeçerek ailesinin yanına döndü. Ocak 1879’da ise misyonerlik amacıyla Belçika’da fakir bir madenci bölgesi olan Borinage’a yerleşti. Buradaki madencilerin kötü yaşam koşullarından etkilenen Van Gogh, onlarla daha iyi iletişim kurabilmek için özellikle kötü koşullarda yaşadı, yemek ve kıyafetlerinin çoğunu işçilere verdi, yatak yerine saman üzerinde uyumaya başladı.

Temmuz 1879’da, “rahiplik mesleğinin saygınlığını zedelediği” için kilise tarafından işine son verildi ama Van Gogh bir yıl daha bölgeden ayrılmadı. 1880 sonbaharında, kardeşi Theo’nun tavsiyesine uyarak resimde kariyer yapmaya karar verdi ve sanat eğitimi almak için Brüksel’e gitti. Buradaki Güzel Sanatlar Okulu’na başvurduysa da sonradan fikrini değiştirerek Nisan 1881’de Etten’e, ailesinin yanına döndü.

Etten’de resim sanatı üzerine kitaplar okuyan ve sık sık resim yapan Van Gogh, bir taraftan da kendisinden yedi yaş büyük olan dul kuzeni Kee Vos-Stricker’den hoşlanmaya başladı. Kee’ye evlenme teklif etti, fakat teklifi “hayır, asla, asla” (niet, nooit, nimmer) sözleriyle reddedildi. Bunun üzerine aşkını saplantıya dönüştüren Van Gogh, Kee kendisini görmeyi reddedince Kee’nin babası (ve kendi eniştesi) Johannes Stricker’le defalarca kez görüşüp Kee’yi istedi, ama eniştesi kızının maddi anlamda bağımsız olmayan bir adamla evlenmesini istemiyordu. Bir keresinde Van Gogh, Kee’yi görebilmek için eniştesine baskı yaparken, elini bir mum alevi üzerinde tutarak “elimi alev üzerinde tutabildiğim müddetçe onu göreyim” dedi, ama eniştesi mumu üfleyerek söndürdü. Kee konusundaki ısrarı ve başka sebepler yüzünden babasıyla kavga eden Van Gogh, Aralık 1881’de bir kez daha aile evinden ayrılıp Lahey’e yerleşti.

Van Gogh bir süre Lahey’li ressam Anton Mauve’un yanında çalıştıysa da Mauve çok geçmeden Van Gogh’la arasına mesafe koydu. Van Gogh’a göre bunun sebebi, kendisinin alkolik bir fahişeyle yaşamaya başlamasıydı. Van Gogh, Sien ismiyle bilinen, fakat asıl adı Clasina Maria Hoornik olan bu kadınla Ocak 1882 sonlarında tanışmış, ve kadını beş yaşındaki çocuğuyla beraber kendi evine almıştı. Sien Temmuz 1883’te bir erkek çocuk doğurunca Van Gogh ona da bakmaya başladı. (Sien bu çocuğa Willem ismini verdi. Willem sonradan Van Gogh’un oğlu olduğunu iddia etmişse de, tarihler bu iddiayı desteklememektedir.) Van Gogh’un Sien ile ilişkisi ailesini de rahatsız ediyordu, ve aile Van Gogh’a Sien’i bırakması yönünde baskı yapmaya başladı. Van Gogh önceleri bu baskıya direndiyse de, Eylül 1883’te Sien ve çocuklarını ortada bırakarak Lahey’den ayrıldı ve altı hafta boyunca Hollanda’nın kuzeyindeki Drenthe’de dolaşıp resim çizerek yaşadı. 1883 sonlarında ise, Nuenen’e taşınmış olan ailesinin yanına döndü. Van Gogh, Sien ile beraber yaşadığı on dokuz ay boyunca, kadının ve çocuklarının düzinelerce resmini çizmiştir.

Potato-Digging-(Five-Figures)-1883

Wind-Beaten-Tree,-A-1883

Bulb-Fields-1883

Van Gogh, Nuenen’de kendini resme verdi. Komşularını, tarlada çalışan işçileri, kulübelerinde kıyafet dokuyan dokumacıları çiziyordu. 1884’ün sonbaharında, Margot Begemann adlı bir komşu kızıyla ilişki yaşamaya başladı, fakat çiftin evlenmesine iki tarafın da ailesi karşı çıktı. Bunun üzerine striknin içerek intihar etmeye teşebbüs eden Margot’u Van Gogh hastaneye yetiştirdi.

26 Mart 1885’te babası bir inme sonucu hayatını kaybedince Van Gogh derin bir yasa girdi. Aynı sıralarda Paris’te Van Gogh’un resimleri ilgi çekmeye başlıyordu. 1885 baharında Van Gogh, bugün ilk önemli eseri kabul edilen Patates Yiyenler’i (De Aardappeleters) bitirdi. Ağustos’ta ise resimleri Lahey’deki bir galeride ilk kez sergilendi. Eylül’de model olarak kullandığı kızlardan birini hamile bırakmakla suçlanınca, kasabanın Katolik rahibi, kasabalıların Van Gogh’a modellik yapmalarını yasakladı.

Van Gogh, Nuenen’de çizdiği resimlerde hep doğal ve karanlık renkler kullandı, daha sonraki eserlerinde ağırlıklı olarak kullanacağı canlı renklerden kaçındı. Kardeşi Theo’ya yeteri kadar resim satamadığı için sitem ettiğinde, Theo Paris’te renkli izlenimci resimlerin çok sattığını, Van Gogh’un resimlerinin ise fazla karanlık bulunduğunu yazdı. Nuenen’de geçirdiği iki sene boyunca Van Gogh, pek çok karakalem ve suluboya çalışmanın yanı sıra, 200 kadar yağlıboya resim üretti.

The-Potato-Eaters-1885

Kasım 1885’te Anvers’e taşınıp bir resim galerisinin üst katında yaşamaya başlayan Van Gogh, kardeşi Theo’dan gelen tüm parayı resim malzemelerine ve modellere harcayıp kendi sağlığını ihmal etmeye başladı. Günlerinin çoğunu ekmek, kahve ve sigarayla geçiriyor, bir taraftan da çok fazla absint içiyordu.

(Absent, çeşitli bitkilerin damıtılarak fermante edilmesiyle elde edilen, alkol oranı yüksek (hacmen %45 ila %75) bir içkidir. Rakıya benzer şekilde bir miktar absente iki ila beş miktar su ilave edilip içilir. Ana bileşenleri alkol, pelin ve yeşilanasondur. Bunun yanı sıra üretildigi bölgenin geleneklerine göre çeşitli bitkiler karışıma eklenir.)

Muhtemelen vitamineksikliğinden dişleri gevşeyip ağrımaya başladı.Ocak 1886’da Antwerpen Güzel Sanatlar Okulu’na yazıldıysa da birkaç hafta sonra, kötüleşen sağlık durumu ve akademik sanat eğitimine duyduğu güvensizlik yüzünden okuldan ayrıldı. Şubat ayının çoğunu hasta geçirdikten sonra, Mart 1886’da Paris’e, kardeşi Theo’nun yanına taşındı.

Van Gogh, Anvers’de geçirdiği dönemde pek çok müze gezip Peter Paul Rubens gibi eski ustaların resimlerini incelemiş, bu resimlerden etkilenerek paletini biraz genişletmiştir. Aynı dönemde, ukiyo-e adıyla bilinen Japongravürlerine ilgi duymaya başlamış ve bu tarzı kendi resimlerinde de kullanmıştır.

Self Portrait -1988

Van Gogh, Güney Fransa’daki Arles kasabasına, burada ütopik bir sanat kolonisi kurma hayalleriyle yerleşti. Mart ayı boyunca manzara resimleri çizdi, bu resimlerinden üçü Paris Bağımsız Ressamlar Topluluğu’nun o yılki sergisinde sergilendi. Mayıs 1888’in başında, Şubat’tan beri kalmakta olduğu ve fazla pahalı bulduğu Hôtel Carrel’den çıkarak Café de la Gare adlı başka bir otele yerleşti. Yine Mayıs ayında, bugün “Sarı Ev” olarak bilinen boş evin dört odasını tuttu ve atölye olarak kullanmaya başladı. Ağustos ayı boyunca, bugün Ayçiçekleri ismiyle bilinen bir dizi vazolu ayçiçeği resmi yaptı.

Three-Sunflowers-in-a-Vase-1988

Still-Life–Vase-with-Fifteen-Sunflowers-1988

Eylül ayında iki tane yatak satın alarak Sarı Ev’e yerleşen Van Gogh, aynı sıralarda ‘Teras Kafe’ adlı meşhur eserini bitirdi. Sarı Ev’i, kurmak istediği sanat kolonisinin merkezi olarak düşünüyor, koloniye katılmaları için çevre kasabalarda yaşayan ressamlarla (Eugène Boch, Dodge MacKnight gibi) görüşüyordu. Arkadaşı Gauguin’i de Arles’a davet etti. Uzun süre tereddüt ettikten sonra daveti kabul eden Gauguin, Theo’nun parasal desteğiyle Ekim 1888’de Arles’a geldi ve Sarı Ev’de Van Gogh’un kendisi için özel olarak hazırladığı odaya yerleşti.

Vincent’s-House-in-Arles-(The-Yellow-House)-1988

The-Café-Terrace-on-the-Place-du-Forum,-Arles,-at-Night,1988

Gauguin ve Van Gogh, Kasım ayı boyunca beraber resim gezilerine çıktılar, değişik resim teknikleri ve anlayışları üzerine uzun tartışmalar yaptılar. İki ressamın da dengesiz duygusal yapısı sayesinde, resim tartışmaları giderek kızışmaya başladı, bozulan havalar ve dar alanda beraber yaşamak ise durumu daha kötü hale getirdi. Ruhsal sağlığı bozulmaya başlayan Van Gogh, Gauguin’in kendisini terk edeceğinden korkmaya başladı. Bu gergin durum, 23 Aralık 1888 gecesi bir krizle sonuçlandı. Bir kavga sonucu hışımla evden çıkan Gauguin’i bir süre takip eden Van Gogh, daha sonra eve döndü ve kendi sol kulağının alt kısmını kesip kopardı. Kopardığı parçayı bir bez ya da kâğıt parçasına sarıp yerel bir genelevde çalışan Rachel adlı fahişeye verdi. Geneleve çağrılan polisler, baygın halde buldukları Van Gogh’u hastaneye kaldırdılar. Olayı ertesi sabah öğrenen Gauguin, Theo’ya haber verdikten sonra Arles’dan ayrıldı ve bir daha Van Gogh’la görüşmedi. Van Gogh ise kan kaybı ve ruhsal bunalım sebebiyle birkaç hafta hastanede kaldı.

Self-Portrait-with-Bandaged-Ear-and-Pipe-1889

Ocak 1889’da hastaneden çıkıp Sarı Ev’e yerleşen Van Gogh, halüsinasyonlar ve zehirlenme paranoyası sebebiyle, Şubat başında hastaneye geri döndü. On gün sonra hastaneden salıverildiyse de, endişeli kasabalıların baskısı sonucunda, Mart başında polis zoruyla tekrar hastaneye kapatıldı. Nisan ayında ise arkadaşı Paul Signac’ın gözetiminde evine dönmesine izin verildi. Kasabada istenmediğinin farkında olan Van Gogh, Theo’nun tavsiyesi üzerine, Arles’a 30 km uzaklıkta bulunan Saint-Rémy kasabasındaki Saint-Paul-de-Mausole akıl hastanesine geçmeyi kabul etti, ve 8 Mayıs 1889’da Arles’dan ayrıldı.

Starry-Night-1889

Mayıs 1890’da Van Gogh Saint-Rémy’den ayrılıp Paris yakınlarındaki Auvers-sur-Oise’a geldi. Burada, daha önce ruhsal problemli ressamlarla ilgilenmiş olan Dr. Paul Gachet’nin gözetiminde kalacak, kardeşi Theo’ya da yakın olacaktı. Van Gogh’un Dr. Gachet hakkındaki ilk yorumu “bence benden daha hasta, ya da tam benim kadar hasta diyelim” oldu.Fakat sonradan doktorla iyi geçinmeye başlayan Van Gogh, doktorun üç ayrı portresini çizdi. Auvers-sur-Oise’da kaldığı süre boyunca kendini tamamen resme veren Van Gogh, burada geçirdiği 70 günde yaklaşık 70 yağlıboya resim üretti. Annesi ve kızkardeşine yazdığı son mektupta, kafasının geçen yıla göre çok daha sakin ve huzurlu olduğunu yazdı.

27 Temmuz 1890’da resim malzemelerini alıp bir tarlaya yürüyen Van Gogh, kendisini tabancayla göğsünden vurdu. Sendeleyerek kaldığı otele döndü ve yatağına uzandı. Kanamayı farkeden otel sahibi, kasaba doktoru Mazery’yi ve Van Gogh’un doktoru Gachet’yi çağırdı. Doktorlar, mermiyi çıkarmanın çok riskli olacağına kanaat getirip Theo’ya hemen gelmesi için haber yolladılar. Vincent Van Gogh, 29 Temmuz 1890 sabahı 1:30 sularında, kardeşi Theo’nun kollarında öldü, ve Auvers-sur-Oise’a gömüldü.

Tutuklular Çemberi-1890

Tiyatro Gerçek telefon ile satışa başlıyor.

Tiyatro Gerçek telefon ile satışa başlıyor.

Tiyatro Gerçek’in internet sitesindeki mail adresine , Yekta Bey’in bloguna da yazdığım bilet alma sıkıntımı anlatan aşağıdaki maili gönderdim.

———-

“Sayın Tiyatro Gerçek yetkilileri,

Caddebostan Kültür Merkezindeki 22/10/2010 tarihli VanGogh oyununuza gelmek için internetten bilet aldım.

Fakat Biletix’e tam 22,5TL komisyon ödemek zorunda kaldım.

Bilet fiyatı : 55TL (2 öğrenci + 1 tam)

Hizmet bedeli: 10,5TL

İşlem bedeli: 4TL

Kargo ücreti: 8TL (biletleri kargo ile istemek zorundasınız. başka seçenek yok bu oyun için.)

Bilet satışlarınızı Biletix yerine sanatseverlerden komisyon almayan yada hakkaniyetli komisyonlar alan başka satış kanallarından satmanızı önemle rica ederim. (Örnekse Mybilet sitesinde hem koltuk seçiliyor, hem komisyon alınmıyor yada telefondan satış yapabilirsiniz.)

Özel tiyatrolara maddi gücümüz yettikçe destek verebilmek, oyunları izleyebilmek istiyoruz. Ama etrafımdaki birçok insan sırf Biletix’in komisyonları nedeniyle oyunlara gelmiyor.

Bilgilerinize sunarım.”

—-

Mailime cevaben bugün telefonla bana ulaştılar. Öncelikle mailim için teşekkür ettiler, sonra önümüzdeki haftadan itibaren telefonla satışa başlayacaklarını belirttiler. Biletix’i seçme nedeni olarak bilinirliğinin fazla olmasını ve tiyatrodan komisyon almamasını gösterdiler, fakat seyircilerin mağduriyetini anladıklarını ve önemsediklerini, Biletix ile sözleşmeleri bittiğinde mutlaka diğer bilet satış kanallarıyla da irtibata geçeceklerini belirttiler.

Ayrıca 8TL’lik zorunlu kargo uygulamasından haberdar olmadıklarını, en kısa sürede Biletix ile irtibata geçip bu sıkıntıyı gidereceklerini de belirttiler.

Tiyatro Gerçek’e hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum.