Not: Bu yazı Mart 2010’da Libya iç savaşı öncesi kaleme alınmıştır.

Uyarı: Aşağıdaki gezi notlarını yukarıdaki müzik eşliğinde okumanız tavsiye edilir. (Elissa Khoury, Lübnanlı bir şarkıcı. Arap dünyasının en sevilen şarkıcılarından ve tüm Libya kendisini dinliyor.)

Öncelikle Libya’ya neden gittiğimi anlatayım. Zira turist olarak gidilesi ülkelerin başında değil bildiğimiz üzere.

3 senedir bünyesinde çalıştığım firmamızda tüm işlerimiz Libya’da. Ve geçtiğimiz sene Mayıs ayında başlayan , 9 ay gibi rekor bir sürede tamamlanan, Tabanlıoğlu firmasının tasarımını, Metex’in ise iç tasarımını yaptığı aşağıdaki binamız artık teslim edilmek üzereydi. Teslim edilmeden dünya gözüyle projemizi görelim istedik. O kadar yolu gitmişken de hemen hemen tüm projelerimizi görme fırsatımız oldu. Ve de Libya’yı yakından tanımış olduk.

İzlenimlerim, bilgilerim, öğrendiklerim, mimarca Libya aşağıdadır.

Tripoli Kongre Merkezi

Genel Bilgiler

  • Ülke :Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi (ülkenin tam adı)
  • Konum: Akdeniz kıyısında , doğusunda Mısır , batısında Cezayir ve Tunus, güneyinde Nijer ve Çad, güneydoğusunda Sudan ile komşu olan bir Kuzey Afrika ülkesidir.
  • Bayrak: üstteki gibi düz yeşildir. (Dünya üzerinde sadece renkten oluşan tek bayraktır.)
  • Başkent : Trablus
  • Resmi Dil : Arapça
  • Yönetim Şekli: Cumhuriyet
  • Devlet Başkanı : Muammer Kaddafi
  • Yüzölçümü : 1.800.000km2
  • Nüfus : 6.5milyon
  • Para birimi : Libya Dinarı (LYD)
  • Milli Bayram : 1 Eylül (Devrim günü, 69)
  • Telefon kodu : +218
  • Arma:yandaki kartaldır.
  • Sahil Şeridi: 1770km

Tarihçe

Ülkenin asıl yerlileri Berberi kabilelerdir. Ancak Antik çağlardan bu yana bilinen tarihinde ülkeye;

  • Fenikeliler,
  • Kartacalılar,
  • Büyük İskender’in orduları,
  • Ptolemaus hanedanı,
  • Romalılar,
  • Arap-İslam İmparatorluğu
  • ve Osmanlılar hakim olmuşlardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı dönemde, 1911’de İtalyanlar bölgeyi işgal etmişler ve Trablusgarp Savaşı akabinde yapılan Oshy (Oşi) anlaşması ile Libya’daki fiili Osmanlı hakimiyeti sona ermekle birlikte hukuken Osmanlıya bağlılığı benimsemişler.

İtalya ülkeyi, baskı ve zulümle kontrol etmeyi başarmış, adeta bütün Libya’yı köleleştirmiş. Bu dönemde İtalyan sömürgeciliğe karşı Ömer Muhtar tarafından başlatılan direniş hareketi, Ömer Muhtar’ın idamıyla başarısızlığa uğramış.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölge Fransa ve İngiltere’ye bırakılmış.

Birleşmiş Milletler, 1949’da Libya’nın bağımsız bir ülke olması gerektiği kararını almış.

1951’de Libya bağımsızlığını kazanmış ve Birleşmiş Milletler aracılığıyla bağımsızlığa kavuşan ilk ülke olmuş.

1969’da, ordunun genç subaylarından Muammer Ebu Minyar Al-Kaddafi bir grup subay ile birlikte Kral İdris’e karşı darbe yapmış. Monarşi sona erdirilmiş ve Libya Arap Cemahiriyesi kurulmuş. Kaddafi, o tarihten sonra kendisinin “Üçüncü Evrensel Teori” dediği , Sosyalizm ve İslam karışımı politik bir rejimi izlemiş.

1990’lı yıllardan itibaren Lokerbie faciasını bahane eden Amerika’nın baskısı ile sağlanan uluslararası ambargo ile 1969’dan itibaren sürdürdüğü kalkınma hamlesine darbe vurulmuş.

Lokerbie faciası: Londra-Newyoek seferisini yapan uçak, 1988 yılında havada infilak etmiştir. İskoçya’ya düşen uçak faciasında 275kişi ölmüştür. Uçağa patlayıcıyı yerleştirenlerin Libya uyruklu olduğu anlaşılmıştır.

Libya ve Yaşam

  • Libya’da halk oldukça tembel olmalarıyla nam salmış durumda. Zira devletin verdiği işsizlik maaşına ilave olarak  elektriğin, benzinin bedava olduğu, genel olarak herşeyin ucuz olduğu ve para harcayacak herhangi bir yerin olmadığı bir ülke burası.
  • Sırf işsiz güçsüz kalmaması için 1 kişinin yapabileceği işlere 5-6 kişi atanıyor. Mesai saatleri genelde 11-15 arasında. Zaten hava sıcak olduğundan gündüz kimse dışarıya çıkmıyor.
  • Akşamları ise, bütün caddeler sokaklar doluyor. Gece saat 12-1e kadar kalabalık azalmıyor. Sıcak iklim nedeniyle geceleri yaşam daha hareketli.
  • Sokaklarda kadına neredeyse hiç rastlamadık. Kadınlar ya araçların içlerinde ya da evlerdeler. Gördüklerimiz de giyim kuşam olarak beklediğimiz gibi değildi. Oldukça modernlerdi. Türban altına tunik ve pantolon giymişlerdi. Giyim mağazalarının vitrinleri ise şaşkınlıktan küçük dilimizi yutmamıza neden oldu. Zira hiç kapalılar için kıyafet satan mağaza görmedik, fakat onlarca dekolte gece kıyafeti satan mağaza vardı. Mini eteklerden dantelli iç çamaşırlara,gögüs dekolteli tuvaletlere kadar envai çeşit kıyafet mağazası vardı. Öğrendiğimiz kadarıyla kadınlar evlerde bu tip giysiler giyiyorlarmış.
  • Sokaktaki halkın %30’unun istihbarat tarafından görevlendirilmiş ajanlar olduğu rivayet ediliyordu. Yönetimle ilgili oluşumları ve olumsuz konuşmaları engellemek ve korkutma amaçlı bir uygulama olduğu söylendi.
  • Bütün dünya markalarının mağazaları vardı. Nike, Dior, Coton, Adidas.. hatırladıklarım.
  • Kaddafi’nin adını anmak oldukça kötü karşılanıyor. Bu nedenle halk arasında “Büyük Lider”, “Müthiş İnsan” gibi adlandırılıyor.

Libya ve Mimari

  • Ülke tam bir şantiye halinde. Ambargo kalktığından beri bütçe fazlasının büyük bir kısmını üst yapıya aktarmışlar. Tripoli şehrinde her yanınız şantiye. Yüksek katlı iş merkezleri, oteller, parklar… Yeni bir Dubai olma yolunda ilerliyor ülke.
  • Geleneksel mimaride ise klasik bir Akdeniz ülkesi özellikleri taşıyorlar. Hatta ilk olarak Tripoli’ye vardığımızda Mersin’e ne kadar benzediğini düşünmüştük.
  • Binalar genelde 1-2 katlı. Çok ufak pencereleri var, onlarda da kepenk var. Konutlar dışarıdan oldukça bakımsız ve eski duruyor fakat içlerinin oldukça lüks olduğunu öğrendik.
  • Konutların girişleri genelde yol tarafından değil arka taraftan. (Bunun nedenini yıllarca hüküm süren sömürgeci anlayışa bağlıyorlar. ) Ön cephede ise ilk katlarda hiç pencere olmazken üst katlarda sadece 1-2 pencere görünüyor. O pencerelerde de demirlik yada kepenk-panjur sistemi bulunuyor. Konutların arka taraflarında bulunan yüksek duvarlarla çevirili bahçelerde ise balkonlar bulunuyor. Bahçe ve balkon sadece aile üyelerince kullanılabiliyor, yabancıların girmesine izin verilmiyor.
  • Çadır geleneği ise halen devam ediyor. Göçebe bir toplumdan gelen Libya’lılar toplanma alanı olarak çadırları kullanıyorlar.
  • Çarşılarda ise geleneksel Osmanlı mimarisi etkisindeki kolonlu- kemerli yapılar mevcut. Hemen hemen hiç tabela yok. Tabelalardaki ingilizce yazılar nedeniyle yönetim tamamen iptal etmiş.
  • Yine şaşırdığımız bir konu , gördüğümüz 1-2 büyük cami dışındaki tüm camilerin tek minareli ve oldukça küçük ve az oluşuydu.

Libya ve Güvenlik

  • Tripoli’de güvenlik üssü olarak nitelendirilebilecek 3 adet büyük askeriye alanı var. Bunlar şehrin göbeğinde konumlanmış durumdalar. Kapıda ellerinde taramalı tüfekleri ile askerler bekliyor. Önünden geçerken yanlışlıkla kameramı kaldırıp kayda alacak oldum, araçtakiler hemen beni engellediler. Öldürülebileceğimi söylediler!.
  • Bu güvenlik üslerinden birinin kapısında, Kaddafi’nin meşhur kadın askerlerinden 2sini görme şansım oldu. Onların dışında kadın polis-askere rastlamadım.
  • Tripoli’den Sirte’ye yola çıktığımızda, varamama ihtimalimiz vardı. Zira Lider Sirte’deydi ve güvenlik önlemleri oldukça arttırılmıştı. Varana kadar 10a yakın kontrol noktasından geçtik. Kontrol noktalarında yine ellerinde taramalı tüfekleri bulunan askerler ve ufak bir bina bulunuyor. (Gümrük gibi) Dönüşte de yine 10a yakın kontrolden geçtik. Bizim döndüğümüz gün Sirteye giriş çıkış yasaklanmıştı. (Afrika Birliği toplantısı nedeniyle)

Libya ve Dİn

  • Duyduklarımız hep katı bir dini rejim uygulandığı yönündeydi , oysaki gittiğimizde gördüklerimiz tamamen farklıydı.
  • Ülkede içki yasak. Fakat yasal olmayan yollardan ülkeye sokuluyor ve gece Akdeniz kıyısına çekilmiş sıra sıra arabaların tamamında içki tüketiliyor.
  • Sigara oldukça ucuz olduğundan, sürekli sigara içiyorlar.
  • Camilere gitmek veya herhangi bir dini ritüel zorunlu değil.
  • Cuma günleri resmi tatil. Heryer kapalı oluyor. Bazen cuma akşamları dükkanlar açılabiliyor.
  • Gittiğimizde 3 kadın gayet normal kıyafetlerle ve başımız açık olarak gezdik. Hiç bir rahatsız edici tavırla karşılaşmadık. Bunun sebebi normalde sokaklarda hiç kadın olmaması da olabilir, turist olarak geldiğimiz çok belliydi.

Libya ve Yeme-İçme

  • Libya’ya ilk vardığımız gün bir İtalyan kafesinde Cappucino içtik!
  • Tüm dünya markaları var derken, sadece giyim de değil yeme-içme sektöründe de markalaşmış tüm restoran – kafeler vardı.
  • Tripoli’de Akdeniz’de tutulan envai çeşit balığın satıldığı bir balık pazarı var. Pazardan balığınızı seçiyorsunuz ve hemen arka tarafta bulunan restoranlarda yiyebiliyorsunuz.
  • Kadın olduğumuz için bizi paravanın arkasına, restoranın en sonuna oturtmak istediler. Kabul etmedik. En orta yere oturduk, kimse tepki vermedi.
  • Bizim için önden kalamar, arkasından barbunya balığı ve son olarakta lagos getirdiler. Hayatımda yediğim en taze ve en güzel balıktı gerçekten.
  • Balığın yanında Türk usülü çoban salata yedik ve alkolsüz bira içtik.
  • Ardından tatlı olarak şekerli bir suyun içinde badem getirdiler. Çok tatlı ve ağırdı, pek fazla yiyemedik.
  • Yemek çıkışı pişirilen yerleri ise görmesek daha iyi olabilirdi. Zira hijyen yok.
  • Bunun dışında gittiğimiz yerlerde çay kahve istediğimizde otomatik olarak çok fazla şekerli getiriyorlar. O nedenle bir süre sonra “no sugar” diye uyarmayı alışkanlık haline getirdik.

Libya ve Trafik

  • Kaç kere ölümden döndük hatırlamıyorum!
  • Gerçekten çılgın gibi araba kullanıyorlar. Yollarda herhangi bir uyarı,işaret vs. yok. Bir-iki yerde ışığa rastladık ama onlarda da kırmızı da geçtik!
  • Her yola her yerden giriş çıkış var. Mesela, E-5 gibi çift gidiş çift gelişli, min 70-80km hızla işleyen bir yola her an her yerden araç girebiliyor ve çıkabiliyor. Kavşaklar ana baba günü gibi, sürekli fren sesleri geliyor sağdan soldan.
  • Her an kazaya ramak kalma durumu var ama o kadar alışmışlar ki kimse tartışmıyor, ya da bağırıp çağırmıyor bu durumlarda. Bir de enteresan bir biçimde yaya gördükleri anda sürati unutup hemen yol veriyorlar. (Kan parası yasalarında var ve cezalar çok yüksekmiş.)
  • Libya’da lüks arabaların fiyatları 10bin – 20bin dinar arasında (15-25bin TL)… Herkesin altında araba var. Toplu taşıma namına hiçbir şey görmedim, sadece taksiler var. Onlarda çok ucuz, zira benzin Libya’da sudan ucuz!
  • Tripoli – Sirt arası çöl yolunda tek gidiş tek dönüş asfalt bir yol var. Saate 210km hızla gittik o yolda! Yolun iki yanında da çitler vardı. Bir de hiç tabela göremediğimiz Libya’daki tek tabela “deve çıkabilir” tabelasıydı! Çitleri görünce içimiz rahatladı, zira saatte 200km süratle giden aracların farları dikkatlerini çekip, develerin yola fırlamasına ve ciddi ölümlü kazalara yol açıyor diye duymuştuk. Fakat yolun ilerleyen bölümlerinde çitin önünde otlayan develeri görünce, oldukça panik olduk!
  • Yine çöl yolu boyunca aşağıdaki araçlardan gördük. Bunlar Mısır’a giden araçlarmış.
  • Libya hem yönetim şekli, hem parasal durumu hem de halkının halet-i ruhiyesi açısından enteresan bir ülke. Gezilecek görülecek pek bir yeri yok ama ciddi bir ekmek kapısı olduğundan dost ülkedir. Kaldı ki Libyalıların Türklere karşı sempatisi her zaman bildiğimiz ve duyduğumuz bir şeydir. Tekrar gidebilmek dileğiyle…