İki Kişilik Yaz

İki Kişilik Yaz

  • iki kişilik yazDot Tiyatro
  • Yazan: David Greig & Gordon McIntyre
  • Yöneten: Serkan Salihoğlu
  • Oyuncular: Gizem Erdem, Tuğrul Tülek, Özgehan Özturan

35 yaşın keskin virajını dönerken, hayatın denk getirdiği bir adam ve bir kadın. Edinburgh’da bir barda kesişiyor yolları.

Yağmur yağıyor.
Yağmur hiç durmayacakmış gibi yağıyor.
Yağmur hafta sonu boyunca bir kere bile durmayacak.

Helena, boşanma avukatı, şarap dolabının gümüş rengi kapağında yansımasına bakıyor.
İç ses: “Evet, her şeye rağmen hâlâ bu kadına evet derdim.”
Bu gece yalnız olmak istemiyor.

Bob, boşanmış, yasadışı işler peşinde, bedeni düğüm düğüm, her yerinden negatif enerji fışkırıyor, neşelenmek için Dostoyevski’nin Yeraltından Notları’ını okuyor.

Bob ve Helena şu konuda hemfikir: 35, bok gibi bir yaş!
Çünkü insan artık olayın bundan ibaret olduğunu anlıyor.

Desteden sana dağıtılan el bundan başkası değil.
Hayat bize kağıtları dağıtıyor ve görünen o ki oyunu oynamıyoruz bile, sadece kağıtları çevirip elimize bakıyoruz.

Artık sıkıcı olmaya başladı biliyorum ama Dot’un oyunlarına bayılıyorum!  Tuğrul Tülek’in direkt hastasıyım!

Yok sayılabilecek bir dekorda, evden kiliseye, ordan bara, ordan oraya giden bu ikilinin hastası olmamak mümkün değil. Zira iyi oyunlara ve iyi oyunculara büyük saygı ve sevgi besliyorum. Ve Tuğrul Tülek ve Gizem Erdem bütün bu mekanlara bizi götürüp, müthiş bir hikayeyi yaşayarak/yaşatarak anlatıyorlar.

Oyun bitiminde yüzümde hem keyiften bir gülümseme, hem de 35ime az kalmışken aklıma doluşan deli sorulardan dolayı bir endişe hali vardı. Konu itibariyle günümüz kadın-erkek ilişkilerini ve ilişki klişelerinden ayrılıp değişime açık olma durumunu sorgulayan oyun hem pembe bir romantizm, hem en umutsuz yaşlarda bile umut edebileceğiniz yeni şeyler olabileceğini, olabilecek en tatlı hikayeyle ve en tatlı şekilde anlatıyor.

Yazarın Sarı Ay oyununu da daha önce sahneleyen Dot’un, oyuncuların fiziksel performansına dayalı bu iki oyunu da mükemmele yakın çıkardığını düşünüyorum. Resmen İki Kişilik Yaz ile ilgili eleştirebileceğim tek bir nokta bile yok. Bir adam, bir kadın, aşk, müzikler, danslar… 35 yaşına umutla girmek isteyenler başta olmak üzere herkes, bu senenin en iyi oyununu kaçırmasın!

İkiKişilikYazDüğüm

Dot’tan Yine Bir Fiziksel Tiyatro Oyunu: Sarı Ay

Dot’tan Yine Bir Fiziksel Tiyatro Oyunu: Sarı Ay

  • sarı ayDot Tiyatro
  • Yönetmen: Pınar Töre
  • Yazan: David Greig
  • Oyuncular: Gizem Erdem, İbrahim Selim, Kaan Turgut, Ayşecan Tatari

Sarı ay, çağdaş bir Bonnie ve Clyde masalı.

Lee Macalinden.
Lee Macalinden?in şapkası.
Bir kere adı çıkmıştı.
Başta polis olmak üzere herkes onu tanırdı.

Billy. Lee?nin annesinin erkek arkadaşı.
Keşke Billy, Lee?nin şapkasına dokunmasaydı.

Leila Suleiman.
Sessiz bir kızdı ve konuşmaması dünyanın umurunda değildi.
Leila, o malum akşamda Lee ile süpermarkette karşılaşmasaydı, bu masalın kahramanlarından biri olmayacaktı.
Hatta Billy, Lee?nin şapkasına dokunmasaydı bu masal hiç bir zaman anlatılmayacaktı.

Şimdi, Leila ile Lee kaçıyorlar.

İskoçya?nın dağlarında, Lee?nin babasını arıyorlar.
Güçleri tükenmek üzereyken bir bekçi onları kurtarıyor.
Lee, bir an her şeyin iyi olacağına inanıyor.

Ama dünya kaçakları unutmuyor.
Lee babası hakkındaki gerçeği öğrenirken,
masalın kahramanları kendi gerçekleri ile yüzleşiyor.

 

Karatavuk ile başlayan Dot macerası bu sene de sürüyor. Sezonu açıp oyunları duyurdukları ilk an, heyecanı yaşamaya başlıyorum. Acaba bu sefer ne yaptılar?

1 saat kadar erken gittik Maçka G-Mall’a ve bir ritüel olarak NumNum’a gidiyorduk ki, kapanmış. Mecburen ikinci mekan PopUp’a gittik. Dot’a ait olan bu sempatik kafe tıka basa doluydu. Oyunu bekleyen seyirciler, oyuncular, yönetmenler…

Neyse yedik içtik, salona çıktık. Biletimi sağolsun oyundaki oyunculardan Gizem Erdem kontrol etti (!). Yerimize oturduk. Kare bir sahne vardı ve dört tarafta biz seyirciler.  Dekor olaraksa 4 pembe sandalye ve bir şapka…

Oyun öyle güzel bir tempoda başladı ve devam etti ki herhalde 1-2 saat daha devam etseler bayıla bayıla izlerdim.  5 yaşındayken babası tarafından terk edilen Lee’nin annesi ile beraber yaşayan sevgilisi Billy’i bıçaklaması ve ardından Leila ile birlikte kaçışlarını anlatan oyunda o bomboş sahne ev oldu, süpermarket oldu, orman oldu, klübe oldu, mağara oldu…

Masalsı bir anlatımı olan oyunda ışık ve ses kullanımı pek yoktu. Gerek de yoktu. Oyuncular kuşların sesini de, araba sesini de, tren sesini  de kendileri yaptılar ayrıca hem asıl karakterlerini hem yan karakterleri oynadılar, hem de zaman zaman anlatıcı oldular.

Karmaşık gibi görünen oyunun hikayesi biraz sıradan aslında. Ama Pınar Töre öyle bir anlatım yolu seçmiş ki sürüklenip gidiyorsunuz. İlk olarak Malafa‘da daha sonra ise Süpernova’da izlediğim ufacık tefecik Pınar Töre, ilk yönetmenlik denemesinde inanılmaz bir iş çıkarmış. Devamı gelir umarım.

En son  Öksüzler‘de izleyip oldukça beğendiğim oyuncu İbrahim Selim yine bekleneni veriyordu. Sadece Lee’nin üvey babasını oynadığı sahnelerde gerektiği kadar sert olamadığını düşündüm. Ama sahnede o kadar rahat ve kendine güvenli ki izlemesi çok keyifli oluyor. Gizem Erdem ise inanılmazdı. Çok motive bir şekilde sahnedeydi ve oyunun o kadar içindeydi ki beğenmemek mümkün değil. Fakat o kadar güzel, fit ve genç ki, sahnede oğlunu oynayan Kaan Turgut (27 yaşında)’un annesi rolünde kafamda oturmadı. 1978 doğumlu oyuncunun bu rol için çok genç göründüğünü düşünüyorum. (üstteki fotoğrafta en önde)

Punk Rock‘ta çok başarılı bulduğum Kaan Turgut ve genç oyuncu Ayşecan Tatari’de çok iyilerdi. (Kızcağız hikayeyi anlatırken kolundan bacağından tutup havada çeviriyorlardı ve o hikayeyi aynı sakin ses tonuyla anlatmaya devam ediyordu! Ben olsam: “AAAaaAaaa!”)

Günün sonunda bin türlü sekilde anlatılabilecek bir hikayeyi bu kadar performansa dayalı bir biçimde anlatmayı tercih edip, zaten yukarıda olan çıtasını daha da yükselten Dot ekibini tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum.

Herkese iyi seyirler,

Bir Aile Trajedisi: Öksüzler

Bir Aile Trajedisi: Öksüzler

öksüzler

  • Dot Tiyatro
  • Yazan: Dennis Kelly
  • Yöneten: Tuğrul Tülek
  • Oyuncular: Gizem Erdem, İbrahim Selim, Yusuf Akgün

Evliliklerinde hiçbir sorun yokmuş gibi görünen genç bir çift, evlerinde bir kutlama yemeği yemektedir. Kadının erkek kardeşi üstü başı kan içinde eve gelir, sokakta başına gelenleri anlatmaya başlar. Genç adam sokakta olanları anlattıkça hikayesi karmaşıklaşır, boşluklar şüpheleri arttırır ve bütün aile büyük bir trajediye doğru sürüklenir.

Dennis Kelly’nin yazdığı Öksüzler bu sene izlediğim ilk Dot oyunu. Diğer Dot oyunlarına göre görünürde en az şiddet içeren oyun olan Öküzler, anlattıklarıyla aslında şiddetin en uç noktalarından birine, oyunun başından sonuna doğru tırmanıyor.

Son dönemlerde izlediğim en başarı sahne ışığı çalışmalarının bulunduğu oyun, gölgeleri de oyunun bir parçası haline getiriyor. Hele final sahnesindek o ışık kullanımı… Afiş tasarımı da bu ışık çalışmalarıyla bağdaşacak şekilde yapılmış. Oldukça başarılı.

Oyunculuklara gelince, son olarak yine bir Dot oyunu olan Malafa’da izlediğim İbrahim Selim çok çok başarılıydı. Yine daha önce bir Dot oyununda izlediğim Gizem Erdem ise mükemmelin üzerinde bir başarı sergiledi. Fakat ismini Adını Feriha Koydum dizisi ile duyuran Yusuf Akgün, diğer iki oyuncuya göre çok formsuzdu. Karakterin derinliğini bizlere anlatamadı. Oynadığı karakterin zekasında problemler mi var, yoksa normal birimi anlayamadım.

Fakat her zamanki gibi beni etkilemeyi başaran Dot’un oyunlarını büyük bir merakla takip etmeye devam edeceğim. Zira özel tiyatroların çıtasını yükselttiği ve genç oyunculara bu kadar önemli görevler verdiği için, tüm oyunlarını çok önemsiyorum.

Not: Oyunda telefonu 5 dakika boyunca çalan, elindeki pet şişeyi büzüştürüp garip garip sesler çıkararak içen ve saçma sapan kahkahalarıyla bütün konsantrasyonumuzu bozan kişiler, lütfen ya tiyatroya gelmeyi kesin, ya da oyunları adabıyla izleyin.

Pornografi

Pornografi

  • Dot Tiyatro
  • Yazan: SIMON STEPHENS
  • Yöneten: MURAT DALTABAN
  • Oyuncular:EMEL ÇÖLGEÇEN, EMRE YETİM, BERRAK KUŞ, CEMİL BÜYÜKDÖĞERLİ, UMUT KURT, GİZEM ERDEM, HAKAN MERİÇLİLER, İPEK BİLGİN

2 Temmuz 2005 LIVE 8 KONSERLERİ
6 Temmuz 2005 G8 TOPLANTILARI
6 Temmuz 2005 2012 OLİMPİYAT ŞEHRİ LONDRA
7 Temmuz 2005 LONDRA?da üç metro istasyonu ve bir otobüse yapılan terör saldırısı.

TEMMUZ 2005… bütün dünya BRITANYA?da yaşanan büyük olaylardan bahsediyor.
Okullarda, ofislerde, sokaklarda, parklarda, evlerde yoğun bir heyecan yaşanıyor?
havada tuhaf bir gerginlik var?Oysa kısa bir süre içinde Londra?nın merkezinde her şey değişecek…

Pornografi, 2012 Olimpiyatları?nın açıklanmasıyla yakalanan mutluluk ve umut
duygularının, bombalamaların ardından yerini ?hızla? karamsarlık ve yıkıma
bırakışını anlatır. Oyun, mutluluktan yıkıma götüren tüm bu olayları 6 günlük süre içerisinde ele alır ve 8 insanın yaşadığı deneyimleri birleştirir.

Mısır Apartmanın’da “Karatavuk/Blackbird” oyununu izledikten sonra Dot’un oyunlarını kaçırmamak için kendime söz vermiştim. Bu yüzden yeni sezon oyunlarını duyar duymaz biletimi aldım.

Bu seferki adresimiz Maçka G-Mall idi. Açıkça söylemem gerekir ki, Taksim’deki apartman dairesindeki tiyatro salonunu daha çok sevmiştim. Zira ufak bir koridordan gidip o ufak ama değişik sahneyi bulmak benim daha çok hoşuma gitmişti. Maçka’daki salonda da  kara kutumuz yine karşımızdaydı.

In-yer face (yüzüne karşı) tiyatro anlayışı bu oyunda da “Karatavuk”taki gibi devam ediyordu. Ön sırada olmanın verdiği avantajla bu anlayışın etkisini 2 kat fazla hissettim sanıyorum.

Oyunculuklar, konuyu ele alış, sahne, diyaloglar.. herşey çok güzel ve etkileyiciydi. Yeni oyunları merakla bekliyorum.