Zincire Vurulmuş Prometheus
- Attis Tiyatroları
- Yazan: Aiskhilos
- Yöneten: Theodoros Terzopoulos
- Oyuncular: Yetkin Dikinciler, Sophia Michopoulou, Goetz Argus, Kerem Karaboga, Stathis Grapsas, Devrim Nas, Savvas Stroumpos, Antonis Myriagkos, Ismail Deniz, Thanasis Alevras, Maximilian Löwenstein, Umut Kircali, Nazmi Sinan Mihci, Andree- Osten Solvik, Alexandros Tountas
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, Ruhr 2010, Stiftung Zollverein ve Atina Festivali?nin ortaklığında gerçekleşen PROMETHIADE projesi kapsamında, İstanbul 2010 Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetmenliğinin yapımcılığında Uluslararası alanda üne sahip yönetmen Theodoros Terzopoulos?un Zincire Vurulmuş Prometheus adlı oyunu Atina Festivali’nin ardından sadece 3 gösterim için İstanbuldaydı.
Biletimiz ilk oyunaydı ve saat 19.30 gibi Rumeli Hisarı’ndaydık. Fakat amfiye geçebilmemiz için 20.45 e kadar beklememiz gerektiğini belirttiler. Çünkü müze tüm gün açıktı, ve ışıkları kontrol etmek zorundalardı. Tabii bunun içinde havanın kararması gerekiyordu. Oturacak yer de olmayınca ayakta beklemek zorunda kaldık. Saat yaklaşırken kara bulutlarda hava toplandı ve hafif bir yağmur başladı. Saat 20.45te ikinci bir açıklama geldi ve 10dakikaya daha ihtiyaçları olduğunu söylediler. Daha sonra girişleri açtıklarında öfkeli ve beklemekten yorulmuş kalabalık izdiham halinde amfiye daldık ve numarasız biletlerimiz nedeniyle koşarak yer aradık.
Tam oturmuşken ciddi bir sağanak başladı. Görevliler yönetmenin oyunu oynamak istediğini belirttiler. Sanatsever topluluk olarak sırılsıklam olmamıza rağmen oyunu bekliyorduk. Fakat yağmur dayanılmayacak derecede arttı ve elektrik kesildi. Böylece oyun iptal oldu ve ıslak-hüzünlü halimizle evlerimize döndük.
Ertesi gün azimle ikinci oyuna gittim. Bu sefer kapıda arabamı bıraktığım kimselerle tartışma yaşadım. Zira İspark’a ait olan park yerinde değnekçiler ( 4 kişi birden) arabamı kuşatıp, “Siz inin, arabanızın anahtarını bırakın dönünce hallederiz,” diye laf kalabalığına başladı. İspark görevlisi olup olmadıklarını sorunca, beraber çalışıyoruz yanıtını aldım ve anahtarı bıraktım. Fakat içim rahat etmeyince yolun ilerisindeki bir İspark görevlisine gidip, kendisine durumu anlattığımda Emniyet’e defalarca söylediklerini ama bu adamları engelleyemediklerini öğrendim. Derhal aracımı geri alıp İspark görevlisine teslim ettim, değnekçileri ise Emniyet’i arayıp eşgal vererek şikayet ettim.
Nihayet içeri girdiğimde birinci gün beraber beklediğimiz seyircilerle muhabbetimizi ilerlettik, çünkü yine 20.45e kadar bekledik.! Oyun 10-15 dakika rötarlı da olsa başladı. Ama bu sefer de ilk 15 dakika denizden geçen tur gemilerinin yüksek sesli müziği oyuncuları zorladı. Allahtan daha fazla sürmeden gemiler uzaklaştı.
Oyuna gelecek olursak (bunca olaydan sonra!), ilk defa üç dili birden barındıran bir oyun izledim. Oyunda Yunan, Türk ve Alman oyuncular vardı.
Yönetmen bize oldukça değişik tarzda bir oyun hazırlamıştı. Prometheus’u canlandıran Yetkin Dikiciler bir röportajında şöyle ifade etmiş: “İnsanın nefes alışverişini, bedeninin titreşiminin nefesten sese dönüşmesini, sesin yeniden söze dönüşmesini ve sözün yeniden anlam kazanmasını arıyor.” Gerçekten de oyuncular nefesi, sesi ve titreşimleri oldukça fazla kullandılar.
Sahnenin zemini Prometheus’un bilgeliğini simgeleyen 50bin gözlük ile donatılmıştı. Oyuncular oyunu bu gözlüklerin üzerinde sergilediler. Zaman zaman bir yerlerine birşey olacak diye oldukça tedirgin oldum ama görünürde kimseye birşey olmadan oyun tamamlandı.
Prometheus rolünde Yetkin Dikiciler, çileyi ve özgürlük umudunu, deliliğin sınırlarını çok güzel ifade etti. Prometheus’un çilesinde hergün kartallar tarafından yenilen ciğerinin acısını çok güzel aktardı, ve balçıktan insanı yaratan bu tanrıya bizi yakın hissetirmeyi başardı.
Oyunu anlatabilmek oldukça güç, izlemek gerekiyor fakat unutamayacağım iki not daha vardı. Birincisi Yunanlı bayan oyuncunun yaklaşık 10 dakika süren titreme ve sarsılma bölümü. Gerçekten inanılmaz bir fiziksel performanstı. Ağzım açık izledim. İkincisi ise Prometheus delilik sınırlarındayken şarkıya sığınması, Yetkin Dikicilerin “Yiğidim Aslanım” türküsünü seslendirmesiydi.
Son olarak oyunun çıkış sözü olan “Bir gün gelecek!” cümlesini selamlamadan sonra Yetkin Dikiciler seyirciye sordu. “Bir gün gelecek mi?”
Dilerim izlemeye fırsat bulursunuz.
Prometheus hakkında:
“Prometheus, öteki kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış ne var ki öteki kardeşlerinden farklı olarak sonunda insanlar yaratmak ve onlara ateşi (yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı) vermekle bu düzeni değiştirmeyi başarmıştır.
Olympos tanrılarının kuvvet ve kudretine karşılık, Prometheus’da kurnazlık ve zeka vardır. Titanların isyanları sırasında tarafsızlığını korumuş ve başkaldırmamış bir Titan oğlu olarak Zeus’un gözüne girmeyi başarmıştı. Zeus onu Olympos’daki ölümsüzlerin arasına aldı. Oysa o Zeus ve arkadaşlarına karşı kin besliyordu. Dedelerinin öcünü almak için, kendi gözyaşıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yarattı. Sonra onun acizliğine acıyarak, Hephahistos (Ateş Tanrısı) alevler saçan ocağından bir kıvılcım çaldı ve insanlara armağan etti. Bunun için Tanrı Zeus tarafından Kafkas Dağında zincire vurulmuş ve Prometheus Desmotes (zincire vurulmuş Prometheus) adıyla anılmıştır. Tanrılarca görevlendirilen bir kartal(bazen akbabayla karıştırılır) sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmektedir. Onu Kafkas dağının tepesindeki bu işkenceden Zeus’un oğlu yarı tanrı, ölümlü Herakles kurtarır. Prometheus; “Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur” der, böylelikle insanlığa özgürlüğün yolunu göstermiş olur.
Bu arada Zeus, kendisini hiçe sayan insanlara da bir ders vermek için, Hephaistos’a su ve balçıktan ilk bakirenin heykelini yaptırdı ve kalbine ruh yerine Prometheus’un ateşi çaldığı yerden aldığı bir kıvılcımı koydu ona Pandora ismini verdi. Onu insanlara yollarken eline verdiği kutuda ise tüm kötülük ve ızdıraplar vardı. Zeus böylece insanlardan da intikamını aldı.
Zincire vurulmasındaki asıl neden Zeus’un ondan korkuyor olmasıdır. Geleceği görme yetisi olan bir titan’dır ve bu yetisini kullanarak Zeus’un Kronos’u tahttan indirmesine yardımcı olmuştur. Gelecekte de Prometheus’un bu özelliğini kendisinin tahttan düşürülmesi için de kullanacağından korkan Zeus, Prometheus’un ateşi (bilgiyi) çalarak insanlara vermesi ile ondan kurtulmak için gerekli fırsatı elde etmiştir. Bu işkence 30000 yıl sürmek üzere planlanmıştı, fakat Herkül’ün onu serbest bırakmasıyla Prometheus kendisinin karaciğerini her gün yiyen kartalı buldu ve öç olarak Zeus’un Prometheus’u cezalandırmakla görevlendirdiği kartalın karaciğerini yedi. Zeus bu şekilde cezasını sonlandıran Prometheus’u affetti ve tekrar ölümsüzler arasına aldı.”
Oyun hakkında:
“Terzopoulos oyunu Prometheus’un Zeus’un işkencesine karşı söylediği “Bir Gün Gelecek” sözü üzerine kuruyor. İnsanları tüm medeniyeti getiren Prometheus, insanlığın elindeki medeniyeti felaketler, katliamlar, kültürel yozlaşmışlık ve ekonomik krizler içinde tüketip harcadığı günümüz koşullarında, Prometheus’un insanlık için işkence çekmesi tüm trajikliği içerisinde biraz da ironik görünüyor.
Zincire vurulmuş Prometheus, oyuncuların etkileyici beden ve ses performanslarını kullanarak, metnin ontolojik ve politik özünü vurguluyor. Arte Povera hareketinin temsilcisi efsanevi sanatçı Jannis Kounellis ise, oyunun sahne tasarımını üstleniyor.
Terzopoulos, otoriteyi en saf haliyle sergileyen Zincire Vurulmuş Prometheus’a geri dönüyor. Tarihin, tragedyaya yeni bir öz kazandırmayı isteyen kurbanlarının cesetleri, büyük medeniyetlerin sınırlarında yüzüyor. İnsanın cennetten atılışının ana dekoru oluşturduğu bir çözülme sürecinde, insanlığının sınırında bir koro, başrolde. Io’nun önceden haber verilmiş ölümünden sonra Prometheus, romantik devrimlere son noktayı koyar. Terzopoulos’un Aiskhilos?un tragedyasına yaklaşımı ulusu ve ulusçuluğu aşan bir sahne dili kullanarak, Prometheus metni aracılığıyla bugün için bir şeyler söyleyebilmek ve bunu da sadece metinsel düzeyde değil, sahne estetiğini ve seyirciyle etkileşimi de yenileyerek yapabilmek.
Prometheus rolünü Yetkin Dikinciler?in oynadığı performansın korosunda ise Devrim Nasve Kerem Karaboğa gibi deneyimli oyuncular yanı sıra Alman ve Yunan oyuncular sahne alıyor.
Attis Tiyatrosu, tıpkı genel kabul gören doktrinlere karşı çıkmış olan Prometheus gibi, büyük bir enerjisi olan, canlı bir tiyatro grubu. Oyun İstanbul gösteriminin ardından 2010 yılında İstanbul?la Avrupa Kültür Başkenti ünvanını paylaşan Essen’de Stiftung Zollverein’da sahnelenecek. “