6 f 2015 | Film Tavsiyeleri
Çok film izliyorum son iki yıldır ve hepsini yazmam mümkün olmuyor. Hal böyle olunca aşağıdaki gibi bir formül buldum, filmlere notlar verdim sıraladım ve tek cümlede yorumumu yaptım. Üzerine uzun uzun konuşmak istediğimi ise afişine tıklayarak yine yazılarımda bulabileceksiniz.
İyi seyirler,
Not: Bu listede yapım yılı 2015 olan filmleri bulacaksınız. 2016 da izlediğimiz fakat yapım yılı 2015 olan filmlerde buna dahil. Sevgiler,
Dheepan // İnsan olmak, vatan/sızlık, güven, sevgi ihtiyacı, yaşama bağlılık, hayaller… İzlerken sağlı sollu bin tane yumruk attı film bana…
İnsan, Human // 190 dakikada Dünya’nın binbir yerinden hikayeler ve görüntülerle “insan olmak” nediri sorgulatan müthiş bir belgesel.
The Revenant, Diriliş // Inarritu’nun önünde saygıyla eğiliyorum. Böyle bir atmosfer, böyle bir gerçekçilik, böyle bir her şey! DiCaprio’nun içi rahat olsun, heykelcik bu sene onun elinde olacak…
Anomalisa // Başyapıt. Bu senenin Her’ü. Aşkı anlatış şekli “sinema bu” dedirtiyor. Kalabalıklardaki yalnızlık, hayatın tekdüzeliği, aile kurma ve başarının mutlu olmaya yetmemesi… Bu kadar çok şeyi kuklalarla bu kadar gerçek ve damardan anlatmak… İzleyin! (bitince kafamda “sen de artık herkes gibisin” çaldı…)
Citizenfour // Dijital çağda hayatlarımız ne kadar gizli? Hayata bakışınızı değiştirecek bir belgesel…
Ex-Machina // Yapay zeka konusuna ilgisi olanlar, izleyin derim!
Rams, İnatçılar // Kardeşlik ve adı üstünde inat üzerine… İrlanda’nın müthiş coğrafyasında…
Beasts of No Nation // küçük bir çocukken intikamla dolu bir askere dönüştürülmek… izlerken içiniz acıyacak…
The Martian, Marslı // Gravity’den sonra yine bir “survival & space” hikayesi… Matt Damon aşmış iyi oynamış… İzleyin efenim…
The Lobster // Ooo distopik dünya, alırım bi dal! Colin Farrell’lı, Rachel Weisz’lı bir garip film… Alt metni bol, absürdü bol, sevmeyeni bol, seveni bol, sonu olmamış ama izlenesi…
Room, Gizli Dünya // Çok etkilendim bu anne-oğulun hikayesinden… İlk yarısı biraz gerilimli ama sonrasında da bolca sorgulama var. Aldığımız kararların ne kadarı bencilce?
Amy // Ah Amy… Filmi izlerken her olayda yanında olmak istedim. Seni bir türlü toparlayamayan o annenden babandan nefret ettim. Daha çok şarkı söyleyecektin be kızım!
Listen To Me Marlon // Marlon Brandon’un oyunculuk serüvenini kendi ağzından dinlemek… Oyunculuk tutkusu, yöntemleri, ünlülükle başa çıkması/çıkamaması, çapkınlıkları… (ikinci kez izledim, bi üst kategoriye aldım.!)
The Hateful Eight // Rahat ve uzunca bir vaktinizde sinema budur, hikaye anlatımı budur diyeceğiniz bir şölen izleyemeye hazır olun! Aslında sadece “bir Tarantino filmi” demek bile yeterli…
He Named Me Malala // Aslında sinematografik özellikleri bakımından sıkıntısı bol bir belgesel ama bazen hikaye her şeyin önüne geçiyor. Malala’nın cesareti ve gözündeki o ateş mutlaka görülmeli.
Yüce Sezar!, Hail, Ceaser! // Coen Kardeşlerin son filmi her zamanki gibi müthiş bir kara komedi. Clooney hayatının en komik karakterini mükemmel başarmış. Alden Ehrenreich ise müthiş keşif! İzlenmeli!
El Clan, Çete // Böyle bir final yok! Bütün salon çığlıklarımızı yuttuk, şok şok! Şahsen senenin en beğendiğim filmlerinden biri oldu Çete. Gerçek bir hikaye olması da cabası… Olaylardaki bazı açıklar bende de soru işareti oldu ama çok takılmayın. Dram,gerilim dolu etkileyici bir hikayeye tanık olun.
Where to Invade Next?, Şimdi Nereyi İşgal Edelim? // Michael Moore’un önceki belgesel/filmlerini izlediyseniz, tarzını bilirsiniz. Amerikayı gömerken bu sefer aşırı güldürüyor. Üstüne işçi çalışma saatlerinden, eğitim yöntemlerine bir sürü ülkenin, bir sürü güzel uygulamasını keşfetmenizi sağlıyor.
Behemoth // İzlerken kendi türüm adına utandığım film. “Moğolistan´ın göz alıcı doğasını yok eden, kül ve kömürden oluşan siyah dağlar; madencilerin ifadesiz yüzleri ve ömürlerini tüketen akciğer hastalıkları… Bu üretimin sonucu ise kimsenin yaşamadığı, 1 milyon kişi kapasiteli bir hayalet şehir.“
Le Tout Nouveau Testament, Yeni Ahit // “Tanrı, karısı ve kızıyla normal bir hayat süren sıradan bir Belçika vatandaşıdır ve bir apartman dairesinde yaşamaktadırlar.” Şu cümle bile film hakkında çok önemli bilgi veriyor ve mükemmel bir absürd komedi. Din, tanrı, tanrının adaleti gibi çok derin konuları mizahi bakış açısıyla sorgulatan filmi izlemenizi tavsiye ederim.
April and the Extraordinary World // Son dönemde gözümü kırpmadan izlediğim en sürükleyici, duygusal ve macera dolu animasyonlardan biriydi. Hikayeye de April a da bayıldım.
American Sniper , Keskin Nişancı // Clint Eastwood yönetmenliğinde bir keskin nişancının iç dünyası. Bradley Cooper bi 10 başrol daha oynarsa, oyuncu olacak kısmetse… Adamda gelişme var beyler!”
Far from the Madding Crowd , Çılgın Kalabalıktan Uzak // 19.yy görselliği çok iyi de, aşk beşgeni biraz yorucu oluyor bi noktadan sonra.
Kingsman: The Secret Service, Kingsman: Gizli Servis // Çizgi romandan uyarlanan bir gizli servis filmi! Colin Firth candır…
The Little Prince , Küçük Prens // Söz konusu Küçük Prens olunca bi duygusal oluyo tabi… Kitabını okumaya üşenenlere Kung Fu Panda’nın yönetmeninden…
Me and Earl and The Dying Girl, Ben, Earl ve Ölen Kız // Genç oyuncular Thomas Mann ile Olivia Cooke gerçekten çok umut verici performans sergiliyor.
Ixcanul // Guetamala’daki volkanın eteğinde çekilen, Maya kültürü ve kadınlar üzerine bir film…
Louder Than Bombs , Sessiz Çığlık // Bir ailenin hayalleri, düş kırıklıkları ve sırları…
Insurgent, Kuralsız // Birincisi fütüristik, ikincisi distopya, üçüncüsü Shailene Woodley! Bu üçlüyü severim, yalan yok!
Zonda: Folclore Argentino, Arjantin // Arjantin geleneksel müziği, ülkenin farklı bölgelerinden çekilmiş görüntüler, Arjantin’in en iyi müzisyenlerinin seslendirdiği unutulmaz şarkılar…. Müzikli belgesel
Cobain: Montage of Heck // Nirvana, Cobain ve Courtney Love’ın arşivinden görüntülerle Kurt Cobain… Aşırı ağladım ='(
Ters Yüz, Inside Out / Yaniii filmin konusu ve hikayesi güzel ama renklerini beğenmedim desem :S Valla yalan yok, beğenmedim. Bütün film gözüme gözüme battı o renkler…
Taksi Tahran, Taxi Tahran // Jafar Panahi’nin yasaklı olduğu, hapis yattığı İran’da inatla yapmaya çalıştığı sanatını senelerdir severek takip ediyorum. Bu da bu seneki… İran’ı merak edenlere tavsiye ederim.
Joy // O.Russell’ın her zamanki bir tutam De Niro, bir tutam Cooper, büyük bir kaşık da Lawrence formülü, yine ortalamanın bi tık üstü bir iş yaratmaktan öte gidememiş. Fakat “kadın” hikayesi olması sebebiyle, izlenesi…
Mistress America // Greta Gerwig (ki bence Meryem Uzerli!) ve Mozart ITJ’dan tanıdığımız Lola Kirke’ün döktürdüğü, yine bir 20-30 yaş arası kadınlar hikayesi…
Spotlight // Filmin eli yüzü düzgün, konusu çok dikkat çekici (ve can sıkıcı), oyunculuklar Ruffalo’nun garip hallenmeleri dışında iyi ama azcık tekdüze gibi sanki…
Brooklyn // Bir kadının değişimi, göçmenlik, aşkları derken… Klişe sanırsınız ama izletiyor ve şaşırtıcı bir biçimde sonunu merak ettiriyor. (not: emory coheni kerem bürsin oynamış!)
Steve Jobs // Valla aslında bir alt kategoriye koyacaktım zira senaryoyu ve Fassbender’ın oyunculuğunu çok beğendim fakat Steve Jobs’tan baydım azıcık biraz. Saygı duyuyoruz kendisine ok de, bu kadar detaylı tanımadığım akrabam var artık dinlemekten yoruldum bu hikayeyi.
Star Wars: Episode VII – The Force Awakens, Star Wars: Güç Uyanıyor // Bilimkurguyu pek sevmeyen, StarWars serisini hiç izlememiş ve merak etmemiş bir kimseyim. Kardeşim bir özet geçti, gittim onunla izledim. Güzeldi. Bana kalırsa bu film de bir alt kategoride olmalı ama emeğe saygıdan üste aldım zira görsellik rocks!
Bir Liderin Çocukluğu, The Childhood Of A Leader // Film son 5-10 dakikası haricinde gerçekten müthiş bir ilk film. Sinematografi, oyunculuklar ve müzikler çok etkileyici. Tek sorunu izlediğimiz onca şey ve öğrendiğimiz onca doneden sonra finalle bağlantının kopuk olması. Fakat Brady Corbet adını daha çok duyacağımız garanti.
Sicario // Emily Blunt’un oyunculuğunu konuşturduğu filmin hikayesi bildik başlasa da, su yüzüne çıkan gerçeklerle etkileyici bir hal alıyor. Başarılı sinematografi ve üstün gerçekçiliği ile senenin güzel gerilimlerinden…
Dressmaker, Düşlerin Terzisi // Çoğunlukla eleştirmenler tarafından beğenilmeyen filme ben bayıldım ve sonuna kadar büyük bir keyifle izledim. Ayrıca Kate’in performansı çok iyiydi. Her filminde bir kademe daha yukarı taşıyor oyunculuğunu kadın.
The Lady In The Van // Bu filmde beni çok çeken bir şeyler oldu. Film bittikten sonra uzunca bir süre düşündüm. Sanıyorum Maggie Smith’in inanılmaz performansıydı… Yani böyle bir kadının varlığına, hatta o olduğuna öyle bir inandırdı ki… Değişik hayat hikayelerini sevenler, izleyin.
Heidi // Hepimizin bildiği hikaye müthiş çocuk oyuncu ve alpler manzarasıyla büyüklere tekrar Heidi’yi anlatma çalışması olmuş. Pek beğendim, pek severek izledim. Toplaşın izleyin, tam bir aile filmi…
A Bigger Splash, Sen Benimsin /// Tilda Swinton insan değil. Bu filmle kanıtlandı. Yani başka biri oynasa şu film asla böyle bişi olmazdı. “İyi oyunculuk nedir”i izlemek isteyenler kaçırmasın.
The Avengers: Age of Ultron , Yenilmezler: Ultron Çağı // Ne kadar kötü olabilir ki, sonuçta Robert Downey Jr. var!
Spy , Ajan // Hepimiz Melissa McCarthy’nin hastasıyız! Eğlenceli bir film, keyif için izleyin…
While We Are Young // Ben Stiller ve Naomi Watts’ı birlikte romantik komedide izlemek… Neden olmasın?
Ted 2, Ayı Teddy 2 // Edepsiz Amerikan komedisi sevenler için Ted müthiş =) Mark Wahlberg de ayrı can!
Trainwreck // Bir filmden beklentim artınca, karşılaştığım şey de pek bir şeye benzemiyor oluyor sonuçta. Yaani Amy iyi oyuncuda, ikinci Silver Linings Playbook vakası benim için. Eh işte…
Ali Baba ve Yedi Cüceler // Fısıltı gazetisinde yayılan o “komik değil” etiketine rağmen, zaten sizi gülmekten öldürmek değil bir macera anlatıp gülümsetmek hedefli filmin kalitesini çok beğendim. Gayet de güldüm yani… Gülemeyenler utansın!
Shaun The Sheep Movie, Kuzular Firarda // Stop-motion canımız fakat azıcık da bir senaryo olaydı… Annemle izledik, bayıldı filme. Ben daha ziyade uyukladım.
Carol // Bi sıkıldım, bi içine giremedim, Carol’ı değil de Cate Blanchett’ı izliyor olma durumundan çıkamadım, bi eee hadi oldum, bi bişi… Oscar adaylıklarına bakmayın, beklentiyi azaltın derim…
Bridge Of Spies, Casuslar Köprüsü // Yine mi kahraman Amerikalı, yine mi Tom Hanks… Elinde bu kadar imkan varken, bu kadar mıdır çekilecek film? Çok ortalama ve klişe maalesef… Fakat prodüksiyon 10 üzerinden 10!
İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur, Akounak Tedalat Taha Tazoughai // Nijer yapımı filmde geleneksel Tuareg müziğine elektro gitarla farklı bir yorum katan Mdou Moctar’ın yarı gerçek bir film… Filmde çok bir şey yok da, müzikler etkileyici…
Nadide Hayat // Maalesef afişinden de anlaşıldığı üzere oldukça kötü bir sinematografi ile sinemasal olarak keyif vermeyen fakat hikaye olarak çok kurcalamayınca keyif veren (feel good movie) bir iş ortaya çıkarmış Irmak. Ülkenin adı en çok duyulan yönetmenlerinden biri olarak keşke kaliteye ve oyuncu seçimlerine biraz daha önem verseymiş. (Akbağ tamam ama Dikinciler olamamış)
The Good Dinasor, İyi Bir Dinazor // Ya göktaşı çarpmasaydı, ne olurdu? Film güzel ve orjinal başlıyor. İlk yarısını çok sevdim ama sonunu biraz klasik bağladıklarından böyle yandaki filmle aynı kefeye koydum. Sorry Arlo!
Hello, My Name is Dorris // Sally Field müthiş tatlı bir kadın. Bu filmde tam bir sarılıp yanakları sıkılası… Bence yaşı ilerlemiş yalnız bir kadının hayattan ve aşktan beklentilerini güzel bir damardan anlatıyor film. Sevdim şahsen. Sıcak, kafayı çok yormayan, adrese teslim… Ara ara lazım!
Merdiven Baba // Şaşılacak şey ama Birol Güven izlenesi bir senaryoya imza atmış! Diyaloglar, sinematografi filan tabi bunları konuşmuyorum bile… Maalesef ülkemiz sinemasına bu tür kavramlar bir iki isimin yapımları dışında uğramıyor ama konusunu sevdim valla. Şaşkınım.
The Intern, Stajyer // Yaş aldıkça böyle tatlış filmleri daha bir sever oldum. Aslında çok klasik ve light bir hikaye ama bir severek izledim valla. Sinematografik şeyler filan beklemeyin tabi, keyifli zaman için tercih edilebilir.
The Minions, Minyonlar // Hepimiz minyonlara bayılıyoruz, film de komik ama yani beklentinin çok altında….
Tomorrowland, Yarının Dünyası // Yönetmeni Brad Pitt sanıp gittim, Brad Bird çıktı =) Görsel güzel de manasız bir film…
The Second Best Exotic Marigold Hotel , Marigold Otelinde Hayatımın Tatili // İlki daha güzeldi yaa, bu bi olmamış!
Pourquoi J’ai Pas Mangé Mon Père , Maymun Prens // Güzel dersler veren bir çocuk filmi senaryosu ama vasat…
Knight of Cups // Terrence Malick desem filmin nasıl olduğu az çok anlaşılır ama bu seferki bir tık daha zorlayıcı…
Pixels, Pixels // eskilerin ataricilerindenseniz, hoş bir nostalji olabilir.
Evim, Home // Yaaaaanniii… Belki çocuklar izleyebilir, öyle laf olsun diye….
Jurassic World // Ahh Ahh nerede o eski Jurassic Park! Sinemada izlediğim gün dün gibi aklımda… Ama bu yeni olan her şey gibi hissiz, sahte efekt kokulu…
Sleeping With Other People // Yaaani… Boş vaktiniz çoksa, keyifli bir ilişki hikayesi.
The Big Short , Büyük Açık // Ekonomiyi sevmem ama konuyu öyle bir basit anlatmışlar ki, ben bile anlayıp üstüne sıkıldım. Arka Sokaklar kameramanı çekimleri, Bale’in kötü ötesi oyunculuğu… Yani çok merak ediyorsanız izleyin yine de… Ne diyim…
The Danish Girl, Danimarkalı Kız // Çok bayat, çok sığ, sıfır duygu, bolca sömürü… Mükemmel anlatılabilecek bir hikaye bu kadar anlatılamaz! Tebriks cnm!
Mad Max: Fury Road // Şu gençlerin çok sevdiği oyunlar gibi biraz… Çok hareketli, çok aksiyonlu, belli ki bol prodüksiyonlu… Fakat duygudur, konudur, bunlar nerede sayın seyirci? Sevemedim yani yalan yok!
İftarlık Gazoz // Nerede Dondurmam Gaymak, nerede gereksiz uzatılmış duygu vermeye çalışırken duygudan soğutan bu film! Olmadı Yüksel Aksu… Normalde gözümde bir alt sırada ama sırf 70li yılları mükemmel canlandırdığın için bir üste koydum. Cık cık cık!
Cindirella, Sindirella // Kostümler, o masalsı mekanlar filan mükemmel ama işte klasik Sindirella…
The Diary Of A Teenage Girl, Bir Genç Kızın Gizli Defteri // Yaaani. Biraz dağınık buldum şahsen filmi. Bir de konunun ele alış biçimini sevemedim sanırım.
7 Days in Hell // Andy Samberg’in hastasıyım. Adam çok net son yılların en iyi komedi oyuncularından. Fakat koskoca Jon’u şu hallerde görmek bi ince üzücü ve film komple belaltıydı. Ama güldüm mü, güldüm. =)
Ant-Man // Öncelikle 150.kez şunu belirteyim: Bilim-kurgu sevmiyorum =) Gidip gidip izleyip, sora da beğenmiyorum. Yani hobi gibi bir şey bu da herhalde. =) Bu diğer kahramanlara göre biraz daha saçma gibi ama, ya da bana öyle geldi. Neyse işte. =)
Yok Artık // Sinemamızda deneysel senaryolar o kadar az ki (yok denecek kadar!) daha yukarılarda yer alsın isterdim bu film. Ama popüler olma kaygısıyla bazı senaryo, hikaye, kurgu, oyunculuk gibi konuları geri plana atmışlar diye düşünüyorum. Yine de bu kafayı kaybetmeden kaliteli bir sinema yapabilceklerine dair umudum var.
The Duke of Burgundy, Burgonya Dükü // Sonuna kadar izlemeyi başardığım için kendimi tebrik ediyorum. İç şişirici…
Grinin Elli Tonu, Fifty Shades of Grey // Kitabı beğenmemiştim. Filmi de beğenmedim. Sırf çıkardığı gürültüden ikisine de para harcadım. Pişmanım.
Düğün Dernek 2: Sünnet // Selçuk Aydemir kafasına bayılıyorum. Fakat bu film olmamış. Aceleye gelmiş, genel izleyiciye hitap etmek için kalite yerlere düşmüş… (Tanrı hepimizi Rasim Öztekin’in oyunculuğundan korusun. Amin)