Kara Şövalye – The Dark Knight

Kara Şövalye – The Dark Knight

  • Tür: Aksiyon, Gerilim, Gizem, Komedi, Polisiye, Suç /
  • Yapım: 2008, ABD, İngiltere /
  • Süre: 2 saat 32 dk
  • Yönetmen: Christopher Nolan
  • Oyuncular: Christian Bale, Heath Ledger, Aaron Eckhart,

Batman Başlıyor ile Batman serisine yeni bir soluk getiren ve son iki filmle yakalanan ciddiyetsiz havayı değiştirip farklı bir kahraman filmine imza atan Christopher Nolan devam filmi Kara Şövalye?nin de yönetmen koltuğunda.

Batman, Teğmen Gordon ve Savcı Harvey Dent işbirliği sayesinde Gotham sokakları suç örgütlerinden yavaş yavaş temizlenmeye başlamıştır.

Bu başarılı ortaklığın meyve vermeye başladığı sıralarda ortaya çıkan yeni suç dehası Joker?in dehşet saçmaya başlamasıyla Gotham, karmaşanın hakim olduğu eski günlerine dönme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Tekrardan şehri Joker?in yarattığı suç ve dehşet ortamından arındırmak zorunda kalan Batman, varlığının suçluların azalmasına yardımcı mı olduğu, yoksa var olduğu için mi yeni suçluların ortaya çıktığı konusunda kendisini sorgulamaya başlayacaktır.

Christian Bale?in tekrardan Batman/Bruce Wayne olarak kamera karşısına geçtiği filmde efsanevi Joker rolü Jack Nicholson?dan Ocak ayında hayatını kaybeden Heath Ledger?a devredildi.

En iyi ses tasarımı (Richard King) ve en iyi yardımcı oyuncu (Heath Ledger) ödülleri dahil bir çok ödüle sahip filmi yeni izleyebildim. Açılıştaki soygundan finaldeki kovalama sahnesine kadar soluksuz izlenen film, sadece ana karakter odaklı değil yan karakterlerin hikayesine de yer vererek müthiş bir “detaylı bütün”  oluşturuyor.

Renkler kıyafetler mekanlar tam bir Batman atmosferi yaratıyor, Heath Ledger müthiş bir kötü adam oluyor. Kötülüğe hayran bıraktırıyor. Hans Zimmer her zamanki gibi, 320982.kere müthiş müzikler çıkarıyor, Gary Oldman ve Christian Bale alkışı hakediyor. Christopher Nolan yakaladığı detaylarla büyülüyor, Batman’in otomobili harikalar yaratıyor.. Oluyor da oluyor işte..

Bu filmi izleyin. Sonra 2012deki devamı için gün sayın.

İyi seyirler.

 

Başlangıç – Inception

Başlangıç – Inception

  • Orjinal İsim: Inception
  • Tür: Bilim Kurgu / Gerilim / Dram / Gizem
  • Yönetmen: Christopher Nolan
  • Yapım: 2010 , ABD, İngiltere
  • Süre: 148 dk
  • Oyuncular: Leonardo Di Caprio, Ken Watanabe, Joseph Gordon-Levitt, Marion Cotillard, Ellen Page

Renk körü yönetmen Christopher Nolan, senaryosunu yazması 10 senesini alan baş döndürücü, kıştırcı, şaşırtıcı finalli bir filmle karşımızda.

District 9 kadar olmasa da etkiyeci bir “gerçeğe yakın hissettiren bilimkurgu” idi Başlangıç. Bu sefer olay yeri zihnimiz, kahramanımız ise insanların zihinlerinden bilgi çalan bir hırsız… Hikaye, son işinde zihinden bir bilgiyi çalması değil yerleştirmesi gereken Cobb’un işi başarıp başaramayacağını anlatıyor bize. Fakat bu durum bir cümle ile özetlenecek kadar basit değil. Filmin ilk yarısında Cobb’u ve ekibindekileri yakından tanıyor, bilgi yerleştirme işleminin nasıl yapılacağını çözerlerken kahramanlarımızı izliyor, bilgileniyoruz.

Nolan, bize hikayeyi anlatabilmek için ekibe, işi bilmeyen çaylak olarak yeni mezun bir kadın mimarı sokuyor. Cobb ona detayları anlatır ve hayallerdeki dünyayla tanıştırırken, bizler de olayları öğrenmiş oluyoruz. İtiraf etmeliyim ki yoğun diyologlarla bezeli ilk yarıyı izlemek gerçekten zorlayıcı.

İkinci yarı ise nefes almadan izlenecek 45 dakikalık operasyon-görsel şölen ile başbaşa kalıyoruz. Rüya içinde rüyalar, mimarın yarattığı mekanlar… Hepsi iç içe geçiyor ve aynı anda 4 farklı mekanda birden sürüklenen hikaye başımızı döndürüyor. Müthiş efektler, her bir dünyanın yıkılışı gerçekten çok etkileyici.

Filmi izlemeden önce okuduğum yorumlarda anlaşılması zor bir senaryosu olduğundan bahsedilmişti. Açıkçası “Anlayamayacak mıyım acaba?” korkusuyla gittim filme. Ama Nolan’ın senelerce çalışmasının hakkı olarak, ilk yarı allak bullak olan her şey filmin sonuna doğru tamamen netleşip yalınlaşıyor. Ta ki son sahneye kadar. =)

Oyunculara gelirsek, filmin tamamında en çok sahnesi bulunan Leonardo Di Caprio, Cobb’un yaşadığı sıkıntıları ve değişimi çok başarılı bir şekilde göz önüne seriyor. Araştırmacı rolündeki Joseph Gordon-Levitt hem çok iyi bir yardımcı oyunculuk sergiliyor, hem de yerçekimsiz ortamdaki dövüş sahneleri ile büyülüyor. Fransız aktris Marion Cotillard ise Cobb’un ölen eşi rolünde oldukça başarılı.

Film de eleştirebileceğim konulardan birincisi Cobb ve eşinin yarattığı rüyadaki dünyalarının ideallikten çok uzak, ızgara plan yapılı, yüksek yapılarla bezeli bir bina yığını olması. Bir şeylerin yanlış gittiğinin bir yansıması mıydı, açıkçası ben de soru işareti olarak kaldı.

Diğer bir konu ise ilk yarıda deha olarak tanıtılan genç mimarın yarattığı mekanlarda herhangi bir yaratıcılık yada zekice unsurlar bulamamış olmamız. Cobb mimarla ilk tanışmasında çizmesi 2 dakika sürecek çözmesi ise 2 dakikadan uzun sürecek bir labirent yaratmasını istemişti. Bu isteği iç içe geçen rüya dünyalarının mimarilerinde de benzer labirentler, zorlukla çıkılabilecek mekanlar yaratılması sonucuna götürür diye umuyordum. Fakat beklediğim gibi olmadı. Ve hatta neden karlar içinde bir mekan yarattığı merak konusuydu. Filmin içinde de esprili bir şekilde bu konuyu eleştirdiler.

Bu arada unutmadan filmin müziklerini yapan Hans Zimmer’in de başarısını kutlamak gerekir. Bir de Edith Piaf’ı duymak çok güzeldi.

Tavsiyem Vanilla Sky’ı sevdiyseniz ve aksiyon sahnelerinden hoşlanıyorsanız filme mutlaka gidiniz.

30/07/2010

Filmi bugün bir kez daha izledim. Görsellik ilki kadar etkilemese de diyalogları daha derinlemesine dinleyip, müziklere iyice konsantre oldum. Filmde müzik olmayan sahne neredeyse yok, ve inanılmaz bir iş çıkarmışlar. Hans Zimmer’i tekrar tekrar alkışlıyorum.

“Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb?un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur.

Cobb?a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız ?başlangıç?ı tamamlayabilirse.Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa,mükemmel suç bu olacaktır.”