“Ekümenopolis, 1967 yılında yunanlı şehir plancısı Constantinos Doxiadis tarafından ortaya atılan, günümüzün kentleşme ve nüfus artışı hızları göz ününe alındığında, gelecekte dünyadaki bütün kentleşmiş alanların ve megapollerin kuşaklar halinde birbirleriyle birleşeceği ve tek bir şehir oluşturacağı fikrini temsil eden bir terimdir.
Ekümenopolis İstanbul?a bütüncül bir yaklaşımı amaçlıyor, değişim kadar, değişimin altındaki dinamikleri de sorguluyor. Bizi yıkılmış gecekondu mahallelerinden gökdelenlerin tepelerine, Marmaray?ın derinliklerinden 3. köprünün güzergahına, gayrimenkul yatırımcılarından kentsel muhalefete, bu uçsuz bucaksız kentte uzun bir yolculuğa çıkartıyor. Uzmanlar, akademisyenler, yazarlar, mahalleliler, yatırımcılar, kentliler ile konuşacak, kente makro ölçekte bir bakışı grafiklerle izleyeceksiniz. Belki de yaşadığınız İstanbul?u yeniden keşfedeceksiniz ve umarız ki değişime seyirci kalmayacak, onu sorgulayacaksınız. Sonuçta demokrasi bunu gerektirir.”
İzleyeli çok uzun zaman oldu ve yazmakta geç kaldım biliyorum ama aynı ekibin diğer filmlerini izlemeden önce paylaşmak istedim.
Öncelikle büyük paralar kazanan kimselerin işlerini ortaya çıkarıp, kulislerde sürekli konuşulanları kamera önüne taşıyıp gözler önüne serebilme cesaretinden dolayı, başta İmre Azem olmak üzere tüm ekibi kutlamak gerekir. Zira film hem İstanbul üzerinden yapılan siyaseti ve siyasileri, hem büyük firma ve kuruluşları, hem de kentsel dönüşüm adı altında yapılan saçmalıklara hiç korkmadan değiniyor.
Bu işlerin biraz daha içinde olan biz mimarlar, şehir planlamacılar, mühendisler, odalar büyük bir endişe ve umutsuzluk halindeyiz. Kentsel dönüşüm adı altında yapılanları anlamak mümkün değil. İstanbul gibi kontrolsüz büyüyen bir şehrin geleceği için ne planlandığını ise bilmiyoruz, bildiklerimizi de sorgulamamıza izin verilmiyor.
Yani, tıpkı bu sene ilki yapılan İstanbul Tasarım Bienali’nin ana sergilerinden birinin kentsel dönüşüm konusuna odaklı “Musibet” adlı sergi olması gibi, bu konularla yatıp bu konularla kalkıyoruz ve olumlu şeylerin sayısı, olumsuzların yanında oldukça az.
Film, bu olumsuz konuları somut rakamlarla, görsellerle, grafiklerle ve her şeyden önemlisi olayın 1.numaralı mağdurlarıyla anlatıyor. Dolayısıyla tüm yapılanlara ve yaşananlara gerçeklerin tarafından bakmamıza yardımcı oluyor. Ayrıca konuyu animasyonlarla ele alıyor olması hem daha çarpıcı, hem daha net bir şekilde görmemizi sağlıyor.
Filmin bahsettiği konular arasında birinci ve ikinci köprünün tarihsel süreçteki etkilerinden yola çıkarak üçüncü köprünün yol açacağı şeylerden tutun da, kentsel dönüşümün mağdurlarının öncesinde, esnasında ve sonrasında yaşadıklarına kadar bir çok önemli konu var. Bahsi geçen konularda yorumlara katılmadığım noktalar da oldu ama içinde bulunduğumuz durumu masaya bu kadar detaylı yatırmasından dolayı çok başarılı buldum.
Sinematografik açıdan ise mekan seçimleri, görüntü, animasyonlar ve kurgu çok iyiydi. Yalnız ses konusunda bir sıkıntı vardı, fon müziğinin yüksekliği konuşulanların anlaşılmasını güçleştirdi. Bunun dışında çok başarılıydı.
Filmdeki tüm anlatılanları, filmin sonuna doğru Mimarlar Odası Başkanı Mücella Yapıcı açıkladı:
“İstanbul?daki ekolojik eşikleri aştınız, nüfus eşiklerini aştınız, ekonomik eşikleri aştınız. Nereye gidecek bunun sonu derseniz, Doğan Kuban?ın söylediği şeyi söyleyeceğim size: kaos”
Sayılı salonda vizyona girebilen, kulaktan kulağa yayılarak seyirci toplayan filmin, hala gösterimleri oluyor. Meraklılarına filmin facebook adresini takip etmelerini öneririm.
İyi seyirler,
kaynak: ekumenopolis.net