Üç Müthiş Konser: Hindi Zahra, İbrahim Maalouf ve Sophie Hunger

Üç Müthiş Konser: Hindi Zahra, İbrahim Maalouf ve Sophie Hunger

Üç konserin de üzerinden aylar yıllar geçti. Yazılara başlamıştım ama bir türlü toparlayamamıştım, kısmet bugüneymiş, hepsini birleştirip yazayım istedim. Hepsinin ortak özelliği yabancı müzisyenlerin birbirinden iyi konserleri olmaları ve insanın ruhunu iyileştirmeleri.

İyi okumalar, dinlemeler efenim.

Hindi Zahra ile başlıyorum.

Bu konser Zahra’yla tanışmadan önce Volkswagen Arena ile tanışmama vesile olduğu için çok mesudum. Çünkü İstanbul’un gerçekten ihtiyacı olan modern ve kullanışlı bir konser alanı yapmayı başarmışlar. Hem bahçesi hem de içiyle benim mimar olarak gerçekten takdirimi aldı. (eminim umurlarındadır.!) İçinde bir avm oluşunu tabi Allah’ın emri olarak değerlendiriyorum ama en azından kütleler birbirinden ayrı olduğu için bir derece katlanılabilir.

Zahra’ya gelirsek…. Onunla ilgili bloga bir yazı yazdım sanıyordum ama meğersem yazmamışım. Oysa ki senelerdir çok severek dinlediğim, acayip bir kadındır. Geleceğini duyunca hemen biletleri kaptık gittik. Önden Ceylan Ertem çıktı. Severim kendisini, bazen biraz fazla bağırsa da çok yetenekli bir kadın ve her şeyden önce Türkiye’de caz söylemeye çalıştığı için takdir ederim hep. Daha önce izlemişliğim de vardı ve bu performansı da çok iyiydi. Dolayısıyla müzik keyfi onunla başlamış oldu. Sonra Zahra sahneye çıktı ve…. ruhumuzu iyileştirdi. Böyle güzel şarkılar, böyle güzel bir performans olamaz.

Fransız/Fas kökenli, caz müziği blues, pop, soul ve halk/dünya müzikleri ile harmanlayıp müthiş birer sanat eseri olan parçaları yaratan Zahra’yı sıkça dinlediğim kayıtlarından biliyordum ama canlı performansı kayıtlarından da iyiydi. Hatta bazı yerlerde o kadar kendinden geçti ki, o enerjisi de sahneden fırlayıp bize geçti resmen. Tekrar gelse de hemen tekrar gidip dinlesek diye diliyorum resmen.

 

Hindi Zahra konserinden aylar sonra İbrahim Maalouf‘u kaçırmayalım dedik ve konsere gittik. Maalouf’u ve Beirut’unu biliyordum tabi ama öyle hayranlık boyutunda dinlemişliğim yoktu. Ve o konser, hayatımda izlediğim en iyi konserlerden biriydi !!! Ağzına kadar dolu o konser alanında çıt çıkmadan müziğin dinlendiği o anki enerji ve yine aynı salonda etrafımda tanımadığım herkesle ritm tutup dans etmek.. Muazzamdı! Bitmesin, günler, aylar sürsün istedim.

Fransız/Lübnanlı sanatçı trompet üstatlığı ile biliniyor ve tabi Beirut’u ile. Fakat ötesinde bir müzisyen olduğunu bu konserle kanıtlamış oldu. Zira “Red&Black Light” albümünün turnesi kapsamındaki bu konserde cazdan popa, ordan halk/dünya müziğine ve ordan rock müziğe öyle geçişler yaptı ki, öyle inanılmaz tınılar arasında yolculuğa çıkarttı ki bizi, cidden ağzım açık kaldı. Zaten aşağıdaki konser kaydından da ne demek istediğimi anlayacaksınız. (Full dolu bir salon, hepimiz ağızlarımız açık ses edemeden dinledik resmen. bknz:video1)

Yani bu kadar sessizliğin ve bu kadar coşkunun bir arada olması sanırım en enteresanıydı. Çünkü çılgın gibi de dans ettik. Yerimizde duramadığımız ritimlerle buluşturdu bizi Maalouf.(bknz: video 2) Bir de şarkıların arasında kadınlara dair hikayeler anlattı, çünkü albümündeki parçaları hayatındaki kadınlara ve onların hayatına kattıklarına adamıştı. Hikayeleriyle şarkıları dinleyince, sanki o notalar daha bir adrese teslim oldu.

Son cümle: Yazarak o konseri anlatmak cidden zor. Bir sonraki performansını sakın kaçırmayın ve gidin derim, en azından ben öyle yapacağım.

 

 

 

Ve son olarak yine yeniden Sophie Hunger. Bir önceki konserine ait yazımda, bir daha gelirse mutlaka gideceğiz yazmışım. Nitekim gittik de. Şimdiden belirteyim, tekrar gelsin yine giderim! Böyle duru bir ses, böyle güzel sözler ve böyle cool bir müziği dinlemeye doyamıyor çünkü insan.

Yalnız bir takım maruzatlarım var. Birincisi Bomonti Ada’ya llk defa gittik bu konser vasıtasıyla ve hiç sevemedim. Önce içeri girince ortam tatlıymış gibi geldi, hani mimaride bir Avrupai hava filan ama elimize bir içki bir kızartma alıp takılamadık, avlu yapılmış ama her yer restoran her yerde aynı tip insanlar, biraz takılınca içerisi çok yapay geldi. Neyse yemeği dışarıda hallettik geldik, konsere girişte, çantamızdaki minik şekerleme paketini aldılar gayet kaba bir şekilde. Onu da çıkışta ufak çaplı bir cıngar çıkararak halletik, özür diledi Babylon. Fakat konser boyunca en öne geçip muhabbet eden tipler ne olacak!? Yani cidden takmamak için büyük çaba sarfettik ama akustik bir konserde sohbet etmek neyin kafasıdır acaba?! Konser izlemenin de bir adabı olduğunu koca koca insanlara da mı anlatalım ve illa uyarmak mı lazım?!

Zor zor… Bu tip etkinlikleri sinir hastası olmadan takip etmek zor. Ohmmm diyip onları yokmuş gibi varsayıp mümkün olduğunca anın tadını çıkarmalı. Biz de öyle yapmaya çalıştık. Tekrar gel Sophie, biz şimdiden geleceğimize söz veriyoruz.

 

Laço Tayfa’yı Bilenler Var Mı?

Laço Tayfa’yı Bilenler Var Mı?

LACO-TAYFA_mimarcasanatAslında bir dolu başka yazı sıradaydı ama bugün durup dururken Laço Tayfa geldi aklıma. Şahsen önceki hayatımda çingene olduğuma çok emin olduğumdan klarnettir, perküsyondur bende acayip etki yapıyor. Sene 2002 iken ve henüz lisedeyken, İETT otobüslerinde walkman ile Laço Tayfa dinlememi bir tek böyle açıklayabilirim. Bu müziği damarlarımda hissediyorum!

Nereden duydum, nereden öğrendim de “Hicaz Dolap” albümlerini aldım bilmiyorum ama grup dağılınca ve Hüsnü Şenlendirici meşhur  olunca, ortamlarda havam oldu: “Yaaa o çok eskiden Laço Tayfa diye bi gruptaydı, siz bilmezsiniz….”

Bu sığ ve nostaljik bilgilerimi bırakalım da özellikle benim yaşımda olup bilmeyenlere bu harika müzisyenleri ve sağlam müziklerini anlatayım.

  • (Not: Yazıyı rakı-meze eşliğinde okumak/dinlemek isteyebilirsiniz. Benden söylemesi…)
  • (Not2 : “Laço” Romanca’da “güzel” demekmiş. )

Aslında Laço Tayfa‘nın kuruluşu; 5 yaşından beri klarnet çalan, tüm ailesi müzisyen olduğundan müziğin içinde büyüyen, magazin basınında bir çok sansasyonel olayla adını duyurmuş olsa da eğitimli ve usta müzisyen Hüsnü Şenlendirici sayesinde olur. 1976 doğumlu müzisyen önce Oktay Temiz‘in “Magnetic Band” adlı grubu, sonrasındaysa trompet çalan babası Ergun Şenlendirici‘nin “Laço” grubuyla yurt içinde ve dışında bir çok festivallere katılır ve  müzik kariyerine bir çok ünlü ismin albümünde klarneti ile yer alarak devam eder.

1996 yılında ise Brooklyn Funk Essential adlı, dünyadaki çeşitli etniklerin müzikleri ve şiirleriyle funk, jazz, reggae ve hiphop türü müzikleri birleştiren Newyorklu grubun albüm teklifi ile Hüsnü Şenlendirici; Türk müzisyenleri bir araya getirip Laço Tayfa adlı grubu kurar. İki grup 1998 yılında “In the Buzzbag” adlı albümde Brooklyn Funk Essential’ın müziğine Türk müziğinin geleneksel formlarını ekler ve Türkiye ve Amerika’da satışa çıkan albüm, grubun yurt içinde ve dışında tanınmasını sağlar. O yıllarda iki grup İstanbul Caz Festivali ve Yapı Kredi Sanat Festivali’nde birlikte sahne alır.

Bu başarıdan sonra Laço Tayfa 2000 yılında “Bergama Gaydası? adlı albümünü çıkarır. Türkiye ve dünyada satışa çıkan albümde klarnette Hüsnü Şenlendirici, klavyede Burç Şensesli , davulda Volkan Öktem, ritm perküsyonda Mehmet Akatay, kanunda Nuri Lekesizgöz, kemanda Ergun Hepbildik, bağlamada Özkan Alıcı ve tuşlu çalgılarda Burç Şensesli vardır. Geleneksel türküleri topladıkları bu ilk albümle Karadeniz, Ege, Trakya, İç Anadolu ve Azeri parçalarının alt yapılarını zenginleştirip, ünlü caz müzisyeni ve araştırmacısı Butch Morris‘in fikirleri ile birlikte kendi sihirlerini de eklerler. Genç, yenilikçi ve cesur yaklaşımları sayesinde büyük beğeni toplar ve bir çok turne/konser verirler.

Mayıs 2002’de New York Central Park‘ta festival konuğu olarak konser veren grup NBC televizyonuna ve New York TimeOut dergisine haber olur. O seneki İstanbul Caz Festivali de dahil olmak üzere önemli festivallerde konserler verirler. Ekim 2002’de (benim açılışta bahsettiğim, kaç defa dinlediğimi bilmediğim) Hicaz Dolap adlı albümleri yine Türkiye ve dünyada satışa çıkar. Albümde Hüsnü Şenlendirici’nin kendine ait iki bestesi yer alırken, “Zülüf” adlı parçada Kibariye, “Erkilet Güzeli” adlı parçada ise Athena‘dan Gökhan ve Hakan vokal yapar. Ayrıca Mercan Dede iki şarkıya remiks yapar.  Yeni albüm ile Türkiye turnesine çıkan grup, 2003 yılında ünlü Yunan müzisyen Vassilis Saleas ile birlikte konser verir.

2006 yılına kadar sahne performanslarına devam eden Laço Tayfa, grubun kanun virtiyözü Nuri Lekesizgöz’ün hayatını kaybetmesiyle ve müzisyenlerin bireysel kariyerlerine odaklanmasıyla dağılır. 2007 yılında bağlama ve vokallerde İsmail Tunçbilek, kanunda ise Aytaç Doğan ile birlikte Taksim Trio grubunu kuran Hüsnü Şenlendirici, güzel müzikler yapsalar da Laço Tayfa tadını yakalayamaz. 2012 yılında  Ankara Caz Festivali kapsamında Volkan Öktem önderliğinde bir araya gelen grup, 1 konserlik performanslarıyla eski izleyicilerinin ağzına bir parmak bal çalar.

Abartmış olmayayım ama ülkemizin en iyi gruplarından biri olan ve geleneksel müziğimizi çağdaş bir hale getirip tüm dünyaya sunan Laço Tayfa, tekrar bir araya gelmeli. Hatta ekşi sözlükte şöyle bir çağrı yapan bile var:

“aynı isimlerle ve aynı ruhla 3. albümlerini yapsalar ve ömrümden 10 yıl alacak olsalar, seve seve kabul edeceğim grup.”

Umutla bekliyoruz,

Diğer grup üyeleri hakkında kısa bilgiler:

  • Volkan Öktem: 1970 te İzmir de doğan baterist, bugüne kadar 100 ün üstünde albüm kaydında çaldı. Aralarında Fahir Atakoğlu, Aydın Esen, John Scofield ve Bendik Hofseth in de bulunduğu birçok değerli müzisyenle konserler verdi.1998 yılında grup Trio Mrio ile, Trio Mrio 2001 yılında Caz grubu Habbecik ile An Meselesi’ni,Laço Tayfa ile, 2000’de Bergama Gaydası ve 2002’de Hicaz Dolap, 2004’te Aşkın Arsunan ile One A Day ve Quartet Muartet ile Dokuz Parça, 2009 yılında Volkan Hürsever ve Burçin Büke ile Hediye albümlerini yaptı. Volkan Öktem, Tarkan ile sahne çalışmaları haricinde çeşitli projeler ve stüdyo kayıtlarıyla yurtiçi ve yurtdışında müzik çalışmalarına devam etmektedir.
  • Özkan Alıcı: TRT İstanbul radyolarında çalışan bağlama sanatçısı müzisyen, İTÜ mezunu.
  • Nuri Lekesizgöz: Sırtında kanun çalmasıyla nam salmış müzisyen, 34 yaşına vefat etmiştir.
  • Ergun Hepbildik: İTÜ mezunu keman virtiyözü, TRT sanatçısıdır, ayrıca çeşitli orkestralarda görev almaktadır.
  • Mehmet Akatay: Perküsyon sanatçısı kardeşi Hamdi Akatay ile birlikte birçok önemli müzisyen ve yorumcunun stüdyo albümlerine katkıda bulundu.  Akatay Kardeşler’in ilk solo albümleri 2003 yılında “Dest-Be Dest” ismiyle piyasaya çıktı.
  • Nurhat Şensesli: 1963 doğumlu müzisyen, önemli bas gitaristlerdendir. Tarkan’ın seslendirdiği Kış Güneşi şarkısı başta olmak üzere bir çok parçanın bestecisidir.
  • Burç Şensesli: Bas gitarist Nurhat Şensesli’nin kardeşi usta klavyeci.

kaynakça: wikipedia, doublemoon, volkanoktem.com,