İnsanların yaşamlarının hikayesi her zaman ilgimi çekmiştir. Fakat Vik Muniz duydğum en değişik hikayelerden birine sahip. 1961’de Brezilya-Rio’da doğan sanatçı, çocukluğunu politik açıdan sancılar geçiren ülkesinde geçiriyor. Gençlik yıllarında reklamcılıkla ilgilenen Vik Muniz, işinde ilk başarısında bir ödül kazanıyor.
Kendi deyimiyle “pleksiden ve çirkin” olan ödülünü almak için törene giderken ömründe ilk kez bir smokin kiralıyor. Törene gidip, ödülünü aldıktan sonra çıkışta, kendisi gibi smokinli 2 kişinin kavga ettiğini görüyor ve ayırmaya çalışıyor. O sırada kavga edenlerden biri silahını alıp smokinli adamı vuruyor. Ama kavga ettiği adamı değil, kavgayı ayırmaya çalışan Vik Muniz’i! Yaralanan Vik Muniz’den adam özür diliyor ve Muniz ona dava açma tehdidiyle adamdan tazminat parasını alıyor. 1983 senesinde, o parayla Amerika’ya gelmek için bilet alan Muniz’in kariyeri bu olay sonrasında değişiyor.
**
Önce NewYork daha sonra Chicago’ya taşınan ve kariyerine heykeltraş olarak devam eden sanatçı, ilk çalışmalarında geleneksel sözcük oyunları ve esprileri ile birlikte yenilikçi tasarımlar yaratmıştır. Sözcük oyunlarını kullanmasını, çocukluk yıllarını askeri diktatörlükle geçirmesine bağlayan Muniz, o dönemde konuşmak için mecazi ifadelere ihtiyaç duyduklarını, dolayısıyla kendisinin de bu yönünün geliştiğini ifade ediyor.
En bilinen eserlerinden 1987 yılına ait “Palyaço Kafatası” için ‘Çok önceleri Brezilya’da yaşayan insanlardı.’ diyen sanatçı, 1990 yılındaki “The Best Of Life” adlı ilk sergisinde kaybetttiği bir kitapta gördüklerini, aklında kaldığı kadarıyla çizip, daha sonra fotoğraflamış ve bu fotoğrafları yayınlamıştır. Bu sergiden sonra 1993 yılında “The Best of Life”, 1994 yılında “Pictures of Wire”, 1995’te ” Pictures of Thread” adlı sergileri yayınlanan Muniz, sanat-dışı olarak bilinen pamuk,tel.. gibi materyalleri kullanmaya başlamıştır.
‘Bulutlar istediğiniz her anlama gelebilir, ben bunu pamuklarla yapmak istedim.’ diyen sanatçı gelenekselin dışında maddeler ve fotoğraflama yöntemleri kullanarak Muniz çalışma stilini yaratmıştır. Telleri kullanarak iki boyutlu basit çizimlere, yeni bir madde ile fiziksel bir boyut daha ekleyerek çalışmalarına devam eden sanatçı, daha sonra iplikleri kullanarak manzara resimleri yapmış ve bu resimlere kullandığı ip miktarını ad olarak vermiştir.
1996 yılında birçok olumlu eleştiri alan “Sugar Children” sergisi New York Times tarafından izlendi ve New York Sanat Müzesin’de sergilendi. Karayiplerde tanıştığı bir grup çocukla hem oynayan hem de çalışan Muniz, New York’a döndüğünde şeker işlemede çalışan bu çocukların portrelerini, siyah kağıt üzerine toz şekerle yapmıştır.
Toz şeker kullanımından sonra kendi deyimiyle ‘akla dışkıdan romantizme farklı türde şeyleri getiren’ çikolata ile çalışamalarına devam etmiş ve en çok bilinen “Pictures of Chocolate” serisini 1997 yılında oluşturmuştur. 2008 senesine kadar çöpten pırlantaya, kağıttan toprağa birçok malzemeyle sayısız eser üreten sanatçı Rio’daki çöplükte çalışan catadorlarla yaptığı çalışmaları anlatan, Lucy Walker’ın yönettiği WasteLand- Çöplük adlı belgeselle 2010 Oscar ödüllerinde en iyi belgesel film adayı olmuştur.
Çoğu çalışması metrelerce büyüklükte olan sanatçı, çalışmalarını fotoğraflayarak sergilemektedir. Örneğin dağın üzerine çizdiği koca bir makas, yada uçakların arkasından çıkan beyaz bulutlarla gökyüzüne çizdiği karikatür-bulut çizimlerin fotoğraflarını çekmektedir.
kaynak: vikmuniz.net, ted.com, wikipedia??
harika:)