Ben Affleck’ten Oscar’a Göz Kırpan Film: Operasyon: Argo

Ben Affleck’ten Oscar’a Göz Kırpan Film: Operasyon: Argo

  • Yönetmen: Ben Affleck
  • Oyuncular: Ben Affleck, Bryan Cranston, John Goodman, Alan Arkin, Kyle Chandler, Chris Messina, Clea DuVall
  • Tür: Gerilim, Dram
  • Yapım: ABD ,2012
  • Süre: 120dk

1979 yılında 4 Kasım tarihinde Şah’ın devrildiği İran devriminin en yoğun günlerinde, militanlar başkent Tahran?daki Amerikan Büyük Elçilik binasına girip 52 Amerikalı?yı rehin alırlar. O hengamede kaçmayı başaran 6 Amerikan vatandaşı Kanada Elçiliği?ne sığınır ve hayatları halen tehlikededir. Her an yakalanma ve öldürülme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. CIA uzmanı Tony Mendez bu Amerikan vatandaşlarını kurtarmak amacıyla bir film senaryosuna yakışır oldukça riskli bir plan hazırlar…

Affleck’in ilk yönetmenlik denemesi olan Gone Baby Gone’ı izlemedim fakat Hırsızlar Şehri’ni izlemiş, pek beğenmemiştim. Bir de Affleck denince sevgilileri ve ününü taşıyamayan vasat bir Hollywood oyuncusu aklıma geliyordu. Fakat Operasyon Argo içerdiği tüm Hollywood klişeleri ve Amerika/Kanada propagandasına karşılık, iyi gerilim sahneleri ile bu ön yargımı yıktı. Son 10-15 dakika ‘artık ne olacaksa olsun’ diye çığlık atasım geldi. O kadar gerildim.

Affleck’i özellikle silahlar,kan,çatışma olmadan bir kaçış hikayesini bu kadar güzel ve yalın anlatabildiği için tebrik etmek lazım sanırım. Bir de makyaj konusunda haklarını vermek gerekir. Filmin sonunda gösterilen gerçek kişiler ile oyuncular neredeyse ikiz gibilerdi.

Ama neden başrolü kendisinin oynadığını anlayamadım. Ondan çok daha iyi oynayabilecek bir dolu aktör bulabilirdi. (Ayrıca dişleri o kadar fazla ve suni bir beyazlıktaydı ki, dikkatimi çok dağıttı!) Kendisi dışındaki tüm oyuncu seçimleri ise çok yerindeydi. Özellikle John Goodman ve Alan Arkin filmi çok yükselttiler.

Filmin İran sahneleri için kullanılan İstanbul sokaklarında eğer benim gibi hata aramaya meyilli gözlerle bakarsanız, kapatılmamış tabelalardan gs eşofmanlarına kadar birçok şey görebilirsiniz. (Uslu bir çocuk olursanız, şirinleri bile görebilirsiniz!) Ama bu sahnelerde filme konsantre olmanızı ve İran olduğunu varsaymanızı tavsiye ederim.

Film başlangıç sahnelerinde Amerikan politikacılarına ve CIA’e yaptığı eleştirilerle, galiba bu sefer klişeler olmayacak diye düşündürüyor fakat olayların gelişmesiyle yine Amerika propagandası ve Hollywood klişeleri ile karşı karşıya kalıyoruz. (Örnekse Affleck gereksiz yere üstünü çıkarıp kaslarını sergiledi, neyse bu kadar olayın içinde kimse öpüşüp sevişmedi ya buna şükür…)

Netice itibariyle gerilim dolu sahneleriyle kendini izlettiren bir film çıkmış ortaya. Gerçekliğini sorgulamadan ve abartılarını görmezden gelerek izleyebilirseniz ne ala.

İyi seyirler,

Filme gidenlere not:

Filmin sonundaki hava alanı ve pasaport sahnesi gerçek değilmiş efendim. Gerçekte pasaportları gösterip şıp diye geçivermişler diye duydum…

 

2012’de Bir Sessiz Film… The Artist

2012’de Bir Sessiz Film… The Artist

  • the artistTür: Romantik, Dram, Komedi
  • Yönetmen: Michel Hazanavicius
  • Süre: 100 dk
  • Yapım: 2011
  • Oyuncular:  Jean Dujardin, Bérénice Bejo, John Goodman, James Cromwell

1920’li yılların sonunda Hollywood sinema sektörünü kökünden değiştirecek ‘teknolojik’ bir devrim yaşandı. Ses, “henüz hiçbir şey duymadınız” repliği ile film pelikülüne bir daha hiç ayrılmamak üzere girdi. Fakat sinema sektöründe yaşanan bu devrim boyutundaki bu değişim pek çok insanın mesleğini ve kariyerini de derinden sarstı. 

Dönemin en karizmatik aktörleri arasında yer alan George Valentin (Jean Dujardin) de sesin beklenmedik biçimde sinema perdesine yansımasından payına düşeni alıyor. yanı başında boy gösteren taze ve güzel oyuncu Peppy Miller’ın ise aklı fikri şöhrette. 

2011 Cannes Film Festivali’nin en gözde yapımlarından olan The Artist, başrol oyuncusu Jean Dujardin’e George Valentin performansı ile “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazandırdı. Film sinema sanatının sessiz dönemine bir saygı duruşu niteliğinde diyalogsuz, sessiz, siyah-beyaz ve saniyede 22 kare ile çekildi. Altın Palmiye adayları arasında da olan filmin yazarlığını ve yönetmenliğini ise Michel Hazanavicius üstleniyor.”

Film için bilet alırken, gişedeki görevli uyardı: “Film siyah beyaz ve sessizdir.”

Filmin yarısında çıkıp parasını geri isteyenler oluyormuş… İngiltere’de baya bir olay olmuş hatta… Bir filme gitmeden, hakkında bir şeyler okumayı geçtim ama fragmanını bile izlemez mi insan yahu? Garip…

İşte filmle ilgili notlarım:

  • Film siyah beyaz ve sessiz ama bana en değişik gelen 4:3 görüntü oranı oldu.  İlk 3-4 dakika hem bu orana hem siyah beyaza alışmakla geçti ama alıştıktan sonra film çok akıcı bir şekilde devam etti.
  • Yönetmen Michel Hazanavicius’un filmle ilgili en büyük başarısı, 2011 yılında 1920lere gönderme yapan bir sessiz film ile tüm festivallere ve ödüllere damgasını vurmak olsa gerek. Zira hikayede herhangi bir orjinallik yoktu, hatta 2000lerde çekilmiş bir 1920 filmin taklidi gibiydi.
  • Hayatımda ilk defa bir siyah beyaz ve sessiz filmi sinema salonunda izledim. Bu açıdan güzel bir deneyimdi.
  • Müzikler çok çok iyiydi.
  • Başroldeki Jean Dujardin ve Berenice Bejo fazlasıyla Ayhan Işık ve Hülya Koçyiğit’ti benim için. Sessiz filmde daha da öne çıkan mimik kullanımı ve danslarıyla başarılılardı. Fakat Berenice Bejo bir basamak öndeydi.
  • Yan rolde bu senenin en iyilerinden olan köpek müthişti.
  • Filmdeki iki sahne bana göre çok iyiydi. Kabus sahnesi ve askılıktaki ceketle Peppy Miller’ın sahnesi. Film, tamamında bu ikisi gibi sahneleri biraz daha fazlalaştırabilseydi, bambaşka bir yerde olabilirdi.
  • Filmin sonu klasik, ama tüm bu yapılan selamlara uygun şekildeydi.
  • Film, En iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi yardımcı (?) kadın oyuncu, en iyi özgün senaryo, en iyi kurgu, en iyi sanat yönetimi ,en iyi görüntü yönetimi, en iyi kostüm yönetimi ve  en iyi özgün müzik dallarında aday. Bana göre bu adaylıklardan 1-2 sinden ancak ödül alabilir ama görünüşe göre en iyi film dahil bir çok ödülü toplayacak.

Filmin nostalji yaratmak dışında bir başarısı olduğunu düşünmüyorum. Fakat Holywood’a selam niteliğinde olduğundan Oscar şansının yüksek olduğu kanaatindeyim. Eğer bu şansı gerçeğe dönüşürse , Oscar tarihinin 2.ci en iyi film ödülü alan sessiz filmi olacak.

Sırf bu adaylıklar için, Oscar gecesi bir fikriniz olsun diye izleyin derim.

İyi seyiler,