Sanırım bazı problemlerim var. Gecenin bir vakti durduk yere aklıma Mayıs 2010’da gittiğim sergideki bir çalışma geldi. İrfan Önürmen’in “Odada” adlı eseri. (yukarıda)(İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı katkılarıyla gerçekleşen “Gelenekten Çağdaşa” adlı serginin küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu yapmış idi, ve İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde idi.)
Sergide üzerinde konuşulabilecek çok fazla eser vardı fakat İrfan Önürmen’in eseri beni çok etkilemişti. Kendine özgü bir kolaj tekniğiyle art arta tülleri sıralayarak üç boyutlu bir çalışma yapmıştı. İçindeki insanlar neredeyse fırlayıp yanıma gelecek kadar etkiliydi.
Bu kadar zaman sonra bu çalışmayı nereden hatırladım bilmem ama İrfan Önürmen’in diğer eserlerini inceleme fırsatı bulduğum için çok mutluyum.
1958 doğumlu ressam, 1981-87 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünde eğitim almış. 1988’de açtığı kişisel sergisinden bu yana 20’den fazla kişisel sergi gerçekleştirmiş. Türkiye’deki çağdaş sanatın önemli isimlerinden olan Önürmen’in tüllerle oluşturduğu ve “skulptül” adını verdiği çalışmaları büyük beğeni kazanıyor. Art arda tül katmanlarıyla oluşturduğu “resim”ler hem üç boyutlu, hem de 2 boyutlu.
İtalya, Amerika, Almanya dahil bir çok yurtdışı sergide de yer alan ressamın eserlerinden en beğediklerim aşağıda. En yakın zamanda yeni çalışmalarını ve sergilerini görmek istiyorum.
zeynep
*********
- “Panik” adlı sergisinde sanatçı, savaş temasını işliyor. Savaşı televizyon camının arkasında gördüğümüz, gerçek gibi gelmeyen görüntüler ibaret sandığımızı vurgulamak istemiş ve gazeteleri kullanarak yine üç boyut etkili çalışmalar hazırlamış.
- Pentül , Skulptül (2009)
- Yeni Bağdat Müzesi, 2009
“Yeni Bağdat Müzesi projesi, müzenin, Irak savaşı sırasında Bağdat?ın işgalinde bombalanarak talan edilmesini protesto etmek için yapıldı. İşgal kuvvetleri şehre girdiğinde müzenin duvarında tank ateşinden oluşan delikler oluşturdular. Müzedeki eserler ya yağmalanmış ya parçalanmış ya da yurt dışına kaçırılmıştı. Tarihin en acımasız kültürü ve tarihi yok etme girişimlerinden biri daha başarıya ulaşmıştı. Mezopotamya uygarlıklarına ait eserler artık yerinde değildi.
Müzelerin işlevi basit bir ifadeyle günümüzden önce var olmuş uygarlıklar ile ilgili bir döküm sunmak, olan biten ve yaşayışları hakkında bir fikir edinmemizi sağlamaktır. Bu da bir okuma şeklidir. Benim önerim işte bu noktada ortaya çıkar. Gelecek kuşaklar için yeni bir müze önerisi olarak bu iş günümüzde olan bitenler için bir okuma önerisi olabilir. Müzeyi yeniden kurma girişimi; müzenin kaybolan eserlerinin yerine yenilerinin konması ve yeniden bir müze mantığı içinde kurgulanmasıdır..
Ben bu savaşı ne gördüm ne de barut kokusunu kokladım..benim gördüğüm televizyonda, gazete ve dergilerdeki enformasyonlardı..savaş bizim için televizyonun içinde ve gazetede gördüğüm fotoğraflardaydı…ama bilgi aktıkça çeşitlendikçe olanların acımasızlığı gerçekliğini hissettirir.
Benim toplumu ve insanı izleme yolu olarak kullandığım görsel malzeme biriktirme ve arşiv oluşturma alışkanlığım içinde bu savaşa ait materyaller de yerini buldu. Savaş, silah, korku, ölüm fotoğrafları ve bu müzenin talanına ait görseller arşivde yerlerini aldılar.
Enformasyonun sembolü olarak gazete kağıdını seçtim. Gazete kağıdı ve arşivim ile oluşturduğum objeler iki bin sene sonra geriye dönüp bakanlar için bu savaş ve bölgede kurgulanmaya çalışılan uygarlık hakkında bir fikir verecektir. Aslında değişen bir şey yok gibi. .. yine iktidara ait figürler, savaş arabaları. askerler.. silahlar. esirler..ve yine ölüm.”
- Yüzler
kaynak: tempo dergisi, istanbul modern, irfan önürmen, pi artswork