Arzunun Onda Dokuzu (Dokuz Kadın)

Arzunun Onda Dokuzu (Dokuz Kadın)

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Heather Raffo
  • Yöneten: Arif Akkaya
  • Oyuncular: Hikmet Körmükçü, Hasibe Eren, Bensu Orhunöz, Cihan Kurtaran

Oyunun yazarı babası Iraklı, annesi Amerikalı bir kadın, Heather Raffo. Yıllar sonra ailesiyle gittiği Irak’ta gördüklerinden sonra, Amerikalıların, 30 yıl boyunca Amerika’nın desteğiyle Saddam yönetiminde yaşayan Iraklı kadınların durumunu ve çektiklerini görmesini istemiş. Zaten oyun da “kör göze parmak sokarak” tam da bunu anlatıyor.

Oyun; dokuz farklı kadını, dokuz farklı hayatı, savaşın götürdüklerini, kafa yorulduğu çok belli olan bir dramaturg, sahne,ışık ve efekt tasarımı ile ortaya koyuyor.

Üç müthiş kadın oyuncu; 1972 yılından beri Şehir Tiyatroları sanatçısı olarak sahnelerde bulunan Hikmet Körmükçü, en son ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’daki performansıyla yine şehir tiyatrolarında izlediğim Hasibe Eren ve Bizimkiler adlı televizyon dizisinden aşina olduğum Bensu Orhanöz inanılmaz bir iş çıkardılar. İkinci yarı boyunca kulaklarımızı sağır eden bombalama sesleri kimi zaman yorsa da (amaç bu zaten), bazı sahneler oldukça uzamış olsa da izlemeye değerdi.

Herkese iyi seyirler.

İşgal edilen topraklarda kültürün, hayatın, bedenin, ruhun zorla ele geçirilmesi karşısında kadınların yaşadığı çıkmazları ve ölüm kalım savaşındaki dokuz kadını anlatıyor.

Romeo ve Juliet

Romeo ve Juliet

  • Şehir Tiyatroları /
  • Yazan: William Shakespeare /
  • Yöneten: Kemal Başar /
  • Oyuncular: Levent Yılmaz, Hikmet Körmükçü, Selçuk Soğukçay, Müge Akyamaç, Mert Turak, Ece Özdikici, Ersin Umulu, Caner Çandarlı, Kubilay Penbeklioğlu, Selçuk Yüksel, Can Doğan, Mehmet Bulduk, Nevzat Çankara, Nurdan Gür, Hüsnü Demiralay, Özge O’Neill, Selin Türkmen, Serkan Bacak, Bahar Özge Göze, Murat Güreç, Yasemin Güvenç, Hamit Erentürk, Melisa Demirhan, Senem Oluz, Berk Samur /

Shakespeare’in en tanınmış eseri Romeo ve Juliet’te, İki aile arasında bitmek bilmeyen bir nefret ve düşmanlığın gölgesinde yeşeren büyük bir aşk anlatılıyor. Bu öyküyü bir aşk söylencesine dönüştürerek, temel bir “aşk” imgesi yaratan Shakespeare, bu yolla acımasız toplumsal gerçeklerle gerçek sevgi arasındaki çelişkiyi gözler önüne seriyor. Shakespeare’in büyük aşk tragedyasının temelinde yatan aile düşmanlığı yüzünden, Romeo ve Juliet arasındaki aşk, ancak sevgililerin ölümüyle “ölümsüz” bir kimliğe bürünüyor.

Şehir tiyatroları son dönemlerde, hemen her sezon en az bir Shakespeare oyunu sahneliyor. Ben de bu oyunları mümkün olduğunca seyretmek istiyorum. Çünkü hem Türk oyuncuların Shakespeare’in o meşhur diyalogu ve duygu yoğunluğu bol oyunlarındaki performansını, hem de klasikleşmiş bu oyunlara yönetmenlerimizin nasıl bir yorum katacağını merak ediyorum.

Yaklaşık üç saat süren Romeo ve Juliet oyunu en merak ettiklerimden biriydi. Zaman zaman uzun süresi nedeniyle yorucu olsa da Romeo ve Juliet’i oynayan Mert Durak ve Ece Özdikici’nin performansları ve enerjileri etkileyiciydi.

Dekoru sade ama fonksiyonel buldum. Tavandan ve duvardan sarkan iplerden oluşan bu dekoru kimi zaman salıncak, kimi zaman saklanılacak bir duvar, kimi zaman ise bir göğüs olarak kullandılar! Oldukça fonksiyonel kullanılan iplerle yapılan tüm görsel oyunlar oldukça yenilikçi ve estetikti. Aynı yenilikçi yaklaşımı kostümlerde ve ışık kullanımında da beklerdim.

Yorgun olmadığınız, kafanızın 3 saat boyunca Sheakspeare dinleyip izleyebileceği bir zaman diliminde izlemenizi tavsiye ederim.