Kısa Kısa #10 – Kabare, Kapıların Dışında, Michalengelo, İsim Şehir Hayvan ve Alevli Günler

Kısa Kısa #10 – Kabare, Kapıların Dışında, Michalengelo, İsim Şehir Hayvan ve Alevli Günler

Bu oyunları izleyip yazılarını yazalı çok oldu ama paylaşmak bugüne kısmetmiş:

Kabare / Şehir Tiyatroları

  • 2013_Kabare_AfişYazan : Joe Masteroff
  • Yöneten : Yücel Erten
  • Koreografi: Selçuk Borak
  • Müzik: John Kander
  • Süre: 2 Saat 40 Dakika / 2 Perde
  • Oyuncular : Ayşem Yağmur Ulusoy, Berk Samur, Can Başak, Ceren Hacımuratoğlu, Deniz Evrenol, Doğan Şirin, Eraslan Sağlam, Ergün Üğlü, Hakan Arlı, Mehmet Soner Dinç, Mert Turak, Nurdan Kalınağa, Özge Borak, Özge Midilli, Pelin Budak, Pınar Aygün, Selma Kutluğ, Yılmaz Arda Alpkıray

“Bir kabare aktristi ile Amerikalı bir yazarın kısa ömürlü aşkı ve onları kuşatan büyük toplumsal kaos. 1931 yılı, Berlin Bir yanda faşizmin tırmanışıyla süre giden huzursuzluk ve açlık; diğer yanda yalnızca eğlence ve para peşinde küçük burjuvaların kendi kabuklarındaki umursamaz yaşam. Kült müzikaller sınıfında yer alan Kabare,1972’de beyaz perdeye aktarıldığında 8 Oscar kazanmış ve “Tüm Zamanların En İyi Yüz Filmi” listesine girmiştir.”

Bu oyundan bahsedeceksem öncelikle Mert Turak’tan bahsetmeliyim. Daha önce yine Şehir Tiyatrolarının Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ve Romeo ve Juliet oyunların izlediğim oyuncu, bu iki oyunda olduğu gibi yine başroldeydi ve yine oyunu sırtladı. O kadar yüksek bir enerjisi var ki, sahnede görüldüğü her an dikkatleri üzerine çekmesini biliyor.

Dünyanın  en ünlü müzikallerinden birini oynayan Şehir Tiyatrolarının bu oyununa bir hayli konsantre gitmiştim fakat şu yazımda belirttiğim üzere arkamda oturan kadın yüzünden dikkatim darmadağın oldu.

Ümraniye sahnesi de berbat ses düzeniyle (su ara yenileniyor/ ya da yenilendi sanırım) bu dağınıklığıma eklendi .Zira ses o kadar çok dağılıyordu ki, ne söylendiğini hiç anlamadık. Çoğu diyalog ve şarkı sözlerinin tamamı gürültüden ibaretti.

Bu kadar çok dikkat dağıtıcı olmasına rağmen, oyunun prodüksiyonunu fena bulmadım. İzleyeceklere iyi seyirler dilerim;

Kapıların Dışında / Yolcu Tiyatro

  • kapıların dışındaYolcu Tiyatro
  • Yazan: Wolfgang Borchert
  • Çeviren: Behçet Necatigil
  • Yöneten: Ersin Umut Güler
  • Oyuncular: Cenk Dost Verdi, Müzeyyen Durgun, Yasemin Ertorun, Ersin Umut Güler

“Yolcu Tiyatro seyircisi ile buluşacağı ilk oyun için, tiyatro tarihinin en güçlü savaş karşıtı oyunlarından biri olan, ?Kapıların Dışında? oyununu, dijital 3D mapping teknolojisini kullanarak sahneliyor.

Animasyonlarla gerçek oyuncuların iç içe geçtiği oyunda, dijital teknoloji bir fon olarak değil, oyunun bir parçası olarak kullanılıyor. Oyuncuların, animasyonlar ile interaktif olarak sürekli iletişim halinde oldukları oyun, seyirciler için bugüne kadar tiyatro sahnesinde yaşamadıkları farklı bir deneyim oluşturacaktır.

Savaşın birey üzerindeki yıkıcı etkisinin anlatıldığı ?Kapıların Dışında? oyununda, ruhsal ve fiziksel yaralarla savaştan yurduna dönen bir askerin, döndüğünde hiçbir şeyi eskisi gibi bulamamasının hikayesi anlatılıyor.”

Prömiyeri’nde izlediğim ve üzerinden çoook uzun zaman geçen oyunda; oyuncuların video/animasyon görüntüleri ile gerçek oyunlarını iç içe geçirmişlerdi. Açıkçası oyun tanıtımında bu özelliğini o kadar çok ön plana çıkarmışlardı ki, beklentim bir hayli yüksekti. Fakat pek beklediğim gibi olmadığını söyleyebilirim.

Yine de bu kadar genç bir ekibin, böyle cesur denemeler yapmasını takdir ediyorum ve takip etmeye devam edeceğim.

Michelangelo / Devlet Tiyatroları

  • michalengeloDevlet Tiyatroları
  • Yazan: Irmak Bahçeçi
  • Yöneten: Saydam Yeniay
  • Oyuncular: Atilla Şendil, Mahmut Gökgöz, Cemal Ünlü, Ozan Uçar, Tevfik Tarhal, Kemal Topal, Nurettin Özşuca, Çetin Demir, Onur Serimer, İpek Gülbir, Duygu Yürükçe, Arda Baykal, Utku Çorbacı, Merve İleri, Merve Bağdatlı, Gökay Müftüoğlu, Yiğit Kartal, Çetin Demir, Samet Silme

“Rönesans’ın önemli sanatçılarından biri olan Michelangelo Buanorotti’nin, Roma’daki Sistine Şapeli’ni resimlerken yaşadığı son birkaç hafta… Heykeltraş, ressam, mimar Michelangelo sanatın iktidarla yaşadığı çatışmaları, dehasının sonucu gelen kaçınılmaz yalnızlığı ve güvensizlikleriyle, yüzyıllar boyunca insanlık tarihinin en büyük hazinelerinden biri olarak anılacak olan büyük eserini tamamlamaya çalışır.”

michelangeloDevlet Tiyatrolarının bol ödüllü oyununu konuşmaya dekorundan başlamak gerekir. Sistine Şapali’nin resimlendiği zamanı anlatan oyundaki dekor kilisedeki iskeleleri ve oyunun sonunda büyük bir ihtişamla süpriz yapan detayları içeriyor.

Kalabalık kadronun bu gösterişli dekoru kullanımı ışıklarla da birleşince gerçeken çok etkileyiciydi. Fakat Devlet Tiyatrosu oyuncularının klasik oyun anlayışı, bu kadar çok modern tiyatroyla haşır neşir olan benim gibi bir çok izleyiciye abartılı ve gerçeklik duygusundan uzak geliyor.

Keşke bu güzel dekorun  hakkını vererek biraz daha modern yorumlayabilselermiş… Ama yine de izlenmeye değer olduğunu düşünüyorum. En azından Michelangeloyu biraz daha yakından tanımak için… İyi seyirler.

İsim Şehir Hayvan

  • Tiyatro İstanbul
  • Yöneten : Metin Serezli
  • Yazan : Yılmaz Özdil 
  • Oynayanlar   : Nusret Çetinel, Sabri Özmener, Hülya Gülşen, Bilal Çatalçekiç, Burcu Kazbek, Taner Ergör, Banu Çiçek, Yeliz Şatıroğlu, Levent Çimen, Aybar Taştekin, Serdar Aslan, Alev Azyok, Zafer Aslan, Anıl Yülek

Yılmaz Özdil’in köşe yazılarından hazırlanan “skeç”lerden oluşan oyunumsu çalışma. Uzun yıllardır izlediğim en kötü işlerden biri. Ne oyunculuklar, ne rahmetli Metin Serezli’nin yönetimi, ne “hala bu işi neden yaptığını anlamadığım” Barış Dinçel’in sahne tasarımı… Hiç birinin elle tutulur bir yanı yoktu. Yılmaz Özdil’in yazılarını merak ediyorsanız, yazılarını okuyun! Hiiiç oyuna gitmeye zahmet etmeyin…

alevli_gunlerAlevli Günler

  • İstanbul Halk Tiyatrosu
  • Yazan: Irmak Bahçeci
  • Yöneten : Yıldıray Şahinler
  • Oyuncular: Cem Davran, Erkan Can, Yıldıray Şahinler, Bahtiyar Engin, Selin Yeninci

“Çocukluğundan beri ayrılmamış üç arkadaş, biri mahallenin kasabı, biri muhasebeci, biri de Türk kültürü profesörü olmuş üç kafadar… İçlerinden biri kanser olunca, inançları gereği öldükten sonra yakılmak ister ve farklı olana yaşam hakkı vermeyen düzenle karşı karşıya gelirler. Başvurdukları her yerde başka komediler yaşar, her türden anlaşmazlık ve anlayışsızlıklarla karşılaşır, bize çağdaş bir ?Yaşar-yaşamaz? hikayesi sunarlar. “

Göndermeleri, esprileri ve oyunculukları çok iyi olan oyunun iki büyük kusuru olduğunu düşünüyorum. Birincisi 2,5 saate varan süresi. Komedi unsurları içeriyor olsa da 2,5 saat boyunca konsantre olmak çok zor oluyor. Ayrıca uzatılan ve sıkan bir kaç sahnenin çok rahat kısaltılabileceğini düşünüyorum. İkincisi ise artık benim görmekten bıktığım, fakat dekor tasarımcısı kıtlığı varmışçasına tüm tiyatroların çalıştığı Barış Dinçel tasarımı olduğu her halinden belli ahşaplı saçma kalabalıklı dekor!

Bu iki unsur dışında en azından usta oyuncuları izlemek için seyredilebilir. İyi seyirler,

Doğum Günü Partisi

Doğum Günü Partisi

doğum günü partisi

  • Şehir Tiyatroları /
  • Yazan: Harold Pinter /
  • Yöneten: Yıldıray Şahinler /
  • Oyuncular: Bahtiyar Engin, Cem Davran, Jülide Kural, Mert Tanık, Özge Borak, Yıldıray Şahinler /
“Nobel ödüllü Harold Pinter’ın başyapıtı, hem eğlence hem gerilim dolu bir oyun. Bir sahil kasabasında yaşayan karıkoca ve pansiyonlarının tek müşterisi olan bir genç adam. Dışarıdan gelen iki adam ve orada yaşayan bir genç kız. O gün doğum günü olmayan genç adam için bir doğum günü partisi düzenlerler. Ve korkunç eğlence başlar.”

Canım sıkkın çıktım salondan. Kızgın bir de. Çünkü anlamlandıramadığım bir aptallık içindeyiz toplumca.

Tiyatroya gitmek emek ister. Televizyon gibi değildir. Canlı kanlı sanatçılar gözünüzün içine bakarak oynarlar. İnteraktif bir oyun değilse seyirci sesli sesli yorumlar YAPAMAZ. Seyirci çok gülmek istese bile komik olmayan ve kimsenin gülmediği bir sahnede SESLİ SESLİ GÜLEMEZ.

Tiyatroya gitmek emek ister. Nasıl olsa bilet fiyatları uygun, bir akşam gidip doya doya gülelim hissiyatıyla oyun izlenmez. Tiyatro sanattır. Amacı vardır. Farkındalık yaratır.  Anlamak için biraz kafanızı zorlamanız gerekir.

Tiyatro emek ister. En azından bilet almadan,aldıktan sonra, oyundan önce bir kitap karıştırmak, bir “google”lamak gerekir. Yazar kimdir, oyun nedir öğrenmek gerekir.

Hadi bunların hiçbirini yapamadınız ve oyunu beğenmemiş ve sıkılmış olabilirsiniz ama SAYGILI olmak zorundasınız.

Tüm oyun boyunca 20-30 kişi sanki Cem Yılmaz izliyor gibi kahkalarla güldüler. Oyun bir absürd tiyatro oyunuydu ve kara komediydi! Harold Pinter tarzı itibariyle boyun eğen ile hüküm verenleri, gizem ve karmaşayı, körlüğü anlatıyor ama direk değil. İşte bu direk anlatmanın olmayışı seyirciyi huzursuz etti sanırım. “Bir şey anlatmıyor bu, bari gülelim” hissiyatına kapıldılar.

Bu aşamada biraz kararsızım. Şöyle ki; hem tiyatroya daha çok insan gelsin istiyoruz, hem en anlaşılması zor oyunları seçiyoruz. Bir de bu oyuna “komedi” diyoruz. Öte yandan böyle oyunlar olmasa da olmaz. Sanırım tiyatro oyunlarına bilet satarken daha çok şey anlatmalıyız. Bir şeyler eksik, neyse bulup çözmek lazım.

Oyundan çıkarken,  önümde oturan ve bütün oyun kahkahalara boğulan iki kadına duyurarak yanımdakilere “Bu kadar sesli oyun izlenmez. Ayıp artık.” dedim sinirden kudurarak. Utanmışlar. Umarım bir sonrakinde daha az ses çıkarırlar.

Oyuna gelirsem; ağır giden bir oyundu. Bazı bölümler yavaş işledi, bazı bölümler ise çok hızlıydı, kafa karıştırdı. Sahne konusunda son zamanlarda Barış Dincel’in kendini tekrarladığını düşünüyorum. Açılı duvarlar güzeldi, özellikle böyle absürd işlerde çok kullanılır ve etkilidir, fakat daha şaşırtıcı olabilirdi ve belki daha soyut. Aynı şey kostümler için de geçerli. Gerçi istenen etki, normal hayatın içindeki absürd karakterlerle ve karışık diyaloglarla etkilemek olduğundan, sahne gerçeğe yakın düzenlenmiştir.

Oyunculuklar iyidi. Başlarda biraz abartılı bulsam da karakterler güzel oturmuştu. Her bir oyuncu ayrı ayrı çok orijinal  karakterler yaratmışlardı.

Karanlık sahneler etkileyiciydi. Sahneyi tamamen karartıp, el feneri kullanmak güzel bir fikirdi.

Maalesef ağız tadıyla oyunu izleyemedim. Dikkatim çok dağıldı seyirciler yüzünden. İzlemek isteyenlere iyi veya kötü oyun diye bir tavsiye veremeyeceğim. Sadece biraz okuyup öğrenip öyle gidin lütfen.

İyi seyirler,