25 f 2011 | Sinema
- Tür: Dram, Psikolojik
- Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
- Yapım: 2011, Bosna-Hersek, Türkiye
- Süre: 157 dk
- Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan, Fırat Tanış, Taner Birsel, Cansu Demirci, Kubilay Tunçer, Murat Kılıç, Nihan Okutucu, Muhammed Uzuner
“Yolların tek düzeliği ve kasabanın insana yeni bir şey sunmamasının sıradanlığını fona alan Bir Zamanlar Anadolu’da adıyla da klasiklere gönderme taşıyor. Bir doktor ile bir savcının 12 saatlik gerilimli öyküsünün peliküle aktarıldığı filmin başrollerinde Muhammet Uzuner, Yılmaz Erdoğan ve Taner Birsel yer alıyor. Senaryoda Ebru ve Nuri Bilge Ceylan’ın yanı sıra Ercan Kesal’ın da imzası var. “
Sinemadan yeni çıktım. Filmin tadı damağımdayken notlarımı yazayım istedim.
Öncelikle “sanat filmi” kategorisinde gösterime giren Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da Jüri Özel Ödülü alan son filmini tam dolu bir salonda izlemek çok büyük keyifti. 21.15 te başlayıp 00.15’te biten filmi koca bir salon dolusu insana izletebilmek, yalnız Ceylan’ın başarabileceği bir işti sanıyorum.
Film daha açılış sahnesinden kameranın konuşacağını gösterdi. Görüntü yönetmeni ve Nuri Bilge Ceylan hem sahnelerin fotoğraf yönetiminde, hem kamera yönetiminde inanılmaz bir iş çıkarmışlar. Neredeyse yarısından fazlası gece karanlığında geçen filmde ışık kullanımı müthişti. İtiraf etmem gerekirse gece sahneleri boyunca ters ve yanlış ışık kullanımı aradım durdum ama bulamadım.
Ses kullanımı oldukça baskındı. Zaman zaman kulağımı tırmaladı ama güzeldi. Bazı bölümlerde seslerle dudaklar uymadı ama çok üstünde durmamak lazım.
Yaklaşık 12 saat boyunca süren olaylara 2-3 saatte tanık olmamızı sağlayan kurgu ve sanki tüm bunları uzaktan izliyormuşuz gibi hissettiren çekim planları nedeniyle uzun süren filmden hiç kopmadım.
Bir cinayetin etrafında, o cinayet için çalışan polis, asker, doktor, savcı, otopsi memuru, muhtar gibi karakterleri derinine inerek anlatan hikaye, ölümün başrol olduğu olayda (dünya düzeni aslında böyle) herkesin kendi derdini, tasasını odaklıyor.
Nuri Bilge Ceylan filmleri arasında en diyaloglu, en hareketli ve en mizah sahibi film olan Bir Zamanlar Anadolu’da, sağlam bir Türkiye profili çıkarıyor. Bütün anlatımda kara mizahı başrole koymasa da, destekleyici olarak sıkça kullanıyor. Hatta bu kadar özel ve ağır bir filmde 5-6 yerde kahkaha bile attırıyor.
Oyuncuların tamamı o kadar iyi seçilmiş ki.. Sırıtan bir rol bile yok. Ama Ahmet Mümtaz, Yılmaz Erdoğan, Fırat Tanış, Taner Birsel ve Muhammed Uzuner inanılmaz başarılılardı. 3 saat gibi bir sürede cinayetin çevresindeki bu adamların hayatlarına uzandık, dertlerini dinledik ve anladık. Hepsi o kadar gerçek, içimizden ve biz gibiydi ki…
Normalde böyle çok karakterin olduğu filmlerde, kimi karakterler anlaşılmaz, havada kalır. Bu filmde ise olması gerektiği kadar bilgi ve his bize veriliyor. Devamı ise çok klas bir şekilde seyirciye bırakılıyor. Tıpkı hiç öğrenemediğimiz hikayelerden doktorun ve cinayetin hikayesi gibi..
Nuri Bilge Ceylan’ın “yalnız ve güzel ülkesi”ne inanılmaz bir bakış attığı filmi izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim.
İyi seyirler,
30 f 2010 | Sinema
- Tür: Macera / Komedi
- Yönetmen: Kemal Uzun
- Yapım: 2010, Türkiye
- Oyuncular: Demet Evgar, Mete Horozoğlu, Fırat Tanış, Ali Altay, Rasim Öztekin, Mustafa Üstündağ
Yönettiği popüler diziler sayesinde ismini duyduğumuz Kemal Uzun’un ilk uzun metraj filmiVay Arkadaş‘ı seyretmeye karar vermek oldukça zor oldu. Zira bir başka macere+komedi vaatli Türk yapımı Pak Panter ile benzer zamanlarda vizyondaydılar, (NewYork’ta Beş Minare filmini henüz Mahsun Kırmızıgül’e karşı önyargımı yenemediğimden saymıyorum.) Çoğunluk’un seansını kaçırınca fragmanlara bakıp Vay Arkadaş’a karar verdik.
İyi ki de öyle yapmışız.1 milyon dolarlık bütçeye sahip “Vay Arkadaş”, zayıf senaryosuna rağmen oyunculuklarıyla zirvedeydi. Konuya oyunculuklardan girmemin birinci nedeni Rasim Öztekin’dir. Özellikle hastane odasında Mete Horozoğlu ile olan sahnelerde hakikaten inanılmazdı. Benzer şekilde tikli birini canlandıran Fırat Tanış ile manik depresif tipi oynayan Ali Altay süperlerdi. Filmin içine girmemize çok büyük katkıları oldu. Unutmadan, filmin açılışında adı konuk oyuncu olarak geçen ama konuk değil neredeyse başrol oynayan Mustafa Üstündağ’a da tebrikleri iletmeden geçmeyeyim.
Oyunculuklardan sonra bahsetmem gereken ikinci konu müzikler. Multitap’a bayılıyorummmmm… Multitap adını duyunca kafamda “Bat-ta-ni-yem kareli bat-ta-ni-yem değerli her saniyem değerli battaniyem kareli…”şarkısı çalmaya başlıyor. Bir de “Çıbııkk işte geldim kapına…” şarkısı. Albümleri çok başarılıydı. Filmde çıkardıkları işse süper olmuş. Filmin sonundaki “Vay Arkadaş” şarkısı süperdi.(Dinlemek için tıklayın.) Bir de açılış ve kapanıştan önceki sahnelerde “Casa Diva”yı duymak değişikti.
Çatışma sahnesindeki özel efektler güzeldi, yoldaki sahnedeki geçişler de çok başarılıydı. Filmin genel olarak görüntü yönetimi iyi iş çıkarmıştı fakat bazı yerlerde çok fazla klişe mekanlar kullanılmış. Balat, Sütlüce, Beyoğlu ve Haydarpaşa’da çekilen sahnelerde mekanları gözümüze sokmamalarını tercih ederdim. Zira özellikle Balat görüntülerinden gına geldi.
Filmin internet sitesi de oldukça hareketli .Fragmanı, kamera arkası görüntüleri ve müzikleri sitede bulabilirsiniz.
Bir “sanat” filmi olmasa da gişe filmi olarak başarılı olabilecek , keyifli 1,5 saat geçirten filmi gidip izlemenizi tavsiye ederim.
İyi Seyirler
” Manik, Tik ve Dildo İstanbul’un kenar mahallerinden Balat?ta yaşayan üç arkadaştır. Üçü de problemli çocukluk geçirmiş saplantılı ve haşarı tiplerdir. Mahallelerinin dışına pek taşmayan, sıradan ama kendi içlerinde hareketli bir hayatları vardır. Bazı durumlarda gayrimeşru işlere bulaşmaktan alıkoyamazlar kendilerini.
Bu yüzden Manik her ortamda her durumdan kendisine potansiyel belalar çıkaran, Tik etliye sütlüye pek dokunmayan içine kapanık, Dildo ise kadınları cezbeden oldukça iyi bir fiziğe sahip ve bu özelliğini de her zaman kadınlara karşı koz olarak kullanan, egosu yüksek kenar mahalle tipleridir?
Ufak tefek üçkağıtlar, türlü dolaplarla oradan buradan elde ettikleri avantalar ve bazen de ufak çapta araba soygunları ile hayatlarını devam ettirmektedirler. Ama son yaptıkları soygun işinde başları iyice belaya girip hapisle tanışınca bu işlere tövbe etmek zorunda kalırlar… Ta ki eski bir sinemanın makine dairesinde yoksul ve perişan bir hayat yaşayan, Dildo?nun babası Efendi?nin amansız bir hastalığa yakalanıp da tedavisi için yüklü bir miktar para gerekinceye kadar? “