Tarla Kuşuydu Juliet

Tarla Kuşuydu Juliet

  • Şehir Tiyatroları /
  • Yazan: Ephraim Kishon /
  • Yöneten: Engin Alkan /
  • Oyuncular: Engin ALKAN, Özlem TÜRKAD, Çağlar ÇORUMLU, Murat BAVLİ /

Tarla Kuşuydu Juliet’te, Shakespeare’in yüzyıllardır insanları gözyaşına boğan karakterleri Romeo ve Juliet, Ephraim Kishon’un yeni kurgusunda günlük yaşantı ve çığrından çıkmış bir evlilik içinde ele alınıyor. İntiharın eşiğinden döndükten sonra evlenip bir de çocuk sahibi olan “kıdemli aşıklar” kimsenin öngöremediği bir hayatı sürdürürler. Bu dünyanın yaratıcısı Shakespeare mezarında ters döner ve olaylara müdahale etmek üzere eve gelir.

Engin Alkan’ın yönettiği, oynadığı tüm oyunlara bayılıyorum!. Tarzı, oyunculuğu, performansı, esprileri beni gerçekten çok etkiliyor ve güldürüyor. “Tarla Kuşuydu Juliet”, bu sezon izlediğim Şehir Tiyatroları oyunlarının en iyisi.

Oyunun değişik ve eğlenceli olacağı, henüz başlamadan kendini belli ediyor. Neden mi? Seyirciler koltuklarını bulup yerlerini almaya çalışırken, sahnede Engin Alkan(Romeo) ve Özlem Türkad(Juliet) (yeni sezonda oyuncu değişimi olmuş, Sevinç Erbulak oyunuyor) makarna hamuru açıp spagetti yapıyorlar. Sonra herkes durumu farkedip sessizleşince oyun başlıyor.

Aşıklar ölmemiş, evlenip çocuk sahibi olmuşlar. Gündelip hayat içinde monotonlaşan evliliklerini sorguluyorlar. Ve aşkları bitmiş.

Eleştiriler, espriler çok yerinde.

Derken Shakespeare geliyor. İnanılmaz bir portre… Müthiş bir oyunculuk… İnanılmazdı!!! Alkışlamaktan ellerimiz patladı ama tekrar tekrar alkışlıyorum.

Tek kelimeyle bayıldım… Tekrar izlemek istiyorum, dilerim uzun zaman oynarlar. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.

zynp (şubat/10)

——

Bu yazımdan 1 sene sonra oyunu izlemeye tekrar gittim. Bir üçüncüye, dördüncüye…. daha gidebilirim sanırım.

Engin Alkan’a ba-yı-lı-yo-rum! Birincisi gerçekten gülmekten bayılıyorum. Ama komik olması ve müthiş başarılı bir oyuncu olması ve oyunun içindeki doğaçlamalarla ortalığı kırıp geçirmesi ve sesinin süper olması ve ve ve diğer her şey bir kenara, şehir tiyatrolarının çeperlerini zorlamasına inanılmaz saygı duyuyorum. Deniyor, denemekten yılmıyor.

Kendisinin de oyunda ifade ettiği üzere bu oyunda yönetiyor, oynuyor, çalıyor, söylüyor bir de şarkıları kendi yazıp besteliyor. Bir slow parça vardı gözlerimi dolduran: “Aşk Sonsuzluktur.”. Müthiş bir performans gösterdi Engin Alkan şarkıda. E tabi bir de oyunun sonunda söyledikleri “Aşık Ol” var. Dilime takıldı ,hala söylüyorum.

Özlem Türkad şehir tiyatrolarından ayrıldığından (neden oyun devam ederken? ) rolü Sevinç Erbulak devam ettiriyor. Yıllar geçtikçe Füsun Erbulak’ın kopyası haline gelen Sevinç Erbulak oyunda başarılı bir oyunculuk sergiliyor fakat Özlem Türkad’ı aynı rolde izlediğimden ister istemez kıyaslama yapıyorum. Bence Özlem Türkad hem Juliet olarak, hem de dadı rolünde, hem de şarkılarda daha iyiydi.

Çağlar Çorumlu, nasıl bir “Wili” dir o. Müthiş müthiş müthiş….

Engin Alkan rahip rolünde devleşiyor. Gerçekten müthiş müthiş müthiş..

Ne diyeyim gidin. Toplayın etrafınızdaki herkesi götürün. Müthiş zaman geçirin. Oyunun çıkışında Gamze Kuş’un illüstrasyonları ile “Hafıza’dan Romeo Juliet” sergisini gezmeyi de unutmayın.

Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum

Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Neil Simon
  • Yöneten: S:Bora Seçkin
  • Oyuncular: Ezgim Kılınç, Derya Çetinel, Erhan Yazıcıoğlu

Yıllar sonra bir araya gelen baba kızın hikayesi sıcak ve samimiydi. Son zamanlarda şehir tiyatrolarının trendi olan eğimli sahnenin güzel bir örneğiydi film şeritleri. Oyun içinde kullanılan resim gösterimlerini de çok sevdim. Sahne çok modern ve şıktı.

Oyunculuklar güzeldi yalnız Derya Çetinel’in oyunculuğunu yer yer abartılı buldum.

Baba-kız-aile ilişkilerini sorgulayan, bazen dram, bazen Erhan Yazıcıoğlu’nun katkılarıyla komedi unsurları içeren oyun sıcak ve samimiydi.

Herşeyin net olduğu bir oyuna İmparatorluk Kuranlar’dan sonra ihtiyacım vardı sanırım.

İyi seyirler,

Libby Tucker, on altı yıldır görmediği babasının yanına geldiğinde nasıl karşılanacağını bilmiyordur. Hollywood?da senaryo yazarı olan babası Herbert Tucker, onun sinema artisti olma hayallerine yardım edecek midir? Bu karşılaşmayla başlayan geçmişin sorgulanmasına, babasının kız arkadaşı Steffy ile arasındaki sorunlar da eklenince gerilim artar. Genç bir kızın hayalleriyle, hayattan düş kırıklıklarından yorulmuş bir adamın birbirlerini nasıl etkilediğine ve birbirlerine nasıl ihtiyaç duyduklarına tanık olacaksınız. Bu baba kız hikâyesinde içten içe sessiz sinemadan başlayarak sinemanın gelişimi, sorunları, insandaki yansımaları da işlenmekte…

Merhaba Hoşçakal

Merhaba Hoşçakal

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Athol Fugard
  • Yöneten: Taner Barlas
  • Oyuncular: Ayşen Sezerel , Tolga Yeter

Oyunlar oynandığı salonlara göre o kadar farkediyor ki, nedenini anlamak hiç zor değil. Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde ne zaman oyun izlesem, 236 koltuk kapasiteli sahnede tek bir boş koltuk olmuyor, fakat 334 koltuk kapasiteli Üsküdar Muhipzade Celal Sahnesi  yada 214 koltuk kapasiteli Kerem Yılmazer sahnesine gitsem salonun yarısından çoğu boş oluyor. Haliyle tamamiyle dolu bir salondaki heyecan ve canlılık, boş salonlarda olmuyor. Bence bu oyuncuların performansını oldukça düşürüyor.

Merhaba Hoşçakal’ı her zamanki  gibi yarı dolu bile olmayan bir salonda izledik. Oyun uzundu, sadece iki oyuncu olduğundan zaman zaman kopukluklar oldu ama toparlayıp izlettirdi.

Oyunun konusu aşağıda.

Oyundan:

Biz sadece yoksul değildik, elden düşme insanlardık. Buradaki yaşam da elden düşme. Daha önce kullanılmış ve bize devredilmiş. Yani hiçbir şey bize ulaşmadı. Günler bile bize ulaşamadan önce kullanılıyordu sanki.”

“Oyun yıllar sonra eve dönen Hester’in, erkek kardeşi Johnnie’yle yaşadığı birkaç saat süren aile içi hesaplaşmasını anlatıyor. Yıllarca köle gibi çalıştırıldıktan sonra bir iş kazasında bacağı kopan babaları, hurdaya çıkarılmış bir makine gibi, kenara atılmıştır. Terkettiği eve on beş yıl sonra yalnızca bir “merhaba” ve “hoşçakal” demek için uğradığını söyleyen Hester’in asıl niyeti, babasının tazminat parasından payını almaktır. Yaşamın savurup attığı bu iki kardeş bir gece boyunca yitirdikleri her şeyi; aile, çocukluk, sevinç, umut, aşk ne varsa sorguluyor.

Arzunun Onda Dokuzu (Dokuz Kadın)

Arzunun Onda Dokuzu (Dokuz Kadın)

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Heather Raffo
  • Yöneten: Arif Akkaya
  • Oyuncular: Hikmet Körmükçü, Hasibe Eren, Bensu Orhunöz, Cihan Kurtaran

Oyunun yazarı babası Iraklı, annesi Amerikalı bir kadın, Heather Raffo. Yıllar sonra ailesiyle gittiği Irak’ta gördüklerinden sonra, Amerikalıların, 30 yıl boyunca Amerika’nın desteğiyle Saddam yönetiminde yaşayan Iraklı kadınların durumunu ve çektiklerini görmesini istemiş. Zaten oyun da “kör göze parmak sokarak” tam da bunu anlatıyor.

Oyun; dokuz farklı kadını, dokuz farklı hayatı, savaşın götürdüklerini, kafa yorulduğu çok belli olan bir dramaturg, sahne,ışık ve efekt tasarımı ile ortaya koyuyor.

Üç müthiş kadın oyuncu; 1972 yılından beri Şehir Tiyatroları sanatçısı olarak sahnelerde bulunan Hikmet Körmükçü, en son ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’daki performansıyla yine şehir tiyatrolarında izlediğim Hasibe Eren ve Bizimkiler adlı televizyon dizisinden aşina olduğum Bensu Orhanöz inanılmaz bir iş çıkardılar. İkinci yarı boyunca kulaklarımızı sağır eden bombalama sesleri kimi zaman yorsa da (amaç bu zaten), bazı sahneler oldukça uzamış olsa da izlemeye değerdi.

Herkese iyi seyirler.

İşgal edilen topraklarda kültürün, hayatın, bedenin, ruhun zorla ele geçirilmesi karşısında kadınların yaşadığı çıkmazları ve ölüm kalım savaşındaki dokuz kadını anlatıyor.

Alemdar ( Tohum ve Toprak )

Alemdar ( Tohum ve Toprak )

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Orhan Asena
  • Yöneten: Engin Alkan
  • Oyuncular: Aslı Nimet Altaylar, Berna Adıgüzel, Can Başak, Çiğdem Gürel, Emrah Özertem, Erhan Abir, Esra Karabaş, Hakan Arlı, Hüseyin Tuncel, Murat Üzen, Oya Palay, Serdar Orçın, Tolga Coşkun, Ümit Taşdöğen, Yeliz Gerçek, Zafer Kırşan

Bir oyuna gitmem için Engin Alkan ismini görmem yeterlidir. Kendisini “Tarla Kuşuydu Juliet“, “İstanbul Efendisi”,” Ben Anadolu” ,”Kral Ölüşüyor” oyunlarında izledim ve televizyondaki “Yedi Numara” dizisi bizim yaş grubumuz için bir efsaneydi.

“Alemdar” oyunu, daha önce birçok tiyatro grubu tarafından sahneye konmuş olsa da, Engin Alkan’ın eli değince bu tarihi oyun, birden bire estetik kaygıları olan bir sahnede ele alınmış, modern bir oyuna dönüşmüş.

Fakat sahne tasarımı ve kurguya ayrılan mesai konuya aynı özenle ayrılmamış (Yazarı eleştirmek daha doğru olabilir.). Zira en çok üzerine düşülüp, detaylı incelenmesi gereken dört karaktere, iki saati aşkın oyun süresine rağmen, derinlemesine dalamadık. (Alemdar Paşa, II.Mahmut, Ayşe Sultan ve Kamertap)

Sahneler arası hiç boş geçiş olmamasına, sahne her yönünden (sağdan, soldan, yukarıdan , aşağıdan!) kullanılmasına ve efektlere rağmen oyun seyircinin sıkılmasına engel olamadı. Zira tüm bu saatler boyunca anlatılan konu aşağıdaki bir paragrafta özetlendiği kadardı ve çok yavaş ilerledi.

Engin Alkan’ın gönlümdeki yeri bakidir fakat Alemdar oyunu maalesef standardın üzerine çıkamadı.

Oyunun konusu:

Yeniçeriler ayaklanmıştır. Üçüncü Selim’i katlederek, kendi istedikleri adamı devletin başına getirmeyi hedeflemektedirler. Rusçuk vilayetinin âyanı Alemdar Mustafa Paşa ise bu isyanı bastırmıştır fakat Selim’in, yeniçeriler tarafından katledilmesini engelleyememiştir. Bu yüzden onun yerine II. Mahmut’u padişahlığa getirmiştir. Yeni padişahın, Alemdar Paşaya hem can borcu hem de vefa borcu vardır. Ve bir yandan padişahlığın kudreti diğer yandan da bu vefa borcu arasında sıkışmıştır. Ayrıca Mahmut, devletin en üstündeki makamda oturmasına rağmen, Alemdar Paşa ondan daha kudretli durumdadır. Bu yüzden devlet yönetiminde üstü kapalı olarak Alemdar’ın sözü geçmektedir. Alemdar, devletini seven, devleti için canını vermekten korkmayan, ve bu devleti pislikten kurtarmaya kararlı olan idealist bir insandır. Bu arada saraydaki bazı kişiler, Alemdar’ı yok etme hülyasındadırlar. Bunun için çeşitli planlar yaparlar. Alemdar ise kaya gibi dik durmaktadır. Onun bu duruşu, kendisini öldürmeye gönderilen genç cariyeyi bile etkilemiştir. Ama bu cariyeyi etkileyen daha önemli şey ise, bu sert ve kudretli Paşa’nın, aslında bir çocuk kadar saf yüreği ve temiz kalbidir. Ve işin ilginç tarafı, bu cariye de Alemdar Paşa’nın gönlünde önemli bir yer edinmiştir. Bir gün yeniçeriler, çok daha güçlü bir şekilde ayaklanacaklar ve başta kendi kudretini düşünen Sultan Mahmut olmak üzere, Alemdar Mustafa Paşa’nın etrafındaki kişiler onu yalnız bırakacaktır. Sadece biri hariç.”