Karantina’da Müzikal : 7 Şekspir Müzikali

Karantina’da Müzikal : 7 Şekspir Müzikali

  • ‘Söz: William Shakespeare
  • Yöneten: Kemal Aydoğan
  • Oynayanlar: Haluk Bilginer Evrim Alasya Selen Öztürk Zeynep Alkaya Tuğçe Karaoğlan

Karantina herkesi farklı bir yerinden vurdu. Kimi sarılamadığından, kimi seyahat edemediğinden yakınıyor… Benimse en büyük sıkıntım tiyatroyu çok özlemem… Sonra sinemayı…. Hayatımda ilk defa film festivalinde film izleyemedim, aylardır tiyatro seyredemedim, sergiye gidemedim… Hayat sanat olmayınca o kadar çekilmez ki, anlatamam….

Tabi ilk şoktan ve biraz evde takıldıktan sonra baktık bu iş uzun hepimiz “online” tatminler peşinde koştuk. Gerçekte izlediğiniz bir oyunun hissinin yüzde birini bile sağlamak zor ama başaran bir kaç örnek oldu benim için. İşte ilki : 7 Şekspir Müzikali!

 “Bütün dünya bir sahnedir ve kadın erkek ancak birer oyuncu: Sırası gelen girer, sırası gelen çıkar, nice roller oynar ömür boyu, yedi perdelik bir ömürdür yedisinden yetmişine bir erkeğin oyunu…” William Shakespeare

Shakespeare’in farklı oyunlarından farklı dizelerini bir araya getiren Kemal Aydoğan ve bu dizeleri besteleyen Tolga Çebi yıllar süren bir çalışmayla bir erkeğin doğumundan ölümüne kadar yaşadığı 7 evreyi (1-doğum-bebeklik, 2-okul çağı-çocukluk, 3-aşk-gençlik, 4-askerlik, 5-yargıçlık, 6-ihtiyarlık ve 7-ölüm) anlatan müzikali oluşturmuşlar.

Haluk Bilginer’in bahsetmeye gerek olmayan performansı yanında “soykarı”ların müthiş eşliği ve orkestra ve tüm bestelerin kalitesi 4 yıla yakın süren hazırlığı, emeği gözler önüne seriyor.

2002 yılından beri Moda’da bulunan Oyun Atölyesi sahnesi, hem kendi oyunlarına hem başka tiyatro ekiplerinin oyunlarına ev sahipliği yapıyor. Fuayesi, kafesi, hemen “sold out” olan biletleriyle oldukça sevdiğim ve gittiğim salon şimdi hüzünlü ve yalnızdır herhalde.

Tıpkı tüm özel tiyatrolar gibi… Uçaklar uçarken, metroya binilirken, neden en azından açıkhavadaki etkinlikler iptal edilir?! Bir şekilde düzene ayak uydurmaya çalışıp, az seyirciyle düşük karlarla hatta belki zararla oyunları seyirciyle buluşturmaya çalışan tiyatrocular ne olacak? İhtiyacı olan olmayan herkesin yararlandığı kısa çalışma ödeneğinden de yararlanamıyorlar.

Sizi bilmiyorum ama benim bütün bunlar geçerse de geçmese de damarımdaki kanım kadar ihtiyacım var sanata… Bizim hayatta kalmamız için onları ayakta tutmanın bir yolunu bulmalıyız.

…….

O zamana kadar birazcık nefes olsun diye izleyin bu güzel müzikali.

Keyifli seyirler,

Doğan varlık gün ışığını görür görmez zaman, armağanını yok etmeye koyulur.”

Oyun Atölyesi’nden Don Juan’ın Gecesi

Oyun Atölyesi’nden Don Juan’ın Gecesi

  • Oyun Atölyesi 
  • Yazan: Éric-Emmanuel Schmitt
  • Yöneten: Kemal Aydoğan
  • Oyuncular: Haluk Bilginer, Gülen Karaman, Güneş Berberoğlu, Funda İlhan, Zeynep Alkaya, Evrim Alasya, Muharrem Özcan, Umut Temizaş, Seda Türkmen, Selin Yeninci

Efsanevi kadın avcısı Don Juan?ın kadınlar tarafından yargılandığını anlatan oyun, temelinde aşk kavramını ele alıyor. 

Oyunda; Düşesin, Don Juan?ın beraber olduğu beş kadınla birlikte hazırladığı büyük bir sürpriz konu ediliyor. Düşes?in kraldan çıkardığı yakalama emri ile o gece Don Juan maskeli baloya katılma hayalleriyle partiye gelmiştir. Kadınların kalbini ustaca fetheden çapkın Don Juan, içinde yaşadığı trajedilerle gecenin asıl sürprizinin kendisi olacağını ise oyunun sonunda anlayacaktır.

Yazıları yazmakta gecikince oyunları tekrar hatırlamakta çok zorlanıyorum. Hele ki beni etkilemeyen bir oyunsa işim iyice zorlaşıyor.Oyun Atölyesi’ndeki bu oyunu da izleyeli uzun zaman olmuş., hafızamı şöyle bir yoklayınca da ne oyunculuk, ne metin, ne sahneden beni çok etkileyen bir iz kalmadığını fark ettim.

Hatırladıklarım arasında öncelikle Haluk Bilgilner’in çapkın, ruh hali değişken Don Juan’ı çok başarılı canlandırması ve hiç özenilmemiş sahne (tasarımı diyemiyorum bile tasarlanmış bir şey yoktu) var.

Sonraki hatırladığım ve canımı sıkan detay ise çok abartılı ve karikatürize bir Rahibe karakteri ile Zeynep Alkaya. O kadar abartılı ve absürd bir karakterin böyle bir hikayede ne işi olduğunu sorup durmuştum kendime.

Akış çok yavaş, metinler çok sıradandı. Finalindeki süprizi dışında da etkileyici bir yanı yoktu.

Kısacası Oyun Atölyesi’nden beklediğimin çok altında bir performanstı.

İyi seyirler,

Oyun Atölyesi’nden: Antonius ile Kleopatra

Oyun Atölyesi’nden: Antonius ile Kleopatra

antonius kleopatra

  • Oyun Atölyesi
  • William Shakespeare 
  • Yönetmen: Kemal Aydoğan
  • Oynayanlar: Zerrin Tekindor, Haluk Bilginer, Kevork Malikyan, Emre Karayel, Mert Fırat, Onur Ünsal, Evrim Alasya, Muharrem Özcan, Gözde Kırgız, Zeynep Alkaya, Tuğçe Karaoğlan, Mehmet Özbek

Oyun atölyesinin 26-27 Mayıs’ta Londra’daki Globe’s 2012 International Shakespeare Festivali’nde, Türkiye’yi temsil edeceği oyunu Antonius ile Kleopatra, oyuncu kadrosu ile çok şey vaad ediyor.

Shakespeare’in iktidar savaşı içinde aşkı anlattığı oyununu, klasik Shakespeare yorumu ile değil de oldukça muzip bir dille ele alan oyun, maalesef beni tatmin edemedi.

Öncelikle ağır bir dram barındıran bu hikayenin komediyle harmanlanarak anlatılmasına, tutucu bir gözle yaklaştığımdan değil, sakil durması ve oyunun içine girmeme engel olduğu için karşıyım. Zerrin Tekindor’un Kleopatra olduğu sahnelerde seyircilere kocaman kahkahalar attıran bir cinsellik konulu komedi ve abartılı karakterler varken, bir sonraki sahnede oynadığı karaktere tam anlamıyla bürünmüş, onun yaşadığı ikilemleri ve aşkı müthiş bir olgunlukla yaşatan Antonius-Haluk Bilginer beliriyor. Hal böyle olunca, seyirciler dram dolu sahnelerde oyuncu komedi mi yapıyor, dramatik mi oynuyor anlayamıyor. Sonra sahnede bağıra bağıra ağlayan oyuncuya gülen seyirciler ortaya çıkıyor.

Amacım ve isteğim oyunların basitleştirilmesinden yana değil. Tabi ki Shakespeare oyunları komediyle harmanlayarak sahneye konabilir, konmalıdır da. Ama bu oyunda ben oyuncuların harmonisini yakalayamadım maalesef. Mert Fırat, Emre Karayel, Haluk Bilginer oyunun klasik versiyonunu oynarken, Zerrin Tekindor komedi versiyonunu oynuyor gibiydi. Bu komedi ve dram öğeleri kaynaştırılamamıştı.

Ayrıca bu karmaşıklığı destekleyen diğer bir unsur, bir iki kostüm değişimi dışında oyuncuların tamamının sürekli sahnede kalmasıydı. Sahnesi biten oyuncu, sahnenin arkasına doğru konumlanmış koltuklara oturup, sahneleri izliyordu. Bu da oldukça dikkat dağıtıcıydı.

Fakat bunun dışında oldukça yoğun kullanılan müzikler etkileyici, ışık kullanımı ise bir hayli başarılıydı.

Sanıyorum bu gözüme batanlar, Testosteron gibi mükemmel bir işe imza atmış ekipten çok daha iyi işler başarmasını beklememden kaynaklanıyor. Yine de, tabi ki, ülkemizi Londra’daki festivalde en iyi şekilde temsil etmelerini diliyorum.

İyi seyirler,