Televizyonda Ne İzlesek?-1 yazım çok okununca ve konuyla ilgili mailler alınca, ikinci sezon başı bir yazı daha yazayım dedim.
Türk televizyonlarıyla başlayayım:
Bu sene yeni başlayan işlerden pek takip ettiğim bir şey olmadı açıkçası. İntikam dizisinin ilk bölümünü izledim, peşinden de yabancı/orjinal olanın ilk bölümünü izledim. Replikler, mekanlar ve çekim açıları dahil aynı iş olduğunu görünce, bizde bir bölümü 90 dk izleyeceğime, orjinalini 40 dk izlerim daha sonra dedim, geçtim.
İşler Güçler‘i ve Behzat Ç.‘yi kaçırmadan izlemeye devam ediyorum. İki işinde mizahını, dramını, gerçekliğini, duruşunu çok çok beğeniyorum. İşler Güçler her bölüm bir şeyler katarak devam ediyor. O nedenle çok çalışkan buluyorum ve çok saygıyla takip ediyorum. Bir de bu dizi ve öncesinde Üsküdar’a Giderken, Çalgı Çengi gibi işlerin senarist ve yönetmenliğini yapan Selçuk Aydemir’in henüz 30 yaşında! olduğunu öğrendiğimden beri daha da dikkatli izliyorum. Behzat Amirim ise her zamanki gibi şaşırtıyor, ağlatıyor, güldürüyor, tek bir odada bir bölüm çekiliyor… Son sezonunda neler olup biteceğini oldukça merak ediyorum.
Ayrıca senaryosu hala enerjisini kaybetmediğinden (Kıvançla alakası yok!) zaman zaman Kuzey Güney‘i ve gülmek istiyorsam da zaman zaman Yalan Dünya ve Bir Erkek Bir Kadın‘ı izliyorum.
Yabancı dizileri daha önce de belirttiğim gibi daha rahat ve sık takip ediyorum. Zira bölümler kısa ve hikayeler uzayıp sıkmıyor. Sekizinci sezonunda olan How I Met Your Mother 2005 yılından beri hiçbir bölümünü kaçırmadan izlediğim bir dizi. Bu sene bitecek olan HIMYM, hikayesine hız kesmeden, 20-25 dakikalık bölümlerle devam ediyor ve heyecanla sonunu bekliyorum.
Emmy ve Altın Küre ödüllü dizi Modern Family 4.sezonunda ve bayılarak izlemeye devam ediyorum. Dizi sayesinde müthiş oyuncular Sofia Vergara ve Eric Stonestreet’in büyük hayranı oldum. Aynı şekilde 2007 yılından beri her bölümünü izlediğim The Big Bang Theory dizisi de Jim Parsons’ın büyük bir hayranı olmama neden oldu. Dizi şu anda 6.sezonunda ve hala çok komik.
Henüz geçen sene başlayan ama büyük keyifle izlediğim Girls, diğer dizilerden farklı bir havaya sahip. Başrol oyuncusu Lena Dunham tarafından yazılan dizi, 26 yaşındaki Dunham’ın gerçek yaşam tecrübelerinden yola çıkarak hazırlanıyor. Bu nedenledir ki hem oyuncunun performansı çok iyi, hem dizide tüm olan biten çok gerçekçi ve dikkat çekici. Bu sene En İyi Dizi ve En İyi Kadın Dizi Oyuncusu (Lena Dunham) dallarında Altın Küre Ödülleri alan dizi, 2.sezonuna Ocak 2013’te başladı.
Özellikle komedi dizileri izlemeye dikkat ettiğimden; farklı yaşamlara sahip iki kadının bir araya gelip bir yandan garsonluk yapıp diğer yandan cupcake işi kurma çabalarını esprili bir dille anlatan ve 2.sezonunda olan 2 Broke Girls, Amerikalı komedyen Matthew Perry”nin bir radyo spikeri olan Ryan King’i canladırdığı ve King’in eşini kaybetmesinden sonra terapi grubuna katılmasını ve bu gruptaki sorunlu insanlarla yaşadıklarını anlatan ve ilk sezonunda olan Go On, beraber yaşamaya başlayan birbirinden tamamen farklı iki kadının komik hikayelerini ve James Van Der Beek (Dawsons Creek’in Dawson’ı)’in kendisinin karikatüre edilmiş bir versiyonunu oynadığı ve 2.sezoununda olan Don’t Trust The B—- in Apartment 23‘ü takip ediyorum. Bir de yıllar sonra doğumda karıştıkları anlaşılan iki kız ve aileleri etrafında olanları anlatan, bu sene ikinci sezonu başlayan dizi Switched At Birth‘ü izliyorum.
Bu kadarını bile takip etmek vakit alıyor ama Homeland ve House of Lies dizilerini de merak etmiyor değilim. Fırsat bulduğum bir ara bakmayı düşünüyorum.
İyi seyirler,