4 f 2014 | Sinema
- Yönetmen: Cem Yılmaz
- Tür: Komedi
- Yapım: 2014, Türkiye
- Oyuncular: Cem Yılmaz, Zafer Algöz, Ozan Güven, Özkan Uğur, Tülin Özen, Çağlar Çorumlu, Cengiz Bozkurt
- Süre: 130 dk
“Hayatını korsan DVD’cilik ve beraberindeki birtakım kanunsuz işlerle kazanan Zafer, bir gün karısından büyük bir posta yer ve anlar ki bu işleri bırakmazsa evliliği bitecekir. Kanunsuz işlere zinhar tövbe eden Zafer, ailesini geri kazanmak için figüranlık yaptığı eski ‘oyunculuk’ günlerine geri döner. Amacı o günlerden gelen sinemacı dostlarıyla yeniden bir ekip oluşturmak ve 1970?lerden beri çekilememiş fantastik bir proje olan ?Şahikalar-Kötülüğün Sonu? adlı filmi içekmektir. Fakat kurduğun ekibin yetenekleri de bir notkada gelir takılır. Şimdi hepsini eğlenceli, komik ve bir o kadar da duygusal bir macera bekler.”
Cem Yılmaz’ın tıpkı Yılmaz Erdoğan’ın olduğu gibi bir tarzı oluşmaya başladı. G.O.R.A, A.R.O.G ve bir miktar da Yahşi Batı gibi güldürmeye çok odaklı filmleri dışında, Her Şey Çok Güzel Olacak ve Hokkabaz gibi hikayeyi ön plana çıkaran işleri artık Cem Yılmaz sinemasının alışıldık tarzı.
Pek Yakında, aynı diğer hikayeye odaklı filmlerinde olduğu gibi bazen güldüren, bazen hüzünlendiren ve sonunu merak ettiren sevimli bir hikaye filmi olmuş.
Filmin hikayeyi ele alış ve işleyiş tarzını pek çok eleştirmenin aksine ben beğendim. Söz konusu Cem Yılmaz olunca sanıyorum hem filmin kalitesi hem orjinalliği hem de komedi dozu konusunda beklenti çok yüksek oluyor. Fakat bu denli sıcak bir hikayeyi ancak bu kadar anlatabilirdi kanısındayım.
Tabi elimde bu kadar çok imkan olsa, bu kadar çok oyuncuyu bir araya toplayabilsem, ben de güzel film çekerdim diyenlerde var. Haklılar. Çünkü bu eleştiri yazısını yazmadan önce filmin oyuncu kadrosuna bir bakmak lazım:
- Cem Yılmaz bu kadar popüler olmasına karşın ilk dakikadan itibaren Zafer olduğuna inandırıyor.
- Zafer Algöz, benim kendisini izlediğim onlarca rolü içerisinde en iyisi ile karşımızda.
- Özkan Uğur joker eleman gibi, her zaman işini en iyi şekilde yapıyor.
- Çağlar Çorumlu’yu zaten artık yaza yaza yoruldum, ayrı bir blog açacağım adına. 2009 yılında şehir tiyatrolarındaki Shakespeare yorumundan beri dikkatle ve büyük beğeniyle takip ediyorum.
- Zerrin Tekindor Meral karakteriyle herkesi şaşırtmışa benziyor fakat ben yine kendisini Oyun Atölyesi’nin Antonius ile Kleopatra oyunundaki komedi oyunculuğuyla andığımdan şaşırmadım ve tabi bayıldım.
- Ayrıca yine Dot Tiyatro’daki oyunlarından senelerdir takip ettiğim ve bilindiği üzere hayranı olduğum Tuğrul Tülek ve de Yılmaz Erdoğan, Mashar Alanson, Nurgül Yeşilçay kısacık rolleriyle ve ve ve Sunay Akın kendisini ti’ye alan sahneleriyle perdede oldukları kısacık anlarda gülümsettiler.
- Son olarak pek tabi Erdal Bakkal’ımız Cengiz Bozkurt. Her zamanki yüksek enerjisi ile her oyununda seyirciyi kendisine hayran bıraktı.
Filmin açılış sahnesini, ki Eşkiya filminin meşhur sahnesinin benzeri, hikayeye giriş açısından çok güzel buldum. Yalnız herkes gibi keşke o sahnede Şener Şen olabilseydi dedim. Filmin devamında sektöre, yeşilçama yapılan göndermeler çok yerinde ve güzeldi. Beni yormadı. Fakat ürün yerleştirme muhabbeti, her ne kadar şaka yollu yapılmaya çalışsa da, bir yerden sonra çok sıktı. Hiç yoksa 5 yerde pepsi, fruko direkt sahnenin başrolündeydi.
Filmle ilgili olumlu bulduğum hikaye ve oyunculuklar dışında, filmin bir kısmının çekildiği handı. Han’a ve içindeki mekanlara bayıldım fakat henüz neresi olduğunu bulamadım. Mahmut Paşa’daki Büyük Yeni Han veya Karaköy’deki Kurşunlu Han olduğunu tahmin ediyorum. Kesinleştirir kesinleştirmez The Magger’daki Mimarca Detay köşemde bahsedeceğim.
Filmi genel olarak beğenmiş olmama rağmen özellikle sahne geçişlerindeki sıkıntılar çok gözüme battı. Bir de herkesin hem fikir olduğu “süre” konusu zorladı. Çok rahat 90-100 dakikada kotarılabilecek bir hikayeyi 130 dakikaya zorlamak ve iki yarı arasındaki süre farkı sıkıntı yarattı. Ayrıca maddi kaynak bakımından bu denli rahat koşullara sahipken, 3 mekan arasında dönüp dolaşmak sürenin uzunluğuyla da birleşince iyice göze battı. Keşke biraz daha alternatif mekanlar olabilseydi.
Pek Yakında’yı izlemenizi tavsiye ederim. Fakat filmi izlemeden önce eğer izlemediyseniz özellikle Her Şey Çok Güzel Olacak, Eşkiya ve Gülyabani’yi izleyin derim. Bir de filme girmeden kolanızı hazır bulundurun zira reklamlardan dolayı canınızın çekme olasılığı yüksek.
Şahikalar filmini de izleyebilmek dileğiyle,
İyi seyirler,
9 f 2011 | Tiyatro
TİM Show Center (Türker İnanaoğlu Maslak Show Center)’a daha önce gitmemiştim. Açıkcası böyle modern, güzel ve büyük bir salonun varlığına sevindim.
Aylar öncesinden ancak yer bulup alabildiğim Cem Yılmaz’ın gösterisi için salon yine tamamen doluydu. Yerlerimize ilk oturduğumuzda bu ne soğuk, havalandırmayı niye bu kadar açmışlar ki diye sızlandım. Gösterinin birinci bölümü bittikten sonra ise gülmekten kan ter içinde kalmıştım ve salonda oksijen kalmamıştı.
Oyunun başlama saati olan 21.00 ‘da hala seyirciler salona giriyordu ve ışıklar açıktı. Bir baktık sahnede Cem Yılmaz! “Saat 9 oldu geldim” dedi. Sonra yerlerine geçmeye çalışan seyircilerle uğraştı. Doğaçlama esprileri ile bizleri ilk saniyeden güldürmeye başladı.
15 dakika sonra herkes yerlerine oturunca gitti ve bu sefer ışıklar söndü. Artık gösterisiyle Cem Yılmaz sahnedeydi. Önce iletişim çağından, facebook ve twitter kullanımından, teknolojik gelişmelerden bahsetti. Hepimizi gülmekten yerlere serdi. İkinci yarıda ise evliliklerden başladı konu, sonra Türklere özgü davranışlardan devam etti. Eski esprilerini de araya harmanladı ama hepsini öyle güzel anlattı ki tekrar tekrar güldük.
Saat 23.40a gelirken gösteriyi bitirdi. Zaten 10 dakika daha devam etse tüm salon gülmekten çatlayarak feci şekilde can verecekti.
Gösteriye gitmeden, DVDsi de çıkar nasıl olsa, bu kadar para harcamayalım boşuna diye düşünüyordum. Fakat fikirlerim tamamen değişti. Cem Yılmaz’ı canlı canlı izlemek çok daha zevkli. Ayrıca 2-3 saat boyunca insanları hiç sıkmadan, tek bir saniye bile kahkahasız geçirtmeden gösteri yapmakta herkesin harcı değil.
Hayatınızdan 3 saati ayırıp, gösteriye gidip doya doya gülmenizi tavsiye ederim. Tabi biletleri çok önceden almanız gerektiğini hatırlatarak…
İyi seyirler,
Not: Aynı gün Ayşe Arman’da gösterideydi. Gösteriden sonra Hürriyet Gazetesi’nde yazdığı yazı burada.
21 f 2011 | Sinema
- Tür : Polisiye / Gerilim /
- Gösterim Tarihi : 3 Aralık 2010 /
- Yönetmen : Yavuz Turgul /
- Yapım : 2010, Türkiye/
- Süre: 2saat 24 dk./
- Oyuncu: Şener Şen (Ferman) , Cem Yılmaz (İdris) , Çetin Tekindor (Battal) , Okan Yalabık (Hasan), Melisa Sözen (Asiye) , Rıza Kocaoğlu (Asit Ömer) , Nergis Çorakçı (Hatun) ,Mustafa Avkıran (Müslüm) , Mustafa Avkıran (Müslüm)/
“Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliğiyle tüm teşkilatın ?Avcı? olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışlarıyla bile lakabının hakkını veren ?Deli? İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, baba-oğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu, sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir ?Çömez?…
Öldürülen genç bir kız onları uyuşturucu taciri Asit?le, Türkiye?nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade?yle (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vakkas ve daha birçok farklı insanla karşı karşıya getirecektir.
Hayatını eşine adayan, onun hastalığıyla boğuşan Ferman, boşandığı eşi Asiye?ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan… Çözmeye çalıştıkları cinayet, bu üç polisin hayatını değiştirecektir.”
Her seferinde yazıyorum ama vallahi hislerim bu olduğundan: Ne olur abartılıp göklere çıkartılan bir Türk filmini çok başarılı bulayım. Ya bu kadar yürekten diliyorum, secret olsun, evrene enerji göndermek olsun hepsini yapıyorum ama sonu hep hüsran.
Şimdi diyeceksiniz ki “bu film de mi kötü be kardeşim?” Kötü değil. Bu kadar kaliteli oyuncuyu ve böyle bir yönetmeni senaryosuz koyun bir sete, yine izlenecek iş çıkar. Ama sorun tam da bu. Kadro süper, ekip süper ama ortada sanki bir kere yazılıp sonra hiç kontrol edilmemiş kötü bir senaryo var. Mantık hataları hat safhada. Seyriciye bu oyuncu kadrosu ile bu kadar çok şey vaadedip, sonra bu filmi ortaya çıkarmak ayıptır. Sonu ortasından belli, uzadıkça uzayan, hiçbir gerilim, polisiye v.s. bulamadığınız bir film olmuş.
Haklarını verelim.Filmin görüntü yönetimi başarılı. Sert ve net hatları çok güzel. Şener Şen o kadar sakin oynuyor ki, bir ara katil o diye düşündüm resmen. Cem Yılmaz çok çok başarılı. Fakat en başarılılar Çoğunluk’ta izleyip çok beğendiğim Bartu Küçükçağlayan ve Dot oyuncularından Rıza Kocaoğlu. Kesinlikle inanılmazlardı. Oyunculara denecek tek bir laf yok. Müziklerde çok iyi. Fakat yıllar önce Eşkiya, çok yıllar önce Muhsin Bey gibi filmleri çeken yönetmenin, şimdi çok daha iyi işler yapmasını beklerdim. O kadar saçma sahneler vardı ki spoiler olacak diye yazamıyorum. (Mesela o bileklere bakma olayı neydi yahu!!!? o el olmamış çok kötüydü! o polisler neydi öyle FBI gibi??)
Yani ne desem boş. Sinirlenip üzülüyorum şu potansiyellerin boşa harcanmasına. Türk filmleri hazır ivme kazanmışken hep ileri doğru gitsin istiyorum.
Umuyorum bir gün olur.
…