Pss Pss’a mı yoksa seyirciye mi daha çok şaşırdık?!

Pss Pss’a mı yoksa seyirciye mi daha çok şaşırdık?!

  • Yöneten: Louis Spagna 
  • Sanatsal İşbirliği ve Teknik Yönetim: Valerio Fassari 
  • Işık Tasarımı: Christoph Siegenthaler 
  • Oynayanlar: Camilla Pessi & Simone Fassari 

” Camilla Pessi ve Simone Fassari’nin samimi ve üretken işbirliğinin ürünü olan Compagnia Baccalà, tiyatroyu sirk ve clown ile harmanlayan eğlenceli, ustalıklı ve çok zekice kurgulanmış olan, şimdiye kadar pek şahit olmadığımız türden bir gösteriyle festivale konuk oluyor. Pss Pss, sessiz sinema döneminden izler taşıyan, son derece eğlenceli ve mizahi bir performans. Beş kıtadaki 50 ülkede 700’ü aşkın performans sergileyen topluluğun Pss Pss’ı, bugüne kadar, Cirque du Demain’nin prestijli Cirque du Soleil Ödülü de dahil olmak üzere 15 uluslararası ödülü kucakladı; 2010’dan bu yana dünya çapında her yaştan oldukça geniş bir seyirci kitlesine ulaştı. Naif ve zarif mizah anlayışını zamana meydan okuyan bir performansla ve büyüleyici bir fiziksellikle sunan Pss Pss’a ilham verenler arasında Chaplin ve Keaton gibi sessiz sinema döneminin yıldızları bulunuyor. Oyunda iki karakter, iki çağdaş clown, sahnede soluksuz izleyeceğiniz bir performansa imza atıyor.”

Sayfalarca yazsam yine de geçmeyecek bir sıkıntım var  bu performansı izlediğimden beri. Pazartesi akşamı işten koşturarak büyük bir heyecanla gidip büyük bir sinirle sonlanan o akşam…

Benim yorumlarıma geçmeden önce yukarıda okuduğunuz paragraf Tiyatro Festivali broşüründen… Sayfanın üstünde yer alan “7 yaş üstü” uyarısını maalesef ciddiye almamışız, yazılanları okuyunca bir Chaplin bulacağımızı, sessiz bir hikayeye tanık olacağımızı düşünüp sevinmişiz, heyecanla koltuklarda yerimizi almışız.

Oyun başladı. İnsanlar gülüyor eğleniyor. Dakikalar geçiyor. Ben inatla izlediklerimizin, bizi bir sonraki çok şaşırıp seveceğimiz hamleye götüren bir ön hazırlık kısmı olduğunu düşünüyorum. Fakat böylece bitiyor.

Sahnede izlediğimiz şeyi nasıl tanımlasam bilemiyorum ama tanıtımda yazdığı üzere tiyatro diyemeyeceğim kesin! Bir hikaye yok, bir akıcılık yok, sahne tasarımı yok, fiziksel bir performans var fakat kadın oyuncunun abartılı mimikleri dışında bir oyunculuk da yok. Sadece yazıldığı gibi bir sirk-palyaço gösterisi var.  

Asla küçümsemiyorum, çok kıymetli bir iştir saygı duyuyorum ama festivale gelmiş bir yabancı yapım tiyatro izlemeyi bekleyen, ona göre bilet fiyatı veren, ona göre programını yapan bir izleyici olarak büyük hayalkırıklığı oldu.

Bir kere bunu “büyüleyici performans” gibi abartılı tanımlamanın, Yetenek Sizsiniz Türkiye+Güldür Güldür performansından hallice bir şey izleyen biz “çocuk olmayan” seyircileri kandırmak olduğunu düşünüyorum.  Tamam, iyi bir fiziksel-jimnastik performans vardı. Çok zor hareketleri başardılar ama buna yazıldığı gibi “çok zekice kurgulanmış” hiçbir şey eşlik etmedi. 

Fakat işin enteresan kısmı bizim için şurası oldu. Bu tiyatro bile olmadığını iddia ettiğim küçük sirk gösterisi bitince bütün Caddebostan Kültür Merkezi ayağa kalkıp alkışladı! Yani, baya herkes!

Nasıl bir şaşkınlık yaşadık anlatamam. Nice usta tiyatrocuların nice oyunlarını, ellerinde telefonlar, saygısızca izleyip, daha selamlamayı bekleyemeden paltosuna davranıp alkışı çok göreni o kadar çok gördüm.. Ki insanların hakkıdır beğenmeyen alkışlamaz… Ama o usta oyunculara oturduğu yerden alkışı çok görenlerin bu ikiliyi ayakta çılgınca alkışlamasını anlayamadım, anlayamıyorum.

Oyun bitti çıktık. Eve varana kadar yol boyunca ve sonra bütün gece boyunca bu seyirci davranışını irdeledik. Özet çıkarımlarımız şunlar oldu:

Birincisi maalesef seyircinin tiyatrodan ana beklentisi gülmek. Ve güldükleri şeyin ne olduğunu pek önemsemiyorlar. Yani gaz çıkarana da, düşene de, kötü oyunculuk bile olsa abartılı her şeye gülüyorlar. İkincisi maalesef ve maalesef o kadar az oyun izliyorlar ki iyi bir tiyatro oyunu ile kötüsünün ayrımına varamıyorlar. Yani iyisini görmeden kötünün kötü olduğunu nasıl anlayabilirsiniz ki.. Ve üçüncüsü tiyatro adabını bilmiyorlar. Oyun nasıl izlenir, beğendiğiniz oyun sonunda nasıl takdir edilir haberleri yok. Ki bu konu için ayrıca bakınız şu yazım: Bilmeyenler için Tiyatro Adabı!

Velhasıl, oldukça hayal kırıklığı yaşadığımız bir deneyim oldu bu performans. Hem izlediğimiz performans açısından, hem de seyircinin tavrı açısından… Fakat festivale her zaman izleyici olarak desteğimiz tam, önümüzdeki sene çok çok daha iyi işleri izlemek umuduyla…

Oyunun traileri için tıklayınız. 

 

İf’e Bilet Almaya Çalışırken Neler Oldu?

İf’e Bilet Almaya Çalışırken Neler Oldu?

if-istanbul-2015-f-ankara-genel-790x444Normal şartlarda başlığı okuyan biri, “ne olmuş olabilir canımmm!” diyip şaşırabilir. Fakat söz konusu ülkemizde bir festival ve biletlerin satış noktası da Biletix olunca, hiç bir şey normal şartlarında olması gerektiği gibi olmuyor!

Geçen haftadan beri ateşim var, grip olmuşum, beynim burnumdan akıyor. Buna rağmen, yatağın içinde açtım bilgisayarımı filmlerimi seçtim, üstelik bu sene hepi topu 9 film seçtim, arkadaşlarımla paylaştım. Sonra kim hangi seansa geliyorsa organizasyonu yaptık. Söylendiği üzere 30 Ocak Cuma günü saat 10’da sürüne sürüne de olsa kalktım biletleri alayım diye. Yedi cihan ve sağır sultanlar dahil herkesin bildiği üzere sistemin çökeceğini biliyorduk ama umut fakirin ekmeği…

Saat 10’da Biletix’in sistemi satışa açıldı ama bazı filmlerde… Derken hemencecik 2 filmi sepete ekledim. Baya şaşırdım, bu sene çabuk hallolacak herhalde dedim ama erken konuşmuşum. O iki filmden sonra sistem gitti. Kitlendi. Çöktü. Artık ne olduysa… İki saat boyunca ben bir yandan arkadaşım bir yandan cebelleştik fakat bilet alamadık. Üstüne if’ten açıklama geldi. Bilet satışları yarına ertelendi diye… Olan ateşli ateşli bilet almaya kastığım 2 saatime oldu…

Ertesi gün, 31 Ocak Cumartesi, sabah 10’da yine öksüre, tıksıra, burnumu sile sile geldim internetin başına. Tahmin edin ne oldu? Yine sistem gitti. 9 tanecik bilet için arkadaşım bir bilgisayardan, ben bir bilgisayardan uğraştık. Önce sepete eklenir gibi oldu, sonra silindi gibi oldu, yine eklemeye çalıştık, sonra bir baktık hepsi sepete doluşmuş onlarca bilet! Bu sefer sepetten silmeye uğraştık. Ama tüm bu dediklerim şu hızda: bir butona tıkla, min.5dakika bekle, başka hiç bir yere dokunmadan sabret!

Neyse yine 1 saati geçkin uğraş sonucunda sepetlerimizde almak istediğimiz biletler, onaya basıyoruz ve birbirimize yazıyoruz: sende de beyaz bi kutu çıktı mı? senin ki de 5 dakikadır dondu mu? senin de siyah bir ekrana geçiyor mu? o da 5 dakika sürüyor mu?

Böyle böyle yarım saatten fazla kredi kartıyla ödeme yapmaya çalıştık. Ve 9 seans için biletleri, iki bilgisayardan, iki işlem ile, iki günde ve toplam yaklaşık 4 saatte filan almış olduk.

Yani artık şikayet etmekten, yazmaktan, sesimi duyurmaya çalışmaktan bıkmış vaziyetteyim. Hevesle beklediğimiz festivalleri ve konserleri her seferinde daha başlamadan zehir haline getiren Biletix’le hala çalışılıyor oluşundan, hala bu denli para kazanmalarına karşın bu firma üstünde bir yaptırım yapılamıyor oluşundan, Biletix’in müşteri memnuniyetini senelerdir bir kere bile önemsememesinden, piyasının tekeli olmasından SI-KIL-DIM!

Lütfedip İf’te çektiğimiz bu eziyet sonrasında bizden hizmet bedeli almadılar ama bir şey belirtmek istiyorum: Seneler evvel biletler MyBilet’ten satılırken zaten komisyon, hizmet bedeli filan vermiyorduk!

Bilemiyorum artık bu konuda ne yapılacak. Gönüllü olarak çalışmaya hazırım yeter ki şu işkence bir son bulsun. Yine havaya yazıyor olmak ve Nisan’da film festivali için bilet alırken bu sefer saatlerce kuyruk beklemek istemiyorum!!!

Senenin 2015 olduğunun bir farkına varıp, artık ona uygun ve festivali her sene gönülden destekleyen seyircilere layık bilet satışları yapın lütfen.

Saygılarımla,

 

Biletix ve bilet satışlarıyla ilgili diğer yazılarım için bknz: http://mimarcasanat.com/category/biletixe-tepki

 

FilmEkimi’nde Neler İzleyeceğim?

FilmEkimi’nde Neler İzleyeceğim?

Geldik bir etkinlikten öbürüne koşturacağımız aylara. Bu sene maddi durumum yerlerde, o yüzden baya bir ince eleyip sık dokuyacağım malesef. Özellikle de sinema konusunda. Perdede izlemenin ve hatta festival seyircisiyle izlemenin keyfi bambaşka tabi ki ama alternatif ulaşma yöntemlerini bulabildiğimiz alan sinema olunca, film festivali bilet sayımdan feragat edeceğim üzülerek.

Film Ekimi listeleri açıklandı malumunuz. Her festivalde olduğu gibi önce tek tek filmleri inceledim. Kendimce kırmızı , sarı ve yeşil filmler seçiyorum her festival, seçimlerimi yaptım. Kırmızılar; mutlaka festivalde görmek istediklerim. Eğer sayıları 2-3 ten fazlaysa sabah gidip kuyruğa girilecek demektir. Değilse Biletix’e içimden “sevgi dolu” sözler söyleyerek komisyonumu verip internetten alıveririm. Sarılar; izlemeyi istediğim ama kırmızılar kadar tutkulu yaklaşmadığım filmler. Yeşiller ise yakında vizyona gelecekse festival listemden eleyebileceğim, iki kırmızı filmimin arasındaki bir seansta boşluk varsa doldurmak için izleyebileceğim filmler anlamına geliyor. Ve ne hikmetse her festivalde bu pek umutsuz yaklaştığım yeşil filmler arasından mükemmel bir keşif bulmuş, hayran kaldığım bir yapım izlemiş oluyorum.

Nasıl seçtiğimi anlattıktan sonra sıra geldi seçtiğim filmlere ve kısa notlarıma:

boyhoodKırmızı Liste:

  • İngiliz ressam Turner’ın hayatının son 25 yılı ele alan film Mr.Turner / Bay Turner uzun süredir konuşulan filmlerden. Özellikle başrol oyuncusu Timothy Spall’ın Cannes ödülü ve Oscar’a aday olacağı söylentileri merakımı iyice arttırdı. Ayrıca sanatçıların hayatlarını konu alan filmlere özel bir ilgim var.
  • Bu festivalin “izlemezsem çatlarım” kategorisindeki filmi Boyhood / Çocukluk. 12 yıl boyunca aynı oyuncuları izleyen ve onlarla birlikte gelişen film Berlin’den Richard Linklater’e En İyi Yönetmen ödülü ile döndü.
  • Festivaller yüzünden ilk bulduğum fırsatta Rio’ya gideceğim. Hiç görmediğim şehre resmen filmlerle aşık oldum ve bu aşkımı pekiştirecek yeni film I Love You serisinin üçüncüsü Rio, I Love You / Seni Seviyorum Rio.

jersey_boysSarı Liste:

  • Ha geldi ha gelecek diye beklediğimiz Clint Eastwood filmi Jersey Boys efsane rock?n?roll grubu Frankie Valli and the Four Seasons?ın yükseliş öyküsünü sinemaya aktarıyor.
  • Sene başından beri merakla izlemeyi beklediğim, eleştirmenlerin övgüyle bahsettiği Leviathan, Cannes’dan da ödülü kapınca artık izlemek farz oldu.

the_searchYeşil Liste:

  • Hatırlayanlar vardır belki, herkesin pek beğendiği, yerlere göklere koyamadığı ve nihayetinde Oscarlara boğulan film Artist‘i pek beğenmemiştim. Artist’in yönetmeni Michel Hazanavicius’un yeni filmi The Search / Arayış uzun zamandır kulislerde konuşuluyor. Altın Palmiye için de yarışınca ve müthiş fragmanını da izleyince epey dikkatimi çekmişti.
  • Acayip bir kadın Björk’ün iki yıllık turnesini ve özellikle son konserini konu alan Björk – Biophilia Live belgeseli, bi ince aklımı cezbediyor. Film kötü bile olsa müziğe doyarız kategorisinden…
  • Şeriat geldikten sonra dağılan aileleri anlatan Timbuktu

İyi seyirler…