Oyun Atölyesi’nden: Antonius ile Kleopatra

Oyun Atölyesi’nden: Antonius ile Kleopatra

antonius kleopatra

  • Oyun Atölyesi
  • William Shakespeare 
  • Yönetmen: Kemal Aydoğan
  • Oynayanlar: Zerrin Tekindor, Haluk Bilginer, Kevork Malikyan, Emre Karayel, Mert Fırat, Onur Ünsal, Evrim Alasya, Muharrem Özcan, Gözde Kırgız, Zeynep Alkaya, Tuğçe Karaoğlan, Mehmet Özbek

Oyun atölyesinin 26-27 Mayıs’ta Londra’daki Globe’s 2012 International Shakespeare Festivali’nde, Türkiye’yi temsil edeceği oyunu Antonius ile Kleopatra, oyuncu kadrosu ile çok şey vaad ediyor.

Shakespeare’in iktidar savaşı içinde aşkı anlattığı oyununu, klasik Shakespeare yorumu ile değil de oldukça muzip bir dille ele alan oyun, maalesef beni tatmin edemedi.

Öncelikle ağır bir dram barındıran bu hikayenin komediyle harmanlanarak anlatılmasına, tutucu bir gözle yaklaştığımdan değil, sakil durması ve oyunun içine girmeme engel olduğu için karşıyım. Zerrin Tekindor’un Kleopatra olduğu sahnelerde seyircilere kocaman kahkahalar attıran bir cinsellik konulu komedi ve abartılı karakterler varken, bir sonraki sahnede oynadığı karaktere tam anlamıyla bürünmüş, onun yaşadığı ikilemleri ve aşkı müthiş bir olgunlukla yaşatan Antonius-Haluk Bilginer beliriyor. Hal böyle olunca, seyirciler dram dolu sahnelerde oyuncu komedi mi yapıyor, dramatik mi oynuyor anlayamıyor. Sonra sahnede bağıra bağıra ağlayan oyuncuya gülen seyirciler ortaya çıkıyor.

Amacım ve isteğim oyunların basitleştirilmesinden yana değil. Tabi ki Shakespeare oyunları komediyle harmanlayarak sahneye konabilir, konmalıdır da. Ama bu oyunda ben oyuncuların harmonisini yakalayamadım maalesef. Mert Fırat, Emre Karayel, Haluk Bilginer oyunun klasik versiyonunu oynarken, Zerrin Tekindor komedi versiyonunu oynuyor gibiydi. Bu komedi ve dram öğeleri kaynaştırılamamıştı.

Ayrıca bu karmaşıklığı destekleyen diğer bir unsur, bir iki kostüm değişimi dışında oyuncuların tamamının sürekli sahnede kalmasıydı. Sahnesi biten oyuncu, sahnenin arkasına doğru konumlanmış koltuklara oturup, sahneleri izliyordu. Bu da oldukça dikkat dağıtıcıydı.

Fakat bunun dışında oldukça yoğun kullanılan müzikler etkileyici, ışık kullanımı ise bir hayli başarılıydı.

Sanıyorum bu gözüme batanlar, Testosteron gibi mükemmel bir işe imza atmış ekipten çok daha iyi işler başarmasını beklememden kaynaklanıyor. Yine de, tabi ki, ülkemizi Londra’daki festivalde en iyi şekilde temsil etmelerini diliyorum.

İyi seyirler,

Romeo ve Juliet

Romeo ve Juliet

  • Şehir Tiyatroları /
  • Yazan: William Shakespeare /
  • Yöneten: Kemal Başar /
  • Oyuncular: Levent Yılmaz, Hikmet Körmükçü, Selçuk Soğukçay, Müge Akyamaç, Mert Turak, Ece Özdikici, Ersin Umulu, Caner Çandarlı, Kubilay Penbeklioğlu, Selçuk Yüksel, Can Doğan, Mehmet Bulduk, Nevzat Çankara, Nurdan Gür, Hüsnü Demiralay, Özge O’Neill, Selin Türkmen, Serkan Bacak, Bahar Özge Göze, Murat Güreç, Yasemin Güvenç, Hamit Erentürk, Melisa Demirhan, Senem Oluz, Berk Samur /

Shakespeare’in en tanınmış eseri Romeo ve Juliet’te, İki aile arasında bitmek bilmeyen bir nefret ve düşmanlığın gölgesinde yeşeren büyük bir aşk anlatılıyor. Bu öyküyü bir aşk söylencesine dönüştürerek, temel bir “aşk” imgesi yaratan Shakespeare, bu yolla acımasız toplumsal gerçeklerle gerçek sevgi arasındaki çelişkiyi gözler önüne seriyor. Shakespeare’in büyük aşk tragedyasının temelinde yatan aile düşmanlığı yüzünden, Romeo ve Juliet arasındaki aşk, ancak sevgililerin ölümüyle “ölümsüz” bir kimliğe bürünüyor.

Şehir tiyatroları son dönemlerde, hemen her sezon en az bir Shakespeare oyunu sahneliyor. Ben de bu oyunları mümkün olduğunca seyretmek istiyorum. Çünkü hem Türk oyuncuların Shakespeare’in o meşhur diyalogu ve duygu yoğunluğu bol oyunlarındaki performansını, hem de klasikleşmiş bu oyunlara yönetmenlerimizin nasıl bir yorum katacağını merak ediyorum.

Yaklaşık üç saat süren Romeo ve Juliet oyunu en merak ettiklerimden biriydi. Zaman zaman uzun süresi nedeniyle yorucu olsa da Romeo ve Juliet’i oynayan Mert Durak ve Ece Özdikici’nin performansları ve enerjileri etkileyiciydi.

Dekoru sade ama fonksiyonel buldum. Tavandan ve duvardan sarkan iplerden oluşan bu dekoru kimi zaman salıncak, kimi zaman saklanılacak bir duvar, kimi zaman ise bir göğüs olarak kullandılar! Oldukça fonksiyonel kullanılan iplerle yapılan tüm görsel oyunlar oldukça yenilikçi ve estetikti. Aynı yenilikçi yaklaşımı kostümlerde ve ışık kullanımında da beklerdim.

Yorgun olmadığınız, kafanızın 3 saat boyunca Sheakspeare dinleyip izleyebileceği bir zaman diliminde izlemenizi tavsiye ederim.