On İki Öfkeli Adam ve #Cehennem

On İki Öfkeli Adam ve #Cehennem

On İki Öfkeli AdamOn İki Öfkeli Adam

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Reginald Rose
  • Yöneten: Arif Akkaya
  • Oyuncular: Ahmet Özaslan, Ali Gökmen Altuğ, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Gün Koper, Kutay Kırşehirlioğlu, Mehmet Avdan, Metin Çoban, Nihat Alpteki, Rahmi Elhan, Serdar Orçin, Yalçın Avşar

Şüphelinin suçlu olduğunun genel kabul görüldüğü jüride, bir üye bu karara karşı çıkarsa ne olur? 12 jüri üyesi üzerinden adalet kavramını sorgulayan oyun tiyatro seyircisi ile buluşuyor.

1957 yılında çekilen film ile meşhurlaşmış 12 Angry Men’in tiyatro sahnesindeki uyarlamasını beğendiğimi söyleyebilirim. Şehir ve devlet tiyatrolarında görmeye alışkın olduğumuz “teatral” tavırlar oyunculukların gerçeklik hissini aşağı çekiyor olsa da, konusu itibariyle (özellikle de sonunu bilmiyorsanız), bakış açılarını değiştirmek konusu ve adalet kavramı üzerinden merakla gelişen dava jürisini keyifle izleyebilirsiniz.

on-iki-ofkeli-adam_01

 

cehennemCehennem

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Jeniffer Haley
  • Yöneten: Metin Belgin
  • Oyuncular: Metin Belgin, Simay Tuna, Ahmet Somers, Hakan Onat, Aslı Sarınç

#cehennem, düşüncelerimizi kodlayan, yaşamı gerçeklikten koparan ve şiddet dürtüsünü tetikleyen sanal dünyanın gelecekte duygularımızı da ele geçirme boyutlarını bilimkurgu atmosferinde tartışıyor.

Yenilikçi oyunları gerçekten çok seviyor ve destekliyorum. Bir gelecekte, sanal dünyaların gerçek dünyayla karıştığı ve sanal dünyada suçların işlendiği bir zamanda, suçun “suç” olabilmesi için illa gerçek dünyada mı olması gerektiği sorgulanıyor. Pedofili ve sanal kimlik-gerçek kimlik konularını değişik bir bakış açısıyla sunan oyun, finalinde bazı sürprizler barındırıyor.

Oyunu annemle izledik. Maalesef internet-sanal dünya terimlerine çok hakim olmadığından oyunun asıl numarası olan ve açıkça söylenmeyen durumu (yazamıyorum spoiler olmasın diye!) anlamamış. Ben anlatınca ona, taşları yerine oturtabildi.

Dekoru şahsen çok sade ve uğraşılmamış bulmakla birlikte amaca hizmet eder bulmuştum. Fakat sonra oyunun dünyadaki versiyonlarındaki dekor tasarılarını görünce, bir ince kıskandım.  Ama olsundu. Böyle yenilikçi bir oyunu sahneye koymak bile bir adım, bir adım sonra dekorlar, bir adım sonra oyunculuklar derken derken gelişecek tiyatromuz. Yaşasın Polyannacılık ! Hey!

cehennem-01

cehennem-02

Uyuduğum Tiyatro Oyunları: Kısasa Kısas ve Sersem Kocanın Kurnaz Karısı

Uyuduğum Tiyatro Oyunları: Kısasa Kısas ve Sersem Kocanın Kurnaz Karısı

Tiyatro emekçilerine çok saygı duyuyorum ve iyi bir tiyatro izleyicisi olduğumu düşünüyorum. Fakat tiyatroya emek verenler kadar ben de seyirci olarak zamanımı ve paramı harcayıp, üstüne beklentilerle oyun izlemeye gidiyorum. E oyunları da beğenmeyince bir çift kelam etmeye hakkım olsun artık.

Kısasa KısasKısasa Kısas 

  • Yazan: William Shakespeare
  • Yöneten: Zişan Uğurlu
  • Oyuncular: Caner Bilginer, Cengiz Tangör, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Ertuğrul Postoğlu, Gün Koper, Hüseyin Köroğlu, İrem Arslan, Okan Karaca, Zeki Yıldırım
  • Süre: 105 dk / 2 perde

“Shakespeare tarafindan yazılan KISASA KISAS adalet, merhamet, ahlaki yetkinlik, evlilik öncesi ilişki, aşk kavramlarını sorgularken tebdil-i kıyafet sürprizleriyle dolu bir olaylar örgüsüyle, yapılan pazarlıkları, anlaşmaları ve otoriteyi dokunabileceğimiz bir yakınlığa getirip cağdaş dünya sorunlarına yeni bir gözle bakmamızı sağlar.”

Sahneyi görünce çok heyecanlandım. Üstüne broşürde Zişan Uğurlu’nun kariyerini okuyunca iyice beklentim arttı fakat ne söylediğini anlamakta zorlandığım, anaokulu temsiline çıkarcasına oyunculuklar… kimi rolünü aşırı büyüten, kimi sözleri içine yutan oyuncular…

Gözlerimi açık tutabilmek için çok zorlandım, çoğu zaman da başaramadım. Annemle gitmiştik, kadıncağız uyuyamadı da benim gibi, aşırı mutsuzdu oyun bitimi. Fakat insanlar ayakta alkışladılar. Baya şok geçirdik ve bizde mi bir problem var diye düşündük…

sersemkocaSersem Kocanın Kurnaz Karısı

  • Yazan: Haldun Taner
  • Yöneten: Nur Şubaşı
  • Oyuncular: Murat Karasu, Mehlika Balkan, Saydam Yeniay, Rüyam Dirin, Ali Fuat Çimen, Filiz Kılıç, Şamil Kafkas, Nurettin Özşuca, Ediz Akşehir, Orkun Gülşen, Ergun Akvuran, Necmettin Amaç, Ferdi Atuner,
  • Süre: 105 dk / 2 perde
 “”Öyle bir tiyatro ki buram buram biz koksun, hem de çağa uygun olsun…”
Bu sözlerle başlar serüven… Moliere’nin oyununu çalışan Tomas Fasülyeciyan ve tüluat oyunlarıyla üstadı Küçük İsmail Efendi arasında anlaşmazlıklarla sürüp gider…
Haldun Taner’in yazdığı bu oyun Türk Tiyatrosu’nun kimlik arayışını anlatan gerçek ve komedinin iç içe geçtiği “oyun içinde oyun” kurgusuyla tiyatromuzun en iyi örneklerinden biridir. “
Sevgili tiyatro oyuncusu abilerim ablalarım. Ermeni aksanı yapmaya çalışmışsınız ama dedikleriniz anlaşılmıyor. Profesyonel oyunculukla müsamere öğrencisi oyunculuğu arasında dağlar kadar fark var, sizin oyununuzda o fark hiç anlaşılmıyor. İlk yarı zor dayandık ve arada çıktık.  Güzelim oyunu harcamışsınız mı sanki?
Kısa Kısa #10 – Kabare, Kapıların Dışında, Michalengelo, İsim Şehir Hayvan ve Alevli Günler

Kısa Kısa #10 – Kabare, Kapıların Dışında, Michalengelo, İsim Şehir Hayvan ve Alevli Günler

Bu oyunları izleyip yazılarını yazalı çok oldu ama paylaşmak bugüne kısmetmiş:

Kabare / Şehir Tiyatroları

  • 2013_Kabare_AfişYazan : Joe Masteroff
  • Yöneten : Yücel Erten
  • Koreografi: Selçuk Borak
  • Müzik: John Kander
  • Süre: 2 Saat 40 Dakika / 2 Perde
  • Oyuncular : Ayşem Yağmur Ulusoy, Berk Samur, Can Başak, Ceren Hacımuratoğlu, Deniz Evrenol, Doğan Şirin, Eraslan Sağlam, Ergün Üğlü, Hakan Arlı, Mehmet Soner Dinç, Mert Turak, Nurdan Kalınağa, Özge Borak, Özge Midilli, Pelin Budak, Pınar Aygün, Selma Kutluğ, Yılmaz Arda Alpkıray

“Bir kabare aktristi ile Amerikalı bir yazarın kısa ömürlü aşkı ve onları kuşatan büyük toplumsal kaos. 1931 yılı, Berlin Bir yanda faşizmin tırmanışıyla süre giden huzursuzluk ve açlık; diğer yanda yalnızca eğlence ve para peşinde küçük burjuvaların kendi kabuklarındaki umursamaz yaşam. Kült müzikaller sınıfında yer alan Kabare,1972’de beyaz perdeye aktarıldığında 8 Oscar kazanmış ve “Tüm Zamanların En İyi Yüz Filmi” listesine girmiştir.”

Bu oyundan bahsedeceksem öncelikle Mert Turak’tan bahsetmeliyim. Daha önce yine Şehir Tiyatrolarının Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ve Romeo ve Juliet oyunların izlediğim oyuncu, bu iki oyunda olduğu gibi yine başroldeydi ve yine oyunu sırtladı. O kadar yüksek bir enerjisi var ki, sahnede görüldüğü her an dikkatleri üzerine çekmesini biliyor.

Dünyanın  en ünlü müzikallerinden birini oynayan Şehir Tiyatrolarının bu oyununa bir hayli konsantre gitmiştim fakat şu yazımda belirttiğim üzere arkamda oturan kadın yüzünden dikkatim darmadağın oldu.

Ümraniye sahnesi de berbat ses düzeniyle (su ara yenileniyor/ ya da yenilendi sanırım) bu dağınıklığıma eklendi .Zira ses o kadar çok dağılıyordu ki, ne söylendiğini hiç anlamadık. Çoğu diyalog ve şarkı sözlerinin tamamı gürültüden ibaretti.

Bu kadar çok dikkat dağıtıcı olmasına rağmen, oyunun prodüksiyonunu fena bulmadım. İzleyeceklere iyi seyirler dilerim;

Kapıların Dışında / Yolcu Tiyatro

  • kapıların dışındaYolcu Tiyatro
  • Yazan: Wolfgang Borchert
  • Çeviren: Behçet Necatigil
  • Yöneten: Ersin Umut Güler
  • Oyuncular: Cenk Dost Verdi, Müzeyyen Durgun, Yasemin Ertorun, Ersin Umut Güler

“Yolcu Tiyatro seyircisi ile buluşacağı ilk oyun için, tiyatro tarihinin en güçlü savaş karşıtı oyunlarından biri olan, ?Kapıların Dışında? oyununu, dijital 3D mapping teknolojisini kullanarak sahneliyor.

Animasyonlarla gerçek oyuncuların iç içe geçtiği oyunda, dijital teknoloji bir fon olarak değil, oyunun bir parçası olarak kullanılıyor. Oyuncuların, animasyonlar ile interaktif olarak sürekli iletişim halinde oldukları oyun, seyirciler için bugüne kadar tiyatro sahnesinde yaşamadıkları farklı bir deneyim oluşturacaktır.

Savaşın birey üzerindeki yıkıcı etkisinin anlatıldığı ?Kapıların Dışında? oyununda, ruhsal ve fiziksel yaralarla savaştan yurduna dönen bir askerin, döndüğünde hiçbir şeyi eskisi gibi bulamamasının hikayesi anlatılıyor.”

Prömiyeri’nde izlediğim ve üzerinden çoook uzun zaman geçen oyunda; oyuncuların video/animasyon görüntüleri ile gerçek oyunlarını iç içe geçirmişlerdi. Açıkçası oyun tanıtımında bu özelliğini o kadar çok ön plana çıkarmışlardı ki, beklentim bir hayli yüksekti. Fakat pek beklediğim gibi olmadığını söyleyebilirim.

Yine de bu kadar genç bir ekibin, böyle cesur denemeler yapmasını takdir ediyorum ve takip etmeye devam edeceğim.

Michelangelo / Devlet Tiyatroları

  • michalengeloDevlet Tiyatroları
  • Yazan: Irmak Bahçeçi
  • Yöneten: Saydam Yeniay
  • Oyuncular: Atilla Şendil, Mahmut Gökgöz, Cemal Ünlü, Ozan Uçar, Tevfik Tarhal, Kemal Topal, Nurettin Özşuca, Çetin Demir, Onur Serimer, İpek Gülbir, Duygu Yürükçe, Arda Baykal, Utku Çorbacı, Merve İleri, Merve Bağdatlı, Gökay Müftüoğlu, Yiğit Kartal, Çetin Demir, Samet Silme

“Rönesans’ın önemli sanatçılarından biri olan Michelangelo Buanorotti’nin, Roma’daki Sistine Şapeli’ni resimlerken yaşadığı son birkaç hafta… Heykeltraş, ressam, mimar Michelangelo sanatın iktidarla yaşadığı çatışmaları, dehasının sonucu gelen kaçınılmaz yalnızlığı ve güvensizlikleriyle, yüzyıllar boyunca insanlık tarihinin en büyük hazinelerinden biri olarak anılacak olan büyük eserini tamamlamaya çalışır.”

michelangeloDevlet Tiyatrolarının bol ödüllü oyununu konuşmaya dekorundan başlamak gerekir. Sistine Şapali’nin resimlendiği zamanı anlatan oyundaki dekor kilisedeki iskeleleri ve oyunun sonunda büyük bir ihtişamla süpriz yapan detayları içeriyor.

Kalabalık kadronun bu gösterişli dekoru kullanımı ışıklarla da birleşince gerçeken çok etkileyiciydi. Fakat Devlet Tiyatrosu oyuncularının klasik oyun anlayışı, bu kadar çok modern tiyatroyla haşır neşir olan benim gibi bir çok izleyiciye abartılı ve gerçeklik duygusundan uzak geliyor.

Keşke bu güzel dekorun  hakkını vererek biraz daha modern yorumlayabilselermiş… Ama yine de izlenmeye değer olduğunu düşünüyorum. En azından Michelangeloyu biraz daha yakından tanımak için… İyi seyirler.

İsim Şehir Hayvan

  • Tiyatro İstanbul
  • Yöneten : Metin Serezli
  • Yazan : Yılmaz Özdil 
  • Oynayanlar   : Nusret Çetinel, Sabri Özmener, Hülya Gülşen, Bilal Çatalçekiç, Burcu Kazbek, Taner Ergör, Banu Çiçek, Yeliz Şatıroğlu, Levent Çimen, Aybar Taştekin, Serdar Aslan, Alev Azyok, Zafer Aslan, Anıl Yülek

Yılmaz Özdil’in köşe yazılarından hazırlanan “skeç”lerden oluşan oyunumsu çalışma. Uzun yıllardır izlediğim en kötü işlerden biri. Ne oyunculuklar, ne rahmetli Metin Serezli’nin yönetimi, ne “hala bu işi neden yaptığını anlamadığım” Barış Dinçel’in sahne tasarımı… Hiç birinin elle tutulur bir yanı yoktu. Yılmaz Özdil’in yazılarını merak ediyorsanız, yazılarını okuyun! Hiiiç oyuna gitmeye zahmet etmeyin…

alevli_gunlerAlevli Günler

  • İstanbul Halk Tiyatrosu
  • Yazan: Irmak Bahçeci
  • Yöneten : Yıldıray Şahinler
  • Oyuncular: Cem Davran, Erkan Can, Yıldıray Şahinler, Bahtiyar Engin, Selin Yeninci

“Çocukluğundan beri ayrılmamış üç arkadaş, biri mahallenin kasabı, biri muhasebeci, biri de Türk kültürü profesörü olmuş üç kafadar… İçlerinden biri kanser olunca, inançları gereği öldükten sonra yakılmak ister ve farklı olana yaşam hakkı vermeyen düzenle karşı karşıya gelirler. Başvurdukları her yerde başka komediler yaşar, her türden anlaşmazlık ve anlayışsızlıklarla karşılaşır, bize çağdaş bir ?Yaşar-yaşamaz? hikayesi sunarlar. “

Göndermeleri, esprileri ve oyunculukları çok iyi olan oyunun iki büyük kusuru olduğunu düşünüyorum. Birincisi 2,5 saate varan süresi. Komedi unsurları içeriyor olsa da 2,5 saat boyunca konsantre olmak çok zor oluyor. Ayrıca uzatılan ve sıkan bir kaç sahnenin çok rahat kısaltılabileceğini düşünüyorum. İkincisi ise artık benim görmekten bıktığım, fakat dekor tasarımcısı kıtlığı varmışçasına tüm tiyatroların çalıştığı Barış Dinçel tasarımı olduğu her halinden belli ahşaplı saçma kalabalıklı dekor!

Bu iki unsur dışında en azından usta oyuncuları izlemek için seyredilebilir. İyi seyirler,

Civan Canova’nın Yazıp Yönettiği Oyun: Düğün Şarkısı / Akhilleus ile Ophelia

Civan Canova’nın Yazıp Yönettiği Oyun: Düğün Şarkısı / Akhilleus ile Ophelia

  • düğün şarkısıDevlet Tiyatroları
  • Yazan: Civan Canova
  • Yöneten: Civan Canova
  • Oyuncu: Berrin Akhasanoğlu
  • Tek perde, 1 saat

Atların çektiği ışıltılı gelin arabasının zaman içerisinde bal kabağına dönüşmesini, ya da dönüşme ihtimalinin neden olduğu korkuları, tedirginlikleri anlatmaktadır, “Düğün Şarkısı”. Bütün bunları yaşamış ya da yaşamak üzere olan bir kadının diliyle…

Birçoğumuzun oyuncu olarak tanıdğı Civan Canova aslında oyunculuğunun yanı sıra sağlam bir oyun yazarı.  Canova’nın Açelya Akkoyunlu ile evliliğinden yola çıkarak yazdığı Düğün Şarkısı / Akhilleus ile Ophelia  daha önce İzmir Devlet Tiyatrosu tarafından Işıl Kasapoğlu’nun yönetmenliğinde oynanmış. Bu sezon ise Civan Canova’nın kendi tekstini yönetmesiyle yeniden hayat bulmuş.

Bir otel odasında başlayan ve zaman zaman geçmişe giderek bize hikayesini anlatan tek kişilik oyun, Berrin Akhasanoğlu’nun inanılmaz performansı ile herkesi içine çekiyor. Bazılarına aşırı melankolik bir hikayeymiş gibi gelse de, kadınlar aslında bu dozda hüznün ve acının kendilerine yabancı olmadığını bilirler.

Her seferinde tek kişilik oyunlara giderken çok tedirgin olduğumu söyler, müzikallerde bile sıkıldığım olmuşken tek kişiye odaklanmanın zorluğunu filan anlatırım ama bu sefer, özellikle sonuna doğru, göz yaşları içinde izledim oyunu. Gerek ışık, dekor, kostüm, gerekse dış sesin kullanımı ile birlikte, Berrin Akhasanoğlu oyundan kopmamıza izin vermedi, aksine onun aşkına sonuna kadar ortak olduk.

Bu noktada bir ilişkiyi kadının gözünden yazabilme başarısı açısından Civan Canova’nın önünde saygıyla eğilmek gerekir. Zira ilişkilerde kadınların gelgitleri, duygusal çıkmazları, ufak şeyler mutlu olmaları ya da derin üzüntü duymaları çok güzel işlenmişti. Bir tek oyunun sonunda ‘keşke adamın gözünden de olanları görebilseydik’ diye diledim. O kadar. (belki ilerde ?)

Aşağıda Civan Canova’nın sitesinden oyunu yazma hikayesini alıntılıyor ve oyunu izlemenizi tavsiye ediyorum.

İyi seyirler,

“Nereden başlasam bilmem ki? Duygular diyelim. Korkular mesela. Korkular değişmiyor. Cinsiyeti yok korkularımızın. Mutluluklarımız da öyle. Ben bu oyunu kaleme aldığım dönemde, bir kadının gözlerinde  ?mutluluğu? ve de ?o mutluluğu yitirme korkusu? nu görmüştüm, aynı anda. Ve de o sıralar onun yüreğini aralayabilmem ya da  kendimi onun duygu süzgeçinin ağzında bulabilmem için, aşırı bir empati gayreti içersine girmem de gerekmiyordu. Çünkü o sıralarda yüreklerimiz aynı şarkının ritmini tutuyordu birlikte. ?Düğün Şarkısı?

   İlk yazma isteği, o iki korkuyu, o gözlerde yakaladığım an başladı işte. O noktadan sonra benim için en önemlisi, sahnede gördüğümüz ve de görmediğimiz oyun kişilerini ve yeni atmosferi oluşturmaktı. Bütün bir yazımı bu işe ayırdım. Sonbahar bitiminde doğru bu oyun çıktı. O zamanki hayat arkadaşım ve ilham kaynağıma teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi yolluyorum. Bütün bir yaz destek olmuştu bana. Bu oyunu günün birinde onun oynamasını tasarlıyordum ama hayat bizim tasarılarımızı kaale almıyor pek. Korkularımız da bu yüzden işte. Tasarılarımızı yarım bırakma korkusu. Planlarımızın allak bullak olması ihtimali…”

 

 

kaynak: civancanova.net

Anita’nın Aşkı – Antigone NewYork’ta

Anita’nın Aşkı – Antigone NewYork’ta

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Janusz Glowacki
  • Yönetmen: Faik Ertener
  • Oyuncular: Özden Çiftçi, Mehmet Ali Kaptanlar, Şamil Kafkas, Ali Düşenkalkar, Adnan Kürkçü, Ethem Tuncay

“New York?un Parklarından birinde dünyanın bir çok yerinden Amerika?ya göç etmiş insanların bazıları hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. Evsizlerin, sokaklarda yaşamanın kuralları, normal evi olan insanlarınkinden çok farklıdır, ama sokaktakiler arasında da aynı önyargılar paylaşılmaya devam eder. Bu ortamda dostluk, aşk, sadakat ve arkadaşlık başka tanımlara girer ve sınanır. İşte kaybolan bir cesedin peşinden bir maceraya atılan evsizlerin öyküsü, hem toplumsal düzeni, hem de ?normal ve doğru? olanı tekrar sorguladığımız bir kara komediye dönüşür.

Sofokles?in Antigone?si, Kral Kreon?un buyruklarına karşı direnen soylu bir kadındı. New York?lu Antigone ise Puerto Rica?lı, hayatını Manhattan?daki Central Park?ta geçiren, geceleri park kanepelerinde uyuyan ?bir tahtası eksik? göçmen kız Anita?dır. Ölünün saygınlığını korumak, her iki Antigone?nin de kaygısı. Sofokles?in Antigone?si, Kreon tarafından hain ilan edilen kardeşinin cenazesini kaldırmak için direniyor.Ailesinin değerlerini, Kral?ın kanunlarının ve buyruklarına önceliyor. New York?lu Antigone?nin ise bir ailesi yok. Bu Antigone, kimsesiz, yarım akıllı bir kız ama tıpkı Sofokles?in kahramanı misali, hayatının uğruna mücadele etmeyi gerektiren yüce bir anlamı olması gerektiğine inanmakta direniyor. Parkı evi biliyor ya, iki Doğu Avrupalı göçmen arkadaşıyla, bir iki gün içinde kimsesizler mezarlığına gömülecek olan platonik aşkla bağlı olduğu gencin cesedini bulunduğu hapishaneye ait bir mekandan çalarak parka getirmeye ve bir ağacın altına defnetmeye karar veriyor. Onun için sadece iki kişinin katıldığı bir cenaze töreni bile hazırlıyor. (dunyabulteni.net)”

Hafta içi büyük bir hevesle gidip en öndeki koltuklarımıza kurulup izlemeye başladık oyunu. Fakat hayatımda ikinci defa bir oyunun ikinci yarısını izleyemeden çıktım.

Ve ilk yarısında çıktığım iki oyun için de aynı hatayı yaptığımı fark ettim. İkisinde de konuya doğru düzgün bakmamıştım. Birincisine arkadaşlarımla ayarladığımız zamana denk geldiğinden, ikincisine de arkadaşım davet ettiğinden gittim. Bunu kendime not olarak düşüyorum.

Oyuna gelince…

Ya oyun hakikaten çok yavaş ilerliyordu, ya o gün bir arkadaşlarını kaybeden oyuncular (Ali Düşenkalkar dışında) çok tutuktu ya da ben uygun bir günümde değildim. Bilemiyorum. Fakat en önde, içimdeki esneme isteğini bastırmaya çabalayan kötü enerjim ile oyunu seyretmeye devam edip hem kendime hem emek veren oyunculara saygısızlık etmek istemedim. Tamamını izlemediğim bir oyun hakkında da yorum yapmayı uygun bulmuyorum.