Scorsese’nin Son Filmi: The Wolf of Wall Street / Para Avcısı

Scorsese’nin Son Filmi: The Wolf of Wall Street / Para Avcısı

  • thewolfofwallstreetYönetmen: Martin Scorsese
  • Yapım: ABD,2013 
  • Tür: Biyografik, Dram, Polisiye,
  • Oyuncular:  Leonardo DiCaprio, Jonah Hill, Margot Robbie,
  • Süre: 180 dk

“Jordan Belfort 24 yaşında genç ve hırslı bir adamdır. Para kazanma arzusuyla Wall Street borsasında önce komisyoncu ve ardından Stratton Oakmont adında bir yatırımcı firmasında zengin olmak için her şeyi yapmaya hazır bir CEO olur. 90’ların en hızlı günleridir ve New York işlem salonunda her şey olabilmektedir. Önemsiz tahvillerle birçok yatırımcıyı aldatarak, Belfort kısa zamanda bir para makinasına ve aynı zamanda bir harcama makinasına dönüşür. Bir günde hesapları milyon dolarlarla doldururken o gece hepsini aynı hızda harcayabilir. Profesyonel hayatının yanı sıra uyuşturucu, fahişeler, son derece pahalı lüks fantezilerle dolu kirli bir oyunun içindedir. Bu karakterin hayatındaki her şey abartılı bir şekilde devam ederken, çöküş ise çok uzakta değildir…”

Amerikan borsasında komisyoncu olan Jordan Belfort’un biyografisinden uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda Martin Scorsese var.  Çalışkan yönetmen her filminde üzerine bir şeyler koyuyor ve her seferinde seyir keyfi daha da yükselen filmler yapıyor sanki.

The Wolf of Wall Street enerjisi ile upuzun (yaklaşık 3 saat) süresine rağmen hiç sıkmadan izlenebiliyor. Aslında bir yükseliş ve sonrasında çöküş hikayesi izlerken, harika kurgusuyla bir saniye bile filmden kopmadım ve yer yer işlenen komedi unsurlarıyla bir hayli gülümsedim.

Jordan Belfort’un hikayesi üzerinden Wall Street’in kirli yüzü ile hırs ve para aşkını konu alan film seks, küfür ve uyuşturucuyu bol bol kullanıyor. Kimilerini rahatsız etmiş olabilir ama benim rahatsız olduğum herhangi bir sahne olmadı. Wall Street’in o kalabalığı ve hareketi , ve de komisyoncuların yaşadığı şaşalı ve hareketli hayatı seyirciye birebir geçiren yönetmenin bir kısmı rahatsız eden bu ögeleri kullanmaması durumunda filmin eksik kalacağını bile düşünüyorum.

Ve gelelim Leonardo DiCaprio’ya. Halihazırda zaten beğenirdim kendisini fakat bu filmde her şeyini ortaya koymuş. Şirketteki konuşmaları, uyuşturucu sonrası sahneleri, gözlerinden akan hırs… Gerçekten çok çok iyiydi. Oscar heykelciğine çok yakın olduğunu düşünüyorum. DiCaprio dışında Jonah Hill ve Margot Robbie’de isteneni vermişti fakat öyle abartılı başarıları yoktu.

Senenin en iyi seyirliklerinden biri olduğunu düşündüğüm filmi izlemenizi tavsiye ederim.

İzleyeceklere bir not (OscarBoy’a teşekkürlerimle,): Final sahnesinde DiCaprio’yu konuşma için sahneye davet eden kişi Jordan Belfort’un kendisiymiş. Fyi,

2012 Oscar Ödüllerinde En Fazla Adaylığı Olan Film: Hugo Cabret

2012 Oscar Ödüllerinde En Fazla Adaylığı Olan Film: Hugo Cabret

hugo

  • Tür: Macera, Dram, Aile
  • Yönetmen: Martin Scorsese
  • Süre:  127 dk
  • Yapım: 2011 ABD
  • Oyuncular: Asa Butterfield, Jude Law, Richard Griffiths, Frances de la Tour, Christopher Lee, Helen McCrory, Chloe Moretz, 

Brian Selznick?in “The Invention of Hugo Cabret” adlı çocuk romanından uyarlanmış olan film, Paris tren istasyonunun duvarları arasında yaşayan ve saatlerden sorumlu olan kimsesiz bir çocuğun, bir gün saati tamir etmeye çalışmasıyla yaşadığı gizemli macerayı konu ediyor. 3 boyutlu bir macera filmi olan Hugo, usta yönetmen Martin Scorsese’nin de ilk 3D denemesi.

2007’de yayınlanmış olan tarihi-kurgusal kitabın ise yarısı fotoğraflardan oluşuyor. Görsellerin kelimelerden daha fazla şey anlattığı bu ilginç kitap, 2008 Caldecott Madalyasına layık görüldü. Kitabın ilk ilham kaynağı, Georges Méliés filmleri ve yönetmenin mekanik figür koleksiyonları imiş.

Bu sene sanatçılara selam çakan filmlerin içinde Artist ve Midnight in Paris’ten sonra en büyük görsel şölen sunan film Hugo.  Çocuk filmi gibi gözüken afişi ve fragmanının aksine ciddi bir “büyük” işi. Hatta sinema tarihine meraklıların daha çok ilgisini çekecek bir film.

İlk yarısının neredeyse tamamına yakını bir tren istasyonunda geçen Hugo, en büyük artıyı yarattığı atmosferle kazanıyor bence. Müthiş bir Paris manzarasından sonra, müthiş bir istasyon, istasyonun içindeki saatler, dükkanlar… Tüm detaylarıyla yaratılan mekanlar muhteşem! Ve bu görsel başarıdan sonra filmin ağır yükünü sırtlanan Asa Butterfield adlı çocuk oyuncu çok çok iyi, tüm oyuncular gibi…

Üç boyutu kullanmış olmak için kullanmayan (gerekli yerlerde ve yeterince 3d var ), oyunculukları ve mekanlarıyla seyirciyi içine çekmeyi başaran film, uzun sayılabilecek süresine rağmen sıkılmadan izleniyor. Gerçi çoğu kimseden filmden çok sıkıldığını ve sonlara doğru dayanamayıp çıktığını duydum ama bunu Georges Melies ve filmleri hakkındaki bilgisizliklerine bağlıyorum. Üniversitede aldığım müthiş sinema dersinin bana en büyük katkısı sinema tarihi hakkında bilgi sahibi olmamı sağlamasıydı sanıyorum. Derste, filmde bahsi geçen ve görüntüleri bulunan Melies filmi ‘A Trip to the Moon’ filmini izlemiş ve yönetmenin sinema dünyası için önemi hakkında sohbet etmiştik.

httpv://www.youtube.com/watch?v=oYRemE9Oeso&feature=fvst

Kült film Taxi Driver’ın yönetmeni Martin Scorsese’nin ilk 3d denemesi olan bu filmi,  yönetmen Georges Melies  hakkında bilgisi olmayanların biraz araştırma yapmasını hatırlatarak, izlemenizi tavsiye ederim.

İyi seyirler,