Dünyanın Sonundan Sonraki Konser ve Büyük Ev Ablukada

Dünyanın Sonundan Sonraki Konser ve Büyük Ev Ablukada

buyukevablukadaBüyük Ev Abluka’dan konser davetiyesi Ekim’de geldi. Gelir gelmez benim gibi grubun sevenlerinden bir arkadaşımla biletlerimi aldık. Büyük bir heyecanla konseri bekliyorduk ki, arkadaşımın gelemeyeceğini öğrendim. Bir iki arkadaşıma sordum, benimle gelecek kimseyi bulamadım. Yalnız konser nasıl ola ki dedim, inat ettim gittim.  İyi ki gitmişim!

Aşağıda önce konserin hikayesini, sonra da Büyük Ev Abluka’da grubu hakkında (olabildiğince) detaylı bilgiyi yazdım. İyi okumalar,

 

21 Aralık 2012 – Büyük Ev Ablukada – Full Faça Albüm Lansman Konseri – Maslak Refresh the Venue

httpv://www.youtube.com/watch?v=qmkHJilmqso

 Maslak Refresh the Venue’deki konser alanı dopdoluydu. Yalnız olmanın avantajıyla en önlere kadar ilerledim. O sırada bir mail geldi. Bir de baktım ki Büyük Ev Ablukada’dan… Konseri canlı olarak web sitelerinden yayınladıklarının haberini veriyorlardı.  (ki 32bin kişi canlı izlemiş!) Süpermiş dedim.Önümdeki kız, arkadaşını aradı, inatla kameraları bulup ona el sallamaya çalıştı. Olmadı.

Yukarıdaki konser davetiyesi videosunda bahsettikleri gibi tam 10’da başladı konser. Klasik albüm lansman konserlerinden farklı olarak hep bir ağızdan şarkılara eşlik etmeye başladık. Zira albüm, grubun senelerdir canlı performanslarında sergiledikleri şarkılarından oluşuyordu ve sıkı takipçi dinleyiciler olarak tüm şarkılara çok hakimdik.

Aslında albümü ilk yayınlamaya başladıklarında tüm takipçileri gibi ben de ‘canlı performansları gibi olmamış’  ‘bu düzenlemeleri sevmedim’ gibi homurdanmalar yaptım fakat konserde canlı canlı dinleyince beğenmemek mümkün değildi.

İlk parçadan itibaren herkes olayın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Sitelerinde yayınladıkları albüm düzenlemesi ile parçaları seslendirdiler. Konserin en akılda kalan anları ise Canavar Banavar’a siyah bir sütyen atılması ve kendisinin tek elle sütyeni havada kapması, Omçelik’in 3 erkek dansçı ile yaptığı Miami performansı, Yine Canavar Banavar’ın Lililerle’yi Sözlerimi Geri Alamam ile birleştirmesi ve Ne Var Ne Yok şarkısında aşağıdaki videoda görebileceğiniz atraksiyonlardı.

httpv://www.youtube.com/watch?v=6W_z_a44Ieg

Biraz sonra grubu anlatırken bahsedeceğim Afordisman Salihins’in ışık-sahne uzmanlığı konserde kendini göstermişti. Uzun zamandır izlediğim en güzel ışık düzeniydi. Ayrıca salonun ses düzeni mükemmeldi. Konserin keyfini çok yukarılara taşıdı.

Büyük Ev Ablukada Ne Ola Ki?

İsmini İkinci Yeni Edebiyat akımının önemli şairlerinden Turgut Uyar’ın şiirinden alan Büyük Ev Ablukada grubu  2008 yılında Canavar Banavar ve Afordisman Salihins tarafından kuruldu. Takma isimleriyle ve röportaj vermemeleriyle dikkat çeken grup, konser performansları ve internette yayınladıkları videolarıyla tanınmaya başladı. Üniversite yıllarından beri müzikle ilgilenen ve “Birkaç arkadaş kafamıza göre müzik yapıyoruz” diyerek yaptıkları müziği tanımlayan grup, ‘Olmadı Kaçarız’, ‘Ay Şuram Ağrıyo’ isimli konserleriyle dinleyici kitlelerini arttırdılar.  Sitelerine üye olan dinleyicilerine konser tanıtımlarını sesli kayıtlar veya videolarla gönderen grubun müzik tarzı alternatif rock, indie, grunge gibi tanımlanabilir.

?Büyük Ev Ablukada, 2000?li yılların hepimize yaptığı kıyaktan faydalanıp internet?e koyduğu şarkılarla insanlara ulaştı.Yılllar içinde bi şekilde Büyük Ev Ablukada?yı bilen bildi, duyan duydu, seven sevdi, sevmeyen sevmedi illa ki. Canavar Banavar ve Afordisman Salihins  Cihangir?de bir evde halının üstünde bağdaş kurarak başladıkları bu macera şimdi şaşırarak artan bir heyecanla devam ediyor. İkili  akustik olarak yaptıkları şarkıları elektrikli bi şekilde çalmak için bir gruba dönüştü. Orada burada bir yerlerde çalmaya başladılar.. Evde başlayan bu macera şimdi kendi stüdyolarında devam ediyor. Bu yaz kendi plak şirketleri Olmadı Kaçarız?ı kurdular ve ilk allbümlerini kaydettiler. Bundan sonra kendi kayıtlarını yayınlayıp kendi konserlerini düzenlemek gibi  bi fikre kapıldılar.  Bugüne  kadar albümü olmayan grup olarak karizma yapan grup, albüm fikri konusunda artık ? ne fark eder ki moruk ??  aşamasında. ?Nasılsa internetten beleş bi şekilde dinlenilmeye devam edilicek bari pikapta da çalsın bu şarkılar?  şımarıklığı grubun yeni coolluk felsefesi. 21 aralık 2012?de Maslak Refresh The Venue?de Dünyanın Son Konseriyle hayal ettikleri bu dönem başlıyor.? (kaynak:radyoeksen)

İlk albümleri Full Faça grubun internet sitesi buyukevablukada.com adresinden dinlenebiliyor ve CD ya da Plak olarak sipariş verilebiliyor. Ben heyecanla kargoyu bekliyorum.

Grup Üyeleri

bartu Ses teli ve gitarda : Canavar Banavar / Bartu Küçükçağlayan

Bartu Küçükçağlayan’ı ilk olarak Çoğunluk filminde tanıdım. Av Mevsimi‘ndeki kısacık rolünde ise bayılmıştım. Aslında Binbir Gece’de izlemişliğimiz varmış ama çok sonra farkettim. 1983 doğumlu, İstanbul Devlet Konservatuarı mezunu ve Çoğunluk ile Altın Portakal’da En İyi Erkek Oyuncu, Altın Kelebek Ödüllerinde En İyi Komedi Oyuncusu, Afife Tiyatro Ödüllerinde Kumarbazın Seçimi ile Tiyatroda Yeni Kuşak Özel Ödülü başta olmak üzere birçok ödülü olan oyuncu, Tiyatro Krek’te Berkun Oya yönetiminde oynadığı oyunlar ile tiyatro camiasında, ünlü TV dizisi Yalan Dünya’da oynadığı Orçun karekteri ileyse tüm halk tarafından beğeni toplamakta.

Büyük Ev Ablukada da ise gitarının ve sesinin dışında cool tavırları ve esprili sohbetleriyle beğenilmektedir.

cemyılmazerSes teli, gitar, klavye ve bazen davulda: Afordisman Salihins / Cem Yılmazer

1977 doğumlu, MSÜ Sahne Tasarımı bölümü mezunu Cem Yılmazer’i Büyük Ev Ablukada ile tanıdım sanıyordum. Oysaki çok beğendiğim bir çok oyunun ışık ve dekorlarını kendisinin yaptığını öğrendim. (Örneğin; Van Gogh, Şark Dişçisi, Karatavuk..)

Grubun kurucularından ama pek konuşmayanlarından. (Bir de gözleri pek gözel =))

httpv://www.youtube.com/watch?v=TcSfp8wG16I

benteksizhepinizGitar : Ben Tek Siz Hepiniz / ?

Kendisinin Eskişehir doğumlu, İstanbul’da yaşayan bir mimar olduğuna dair bilgiler var ekşide ama… Başka bir bilgi bulamadım…

Bass : Bariton / ?

Valla ne bir bilgi ne bir tek resim yok kendisine ait. Bulan olursa paylaşsın =) Bas gitar çalıyor kendisi.

TFF 2009 Portrait Studio At The DIRECTV Tribeca Press Center - Day 3Klavye ve ses : Omçelik / Onur Ünsal

1985 doğumlu İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunu oyuncu ilk olarak Eğreti Gelin filmindeki başrolü ile tanındı. Ben ise kendisini Oyun Atölyesi’ndeki Testosteron ve Antonius ile Kleopatra oyunlarından biliyorum.

Gruptaki Miami performansı ile bir fenomen haline gelmiş oyuncunun konserdeki dans edişine hayran kaldım. Videoya alamadığım için çok üzüldüm zira tarif etmem imkansız. Nasıl bir enerjisi var anlatamam. Bir sonraki sefere kesin kayıttayım. (Bu twitter adresi. )

alicantezerDavul: Gelicem Nerdesin / Alican Tezer

Aynı zamanda grafiker olan baterist Ayyuka ve Athena gruplarıyla vakti zamanında müzik yapmış.

httpv://www.youtube.com/watch?v=sknj-wA0WqU

okan yalabıkHissiyat-ı istesem çalarım ama kaydıma bakarım : Balon suyladadolar / Okan Yalabık

1978 doğumlu oyuncu, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu. Birçok film, tiyatro oyunu ve dizide rol alan oyuncu şu sıralar Muhteşem Yüzyıl’daki Pargalı İbrahim Paşa karakteri ile ses getirmekte.

(Son konserde gözükmeyen oyuncu, gruptan ayrıldı mı bilemiyorum. ?)

httpv://www.youtube.com/watch?v=C_US0jNlSxw

galvaniz

Ses : Galvaniz gelbiraz / ?

Grubun tek kadın üyesi olan solist, Çıldırmıycam parçasının da bestecisiymiş.

httpv://www.youtube.com/watch?v=a4jjzOrSPmw

berkunoya

Bazen ver bi laf bazen ver bi ses : Baksen Oyalama / Berkun Oya

Kaç işi yapabiliyor bilmiyorum. Yazar, yönetmen, oyuncu..Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu. Krek Tiyatro Topluluğunun kurucusu. Kuruluşundan itibaren onun yazdığı yönettiği oyunları oynuyorlar. Bir dönem televizyon programları yapmış, belgesel çekmiş. Yönetmeni olduğu İyi Seneler Londra isimli filmi birçok ödül almış. Radikalde köşe yazarı. TV dizilerinde senarist….

Büyük Ev Ablukada’da konser davetiyelerini seslendiriyor, şarkılarda “Şa lalala” bölümlerinde öne çıkıyor ve konser kapanışlarını yapıyor.

Çok acayip bir adam. Kafası başka. Takipçisiyim.

Son olarak grup ilginizi çektiyse aşağıda Radyo Eksen’de yaptıkları bir programın kaydı var. İzleyin/dinleyin derim. Bir de Turgut Uyar’ın şiirini merak edenler olursa diye onu da ekledim.

İyi dinlemeler,

httpv://www.youtube.com/watch?v=GWLfrI41stk

Büyük Ev Ablukada

…(ekmek vardı tereyağı vardı utanılacak bir şey yoktu
……bir şey daha yoktu ama kavrayamıyordum)
işte böyle olmak en iyisidir olmakların
bir küçük çocuğu tuttum otobüsten indirdim
……(indirmiştim
……yok olan önemli bir şeydi allah kahretsin)
tüm kavgasız tüm duruk tüm başıboş
üç sayı kötü bir sayı iyi şiir dinledim
çıkıp okudular durup dinledim
bitmeseydi daha dinlerdim kötü mötü
saat kaç diye sordular birisi beş yani dedi
……(ha kavgada ha aşkta
……bu gök bomboş ha kavgada ha aşkta)
göğe baktım yerli yerinde
haydutlar dalavereciler yerli yerinde
vurguncular hayınlar vurdumduymazlar öyle
iyi dedim içim rahatladı
düzen bozulmamış dedim sevindim
tenhaca bir bölgelerinden şehre girdim
……(ben herkese varım
……başka türlü olmuyor inanmayın)

bakın bu şehri ben kurdum ben büyüttüm ama sevemedim
……(ekmek vardı tereyağı vardı söylemiştim önemlidir
……utanılacak bir şey yoktu kime anlatmalıyım)
ben sevemezsem sevmek kimselerin elinden gelemez
bizi tutkulara çağırdı otobüse sosise buzdolabına
telefona sinemalara radyolara bir sürü kancık sevdalara
sürü sürü mutsuz alışkanlıklara
yalana dolana itliklere keten elbiselere
……(sonra karısı öldü o çocuğun
……yalnızdı güçsüzdü herkesler gibiydi
……kirlendi kötülendi sarhoşladı pis karılara dadandı
……anladık onu ölenden başkası kurtaramaz
……ölen de kurtarmamıştı)

bak ben seni nerenden kurtaracağım şaşacaksın
şimdi bu taşları biz çektik değil mi ocaklardan
bu asfaltı biz döktük biz onardık değil mi
bu yapıları on iki kat yapmak bizim aklımızdı
biz kurduk istersek umursamayız ya
……(abluka burada başlıyordu çünkü)
ekmek yiyelim tereyağı yiyelim çocuk büyütelim
sen beraber yatacağımız yatakları hazırla
sen bir onu yap yeter bak göreceksin.

Turgut Uyar

Av Mevsimi

Av Mevsimi

  • Tür : Polisiye / Gerilim /
  • Gösterim Tarihi : 3 Aralık 2010 /
  • Yönetmen : Yavuz Turgul /
  • Yapım : 2010, Türkiye/
  • Süre: 2saat 24 dk./
  • Oyuncu: Şener Şen (Ferman) , Cem Yılmaz (İdris) , Çetin Tekindor (Battal) , Okan Yalabık (Hasan), Melisa Sözen (Asiye) , Rıza Kocaoğlu (Asit Ömer) , Nergis Çorakçı (Hatun) ,Mustafa Avkıran (Müslüm) , Mustafa Avkıran (Müslüm)/

Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliğiyle tüm teşkilatın ?Avcı? olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışlarıyla bile lakabının hakkını veren ?Deli? İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, baba-oğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu, sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir ?Çömez?…
Öldürülen genç bir kız onları uyuşturucu taciri Asit?le, Türkiye?nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade?yle (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vakkas ve daha birçok farklı insanla karşı karşıya getirecektir.
Hayatını eşine adayan, onun hastalığıyla boğuşan Ferman, boşandığı eşi Asiye?ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan… Çözmeye çalıştıkları cinayet, bu üç polisin hayatını değiştirecektir.

Her seferinde yazıyorum ama vallahi hislerim bu olduğundan: Ne olur abartılıp göklere çıkartılan bir Türk filmini çok başarılı bulayım. Ya bu kadar yürekten diliyorum, secret olsun, evrene enerji göndermek olsun hepsini yapıyorum ama sonu hep hüsran.

Şimdi diyeceksiniz ki “bu film de mi kötü be kardeşim?” Kötü değil. Bu kadar kaliteli oyuncuyu ve böyle bir yönetmeni senaryosuz koyun bir sete, yine izlenecek iş çıkar. Ama sorun tam da bu. Kadro süper, ekip süper ama ortada sanki bir kere yazılıp sonra hiç kontrol edilmemiş kötü bir senaryo var. Mantık hataları hat safhada. Seyriciye bu oyuncu kadrosu ile bu kadar çok şey vaadedip, sonra bu filmi ortaya çıkarmak ayıptır. Sonu ortasından belli, uzadıkça uzayan, hiçbir gerilim, polisiye v.s. bulamadığınız bir film olmuş.

Haklarını verelim.Filmin görüntü yönetimi başarılı. Sert ve net hatları çok güzel. Şener Şen o kadar sakin oynuyor ki, bir ara katil o diye düşündüm resmen. Cem Yılmaz çok çok başarılı. Fakat en başarılılar Çoğunluk’ta izleyip çok beğendiğim Bartu Küçükçağlayan ve Dot oyuncularından Rıza Kocaoğlu. Kesinlikle inanılmazlardı. Oyunculara denecek tek bir laf yok. Müziklerde çok iyi. Fakat yıllar önce Eşkiya, çok yıllar önce Muhsin Bey gibi filmleri çeken yönetmenin, şimdi çok daha iyi işler yapmasını beklerdim. O kadar saçma sahneler vardı ki spoiler olacak diye yazamıyorum. (Mesela o bileklere bakma olayı neydi yahu!!!? o el olmamış çok kötüydü! o polisler neydi öyle FBI gibi??)

Yani ne desem boş. Sinirlenip üzülüyorum şu potansiyellerin boşa harcanmasına. Türk filmleri hazır ivme kazanmışken hep ileri doğru gitsin istiyorum.

Umuyorum bir gün olur.

Çoğunluk – Majority

Çoğunluk – Majority

  • Tür: Dram
  • Yönetmen: Seren Yüce
  • Yapım: 2010, Türkiye
  • Süre: 111dk
  • Oyuncular: Bartu Küçükçağlayan, Settar Tanrıöğen, Esme Madra, Nihal Koldaş

Yönetmenliğini Seren Yüce?nin yaptığı, Venedik Film Festivali?nde ‘Geleceğin Aslanı’ ödülünü alan Yeni Sinemacılar?ın yeni filmi “Çoğunluk” vizyondan kalkmadan izleyebildim. Vizyona girmeden katıldığı Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen ve en iyi film ödüllerini toplayan film İstanbul’da yaşayan orta-üst sınıf bir ailenin oğlu olan Mertkan’ın halini anlatıyor.

Filmin konusunda aile ‘orta sınıf’ olarak belirtilmiş. Müteahit bir baba, kendi işleri var ve iki kuşak çalışıyorlar ,filmdeki donelere göre ekonomik olarak orta sınıfın üzerinde gözüküyorlar. Fakat Mertcan’ın giyim tarzı ve davranış biçimi ile ekonomik düzeylerindeki tutarsızlık ailenin hangi sınıfa (sınıf varsa!) mensup olduğunu anlamamızı zorlaştırıyor.

Filmin adı çok anlamlı, afişi de öyle.

Konusu itibariyle Türkiye’nin büyük bir çoğunluğundaki aile yapısını sade-gerçekçi bir yaklaşımla gösteren filmde; çalışan-otoriter baba, ev hanımı anne, anneyle babanın ve oğulun olmayan ilişkisi, içinde bulundukları duruma üzülen ama hiçbir şey yapmayan (beyim bilir) anne, sofra kültürü, yemek yerken gözlerin dikildiği televizyon, her doğulunun ya komünist yada terörist olarak toplumda kabul görmesi ,aynı topraklarda yaşadığımız ayrım, arkadaşlarıyla beraber yaptığı aktiviteler: arabayla gezmek, kızları kesmek, kafede çay içmek ve bara gitmek olan gençler….defalarca tekrarlanan sahnelerle gözümüze bunlar sokuldu.

Filmin neredeyse tamamında kamera karşısında olan Bartu Küçükçağlayan az konuşmayla çok büyük işler başardı ve Mertkan’ın başlarda çokça içsel muhasebe yapan fakat sonlara doğru azalan acılarıyla çoğunluğa uyum sağlayan ruh halini müthiş yansıttı. ( içime sıkıntılar getirerek )

Erkek egemen toplumumuzda tek derdi para kazanmak olan, ailesine tüm sorumluluğu para kazanıp, eve ekmek getirip, onları koruyup kollamak sanan Türk erkeğini Settar Tanrıöğen büyük bir başarıyla oynadı. Duygusuz babanın tüm duygusuzluğu ileride tıpkı kendisi gibi olacak oğluna, gözlerimizin önünde geçiş yaptı.

Film, içinde bulunduğumuz bu durumlar için herhangi bir çözüm sunmuyor. Sadece değişmek için çaba sarfetmezsek bizim  de çocuklarımızın da torunlarımızın da yaşayacağı hayat budur dedirtiyor, farkındalığımızı arttırıyor.

Tüm bunları gösterirken de maalesef sıkıyor. Tamam gerçekçilik yeni akımımız ve seviyoruz ama yine de sahne geçişlerinin seyirciyi sıkması konusuna bir çözüm bulmak gerekiyor. Filmin sonu bir türlü gelemedi. Uzadıkça uzadı ve yordu. Hep aynı örneği veriyorum ama doğru düzgün diyologu olmayan George Clooney’in başrol oynadığı The American filmini izleyip örnek almalı.

Son olarak, Gül karakterinin kafamda oturmadığını belirtmek isterim. Doğudan gelmiş gibi değildi, sosyoloji okuyor gibi de değildi. Arada kalmış bir karakterdi. Aile bireylerinde yaşadığımız o “içimizden biri” hissini, Gül karakterinde yaşayamadım.

Koca bir salonda iki izlemiş olduğumuz “Çoğunluk” filmini, çoğunluğun izlemesini dilerim.

“Mertkan?ın hayatı basittir: babasının inşaatlarının getir götür işlerine bakar, arkadaşlarlaalışveriş merkezlerinde sağı solu keser, arabayla turlar. Bu basitliğe bir anlam bulmak için pek de hevesli değildir. Ne zaman ki Gül ile tanışır, boşluğu ve basitliği değerlendirmek için bir fırsat çıkar karşısına. Ancak babası Gül?ün kökenleri konusunda şüphecidir. Hayatta ayrımcılıkla karşılaştığı ilk anda ona teslim olan Mertkan, çoğunluğa uyar, babasının kendisi için çizdiği yolda hayatına bir anlam bulur.”