Kült Romandan Uyarlanan Oyun: Birdy

Kült Romandan Uyarlanan Oyun: Birdy

birdy

  • Devlet Tiyatroları
  • Yönetmen: Atilla Şendil
  • Yazan: William Wharton 
  • Oyuncular: Burak Karaman, Can Yılmaz, Kerim Altınbaşak, Emre Çakman, Onur Demircan, Hakan Yufkacıgil

“Savaştan geri dönen iki yakın arkadaş. Birisi fiziksel olarak yaralar almışken, diğeri savaş travmasını atlatamayarak ruhen onarılmaz yaralar almıştır. Özgürlüğünü kafasının içindeki kuş imgesiyle yaşayan bu gence, arkadaşı ve psikoloğu yardım etmeye çalışırlar. Bir zamanların kült romanı ve filminin tiyatro uyarlaması ve gelmiş geçmiş en etkili savaş karşıtı eserlerden birisi…”

Şu cümleyle başlıyor oyun: ”Düşünebildiğimiz için uygarlık denen bu kafesi inşa ettik. Şimdi bu kafesten kurtulmak için düşünmek zorundayız.”

William Wharton’un kült romanından uyarlanan oyun, Birdy ve Al’ın çocuklukları ile savaş sonrası yaşamlarını aynı sahnede farklı zamanlarda sahneliyor. Seneler önce 1984 yapımı aynı isimli filmi izlediğimde günlerce etkisinden çıkamamıştım. Nicolas Cage ise aklımda hep bu film ile kalmıştı.

Romanı bir hayli değiştirerek uyarladıkları film ise tiyatro oyunundakinden çok farklıydı. Filmde Vietnamdaki savaş sahneleri vardı ve o sahneler, çocukluk günlerinin etkisi ile savaş sonrası bir araya gelen bu iki arkadaşın ruh hallerini  çok destekliyordu. Oyunda ise savaşın hangisi olduğu önemsizdi, yaşattıkları ise ön plandaydı.

Tek bir sahnede iki farklı zamanı ve yaşanan koca bir hayatı 2 saatte anlatmaya çalışmak zordu. (Sahnenin üstünde gördüğünüz genç Al ve Birdy, aşağıdakiler ise savaş sonrası halleri) Fakat yine de oyuncuların büyük çabası ile bütün o duygular biz seyircilere geçti.

Çok çok önemli sistem eleştirileri olan ve savaş karşıtı bu başyapıtı izlemenizi tavsiye ederim.
İyi seyirler,

İmparatorluk Kuranlar

İmparatorluk Kuranlar

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Boris Vian
  • Yöneten: Hakan Çimenser
  • Oyuncular:  Celal Kadri Kınoğlu, Mine Tüfekçioğlu, Sevinç Erol, Orhan Kurtuldu, Oya Okar , Uygar Özçelik

Aslında bu oyunla ilgili tüm yorumlarım benim grotesk oyunları sevmememden kaynaklanabilir ama içine girmekte zorlandığım, anlatmak istediğini anlamakta zorlandığım ve zaman zaman neden kulağımızı bu kadar tersten tutturduğunu anlayamadığım bu oyunla ilgili iyi şeyler yazamayacağım.

Oyun anlatmak istediklerini o kadar kapalı bir metinle anlattı ki oyun çıkışında büyük bir çoğunluk oyunun ne denli saçma olduğundan bahsediyordu. Ben ise ilk 5-10 dakika olayları anlamlandıramadım (Konusunu okumamıştım oyunun). Sonrasını ise, kendimi her hareketten bir anlam çıkarmaya zorlayarak izledim.

Sahnede dev bir dolunay, yuvarlak bir platform ve bir köşede kapı vardı. Bu kadar “aykırı” olmayan çalışan bir oyuna bu sadelikte bir dekor yeterli gelmedi bence. Hiç bir esprisi yoktu , hiç etkilemedi, bir katkıda bulunmadı.

Sesler çok yorucuydu. Silahla olan sahne çok gereksizdi. Şümürzler iticiydi.

Oyunculuklar iyiydi. Hatta salonun yarısı boş gözlerle, esneyerek ve yer yer fısıldaşarak izlerken bu kadar konsantre şekilde devam edebilmeleri alkışlıktı.

Boris Vian’ın her düzene “anti” bakış açışını ve grotesk tavrını seviyorsanız izleyebilirsiniz.

İyi seyirler,

Var olan sistemi koruma çabasıyla, korkularıyla yüzleşemeyen bir burjuva ailesinin yaşamlarının anlamsızlaşan boşluğu…Burjuva toplumunun içi boşalan değer yargıları, bireyin yalnızlığı ve kent insanının paranoyası üzerine grotesk bir Boris Vian oyunu.

Karanlık İşler

Karanlık İşler

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Robin Hawdon
  • Yöneten: Mutlu Güney
  • Oyuncular: Levent Özdilek, Ali Murat Altunmeşe, Tolga Evren, Selçuk Kıpçak, Evren Kardeş, Aydın Şentürk, Özlem Ünaldı

Ünlü jönlerimizden Salih Güney’in kardeşi, 34yıllık tiyatro ve sinema oyuncusu Mutlu Güney’in yönetmenliğini yaptığı ‘Karanlık İşler’, bir yanlış anlaşılmalar komedisi. İngiliz yazar Robin Hawdon Londra gece hayatını ve mafyayı bir araya getirerek komik bir oyun çıkarmış ortaya. Sıcak dekor ve rengarek kostüm tasarımlarıyla gözlerimizi de şenlendiren oyunda tüm oyuncuların performansları görülmeye değerdi. (Levent Özdilek’in bakışları nasıl etkileyici Tanrım!! )

Bu sevimli komedinin havasını geçtiğimiz sezon Duru Tiyatro’da izlediğim ‘Aşk Her Yerde’ oyununa oldukça benzetmekle beraber, keyifli vakit geçirdiğimi söylemek isterim.

İlk defa gittiğim Kartal İlçesi sahilinde bulunan koskoca Bülent Ecevit Kültür Merkezi salonu çok güzeldi. (Yeri çok kolay, ücretsiz park yeri var, salon çok güzel). Kurban Bayramı tatili nedeniyle olduğunu düşünmek isterim, salonun çeyreği ancak doluydu.

Bilet fiyatları çok uygun. Dilerim daha çok kişi tiyatrolara gelmeye başlar.

İyi seyirler.

?Dansçı kızlar, delikanlılar, bir tefeci, bir azman fedai, binlerce dolar ve bi? dolu kahkaha!..? Londra?nın yeraltı dünyası karanlık da olsa, yazar Robin Hawdon, işin komik yanını bulup ortaya sevimli bir komedi çıkarmayı başarmış. İlk olara Amerika?da ve daha sonra pek çok Avrupa sahnesinde oynanan ?Karanlık İşler?, şimdi İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından oynanıyor. Oyun sonunda ayağa kalkıp alkışlayanlar mı dersiniz yoksa biraz önce izlediği sahnelere gülüp, yüzlerinden daha silinmemiş gülüşleriyle salondan çıkan seyirciler mi? Doğru cevap: Her kisi de!

Londra gece hayatının gözbebeği olan bir gece kulübünde dans eden ?Bebek Mandy? ve Tania?nın etrafında dönen oyun kaçamaklar, patronlara söylenen yalanlar ve çevrilen dalaveralar üzerine kurulu. Mafya dünyasının karanlığı esprili bir dille anlatılırken ?sırlar, gizli saklı oyunlar elbet bir gün ortaya çıkar?, ?Karanlık İşler?in anafikrini oluşturuyor.

Baştan Çıkarma

Baştan Çıkarma

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Carles Battle
  • Yöneten: Mehmet Birkiye
  • Oyuncular: Kubilay Karslıoğlu , Saydam Yeniay, Hare Sürel

Oyunu, daha önce defalarca övgüyle bahsettiğim Devlet Tiyatroları Üsküdar Tekel Stüdyo Sahne’sinde izledim. Premiyer imiş, oyunun sonunda öğrendim. Elektrikler kesildi, diller sürçtü, faranjit bir amca oyunun başından sonuna kadar öksürdü… ama ben hiçbir şeye takılmadım.. Oyundan çıktıktan saatler sonra bile “Of Allahım neden böyle olmak zorunda!” diye kadere dert yanmaya devam edecek kadar etkilendim çünkü.

Kesişen hayatlar bazen çok zorlama gelir hikayelerde. “Nerden çıktı şimdi bu?” diye sinirlenip, “Yazacak başka birşey bulamadınız mı yahu!” diye deliririm çoğunluk. Ama bu hikaye çok trajik olmuş çok. Öyle bir kaderin oyunu var ki, insan duygularına hakim olamıyor.

Kubilay Karslıoğlu ve Saydam Yeniay gibi Devlet Tiyatrosunun müthiş değerlerinden iki oyuncu oyunun direği. Fakat 1983 doğumlu tiyatro bölümü mezunu Hare Sürel var ki, kendini aşıyor. Hep söylüyorum, yine söylüyorum. Yeni oyuncular gümbür gümbür geliyor.

Oyunu mutlaka izleyiniz.

“Katalanların yeni yazar kuşağının en önemli temsilcilerinden Carles Batlle?nin oyunu tam bir modern zaman tragedyası. Hassan Fas?tan kaçak yollarla Barselona?ya gelmiş kızını aramaktadır. Tanıdığı tek kişi yıllar önce köyünde çekilen filmin senaristinin oğlu Guillem?dir. Üçünün kaderi Guillem?in evinde kesişir. Oyun, insanca yaşamak için ödenen insanlık dışı bedelin, Avrupalı olmak için tüm Avrupalı değerlerden vazgeçmenin, kültürlerarası farklılıkların, sade, iç buran insan ölçeğinde bir hikâyesi.”

Carles Batlle Hakkında
Yeni Dalga Katalan tiyatrosunun en yenilikçi ve deneysel yazarından biri olan Carles Batlle, Barselona Autònoma Üniversitesi?nin oyun yazarlığı bölümünde profesör olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda tiyatro eleştirmenliği ve dramaturgluk yapan Batlle?nin doktora çalışması ?Adrià Gual? başlığı altında monografi olarak yayınlanmış ve 2002?de yılın en iyi eleştiri çalışması ?Serra d’Or Prize Ödülü?nü almıştır. Dramaturg olarak; aralarında Adrià Gual, Pedro Almodóvar, Harri Virtanen, Àngel Guimerà, Ignasi Iglésias, Jean-Yves Picq, Joaquim Ruyra gibi yazarların metinlerinin denetiminin yanı sıra çeşitli uyarlama ve çeviri çalışmalarında bulunmuştur.
Carles Batlle; Sergi Belbel, Lluïsa Cunillé, Pau Miró ve Josep Pere Peyró ile birlikte Barselona?nın en prestijli alternatif tiyatrolarından olan Sala Beckett?in yazarlarındandır.
Tiyatro Enstitüsü?nün ve Autònoma Üniversitesi?nin yanı sıra Sala Beckett?te tiyatroda dramaturgi ve oyun yazımı üzerine seminerler vermektedir. Oyunları arasında; 2004 yılında Teatre National de Catalunya ve Vienna Burgtheater?da prömiyeri yapılmış olan ?Temptacio?, Avrupa ve Amerika?da çeşitli ülkelerde prömiyeri yapılan ?Combat? (1995?98); 1999 yıllı Societat General d’Autors d’Espanya Ödülü?nü kazanan ?Suite? ve 2004 Bremen Stadt Theater Festivali?nde En İyi Almanca Çeviri Ödülü?nü kazanan ?Oasis? sayılabilir. ?Transits? adlı oyunu, Barselona Sala Beckett Tiyatrosu?nda ve 2007 yılında Temporada Alta Festivali?nde sahnelenmiştir. Son oyunu ?Oblidar? Barcelona 2009 Premi Born Tiyatro Ödülü?nü kazanmıştır.
Carles Batlle?nin oyunlarında, çağdaş dil ve biçim arayışı vardır . Hafıza, belleksizlik, göç, kültür çatışmaları, kuşaklar arası ilişki ve savaş gibi farklı temalar üzerine eğilmektedir.

Büyük Sultan Katalina

Büyük Sultan Katalina

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Miguel de Cervantes
  • Yöneten:  Jose Maria Pou
  • Oyuncular: HAKAN MERİÇLİLER, TURGAY KILIÇ, OLCAY KAVUZLU, ÜNSAL COŞAR, NİMET İYİGÜN, DURUKAN ORDU, EMRAH KESKİN, CÜNEYT METE, MURAT ÇİDAMLI, EMRE ÖN, CAN ÖZTOPÇU, TOLGA ÇİFTÇİ, ÖTÜKEN HÜRMÜZLÜ/GÜVEN BESİMOĞLU, ERTUNÇ UYGUN, GONCA ERÇİL, ERDAL KÜÇÜKKÖMÜRCÜ

Catalina, Kuzey ispanya da Asturias eyaletinde bir şehir olan Oviedo dandır.Kendisi 10 yaşında köle olarak İstanbul a götürülmüş ve Sultan Murat daha ilk bakışta Catalina ya aşık olmuştur.Sultan Murat Catalina ile evlenmeyi arzu etmektedir fakat Catalina Müslüman olmak istemediği için reddetmektedir.Fakat bununla birlikte Sultan Catalina yı o kadar tutkuyla sevmektedir ki sonunda Catalina onun isteğine boyun eğer ve onun ilk eşi olur.Bu arada kendiside esir düşen babasına tekrardan kavuşmuştur.Oyunda ikinci hikaye Lamberto ve Clara hakkındadır.

Oyundan bahsetmeden önce sahneden bahsetmem lazım. Yerlerimizi almak için salona girdiğimizde bir Osmanlı dönemi oyunu izliyeceğimizi göz önüne alarak bu kadar modern bir sahne beklemiyorduk. Fakat gördüğümüz; kocaman bir havuz (evet gerçekten suyla dolu) , üzerinde yürüyebilmek için camdan hareket edebilen mekanizmalı plakalar ve arkada 3 adet camdan duvar.!

Devlet tiyatrolarının Tekel sahnesine gitmeyenler için tekrar anlatmak isterim. Sahne, Tekel Müzesi içerisinde yer alıyor. Müzenin doğal yapısına zarar vermeden, aynı doku içerisinde bütünlüğü sağlanarak oluşturulan salon; her türden tiyatro eseri ve özellikle deneysel tiyatro çalışmaları için kullanılabilecek şekilde tasarlanmış. Taş duvarlar aynen korunmuş, tiyatronun salonunda da aynı duvarlar devam ediyor. Önceki yorumlarımda belirttiğim gibi Üsküdar sahil yolu üzerinde bulunan bu binayı yolunuz düştüğümde mutlaka görün.

Cervantes’in Osmanlı konulu tek eseri olan oyun Türkiye’de daha önce sergilenmemiş.Cervantes hiç görmediği İstanbul’da geçen bu komedyayı tutsaklık yıllarında kaleme almış.Oyun ise İspanya ve Türkiye arasındaki kültürlerarası işbirliği ve diyalog perspektifi altında ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün işbirliğiyle Türkiye’deki İspanya Büyükelçiliği  ve İstanbul Cervantes Enstitüsü, bir İspanya-Türkiye ortak sanat projesiyle eseri sahneye taşımaya karar vermiş.

Oyunun hikayesi yukarıda. Oyuncular oldukça başarılıydı. Kadı: Can Öztopçu, Padişah: Durukan Ordu, Madrigal: Cüneyt Mete alkışı 2 kere hakettiler. Çünkü geçişlerdeki dekor oyunlarına rağmen bazen oyun durdu, ve bu anlarda imdada onlar yetişti.

Oyunun ilk kez sahnelenmesinden midir nedir bir çok entresan olay oldu. Hoş tiyatronunda güzelliği bu değil midir? Hiç bir oyun bir diğeriyle aynı olmaz.

Arkadaşım oyuna 3 gün kala yer bulmuştu.2 kişilik. Ve salon hemen hemen dolmuştu. Aynı akşam bir bilet daha almak istedik. Yer yoktu. Oyunun başlamasına 5 dakika kala hemen herkes yerine oturmuştu. Sonra yavaş yavaş ışıklar kapandı ve biletsiz gelen seyirciler tek tük boş yerlere oturmaya başladı. Ama sonra elinde biletleriyle bir çift geldi, fakat yerleri dolmuştu ve ışıklar tamamen kapandı. Orta merdivende kalakaldılar ve oyunun başlamasını beklerken merdivene oturuverdiler.

Bu arada karanlıkta oyun başlasın diye bekliyorduk fakat 5 adet eli meşaleli Osmanlıyı canladıran oyunculardan ateşini yakması gereken birincisi, bir tülü elindeki çakmağı çalıştramadı. Neyse sonra, yaklaşık onuncu denemeden sonra ,meşale çalıştı. Sonra diğer dördü meşalelerini yakmak istediler, bu defa dördüncününki yanmadı fakat sahne kaçmasın diye sönük olarak devam etti.

Meşaleliler sahnede bağırırıp koştururken, görevlilerden biri koşarak merdivende oturan ikilinin yanına geldi, kalkmanız lazım diye uyarmaya çalışırken, ellerinde meşaleli beş kişi koşarak merdivenleri çıkmaya başladı. İkili az kalsın eziliyordu. Allahtan bir kaza olmadan atlatıldı. Sonra iki kişiyi sofitanın devam eden kısmına aldılar. Oyun boyunca üst katta seyrettiler.

Sonraki sahnede Hakan Meriçliler (Roberto) ve Turgay Kılıç (Salih)’ın ikili diyalogları vardı. Konuşmaları bitip sahneyi terk ederlerken Hakan Meriçliler havuz üzerindeki cam tablayı atlayıp havuza bastı. Allahtan havuzun derinliği çok azdı da düşmeden toparladı. ( Gerçi benim tespitim, havuzun dalgalanması için bilerek bastığı yönündeydi. =))

Biz mimarlara tüm okul hayatımız boyunca “fonksiyonellik” olmassa olmaz diye öğrettiklerinden, mesleki deformasyon olarak hiçbirşeye sadece görsellik olarak bakamıyoruz. Koskoca havuzu yapmışlar, işe yaradı mı derseniz. Yaradı. Padişah arka panellerden akan suyla duş aldı, sonra suyu ayna gibi kullanıp konuştular, arkada fon sesi olarak su güzel bir ambians yarattı, oyunun sonlarına doğru “oyun gereği” suya düşen bir karakter de oldu. Peki bu havuz olmasa ve bu kadar masraf yapılmasa da olur muydu? Olurdu. Tabi bu proje bir ortak çalışma olduğundan tüm imkanların seferber edilmesi gayet anlaşılır. Hem kadro çok genişti, hem sahneye çok masraf edilmişti hem de kocaman renki bir kitapçık basılmıştı. Biz şehir ve devlet tiyatrosu izleyicileri için oldukça lükstü.

Oyunun ikinci yarısında Katalina’nın babasını oynayan Erdal Küçükkömürcü sahneyi koşarak terkederken düştü. Tüm seyircilerin yüreği ağzına geldi ama bir sonraki sahnede kendisini sağ salim oyunda görünce içimiz rahatladı.

Ve oyun bitiminde tüm oyuncular sahneye geldiğinde Clara rolünde izlediğimiz Gonca Erçil de havuzun üzerindeki ıslak camlar nedeniyle kaydı, ama o da düşmeden toparlamayı başardı. Bir kaç ay önce merdivenden düşerek ayağını burkan bendenizde oluşan fobiden midir nedir, oyun boyunca havuz etrafında hangi oyuncu koşsa içim bir fena oldu.

Sonuç itibariyle oyun ve oyuncular bize hoş ve değişik bir deneyim yaşattılar. Ama oyun bitiminde arkamda oturan yaşlı teyzenin yorumu benim için de geçerliydi. ” Eee ama ben hiç Osmanlı sarayı gibi hissedemedim bu dekoru. İçine giremedim oyunun.”

İyi seyirler.