Şehir Tiyatroları’nda Son İzlediklerim: Şekerpare, Cibali Karakolu, Fehim Paşa Konağı ve Şahane Züğürtler

Şehir Tiyatroları’nda Son İzlediklerim: Şekerpare, Cibali Karakolu, Fehim Paşa Konağı ve Şahane Züğürtler

Şekerpare

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Yavuz Turgul
  • Yöneten. Engin Alkan
  • Oyuncular: Aslı Menaz, Aybar Taştekin, Berfu Aydoğan, Buğra Can Ildırışık, Cafer Alpsolay, Dolunay Pircioğlu, Emre Çağrı Akbaba, Engin Alkan, Ercan Demirhan, Nurdan Gür, Onur Demircan, Tarık Köksal, Uğur Dilbaz, Volkan Öztürk, Yağmur Damcıoğlu Namak, Yeşim Mazıcıoğlu, Zeynep Çelik Küreş, Zeynep Göktay Dilbaz

” 19. yüzyıl İstanbul’u. Düzenbaz Komiser Ziver’in karakoluna tayin olan; kimine göre saf, kimine göre enayi; Bekçi Cumali, Galata’nın “namlı” kızlarından Şekerpare’ye vurulur. İki kalp birbirini bulmuştur bulmasına ama, Ziver’in Cumali için başka planları vardır. Dönemin aşina olduğumuz, sirto ve longalarıyla yeniden müziklenen, Türk Sineması’nın ünlü klasiği, tiyatro sahnesinde.”

Son 10 yıldır Engin Alkan’ın izlemediğim oyunu yok sanıyorum. Acayip bir enerjisi var hem kendi oyunculuğunun hem yönettiği oyunların. Bir şekilde o tiyatronun dokunabilme durumunu kullanıp en kötü gününüzde bile olsanız sizi oyunun içine çekmeyi başarıyor.

Şekerpare deyince, herkesin olduğu gibi benim de, aklıma; daha ben doğmadan önce çekilmiş olmasına rağmen neredeyse sahnelerini ezbere bildiğim Şener Şenli, İlyas Salmanlı, Yaprak Özdemiroğlulu müthiş Atıf Yılmaz filmi geliyor. Şener Şen’in o müthiş oyunculuğu ve dillere dolanan repliklerinden sonra tiyatroda nasıl olur acaba, bir de dekoru çok sevgili(!) Barış Dinçel yapmış, olmuş mudur ki diye kafamda sorularla gittim oyuna. Fakat öncelikle çok çok güzel bir dekor vardı. Bayıldım. İşlevsel, modern, döneme referansları olan, inmeli çıkmalı, bolca kullanılan… (Görüldüğü üzere Sayın Dinçel’e gerektiğinde hakkını da veriyorum.)

Oyun ise hikayeyi korumuş ama o müthiş ve akıllarımızdaki orjinalinin kötü bir taklidi olma ihtimalini ortadan kaldırıp, güzel ve eğlenceli yeni bir versiyona dönebilmiş. O nedenle ilk dakikalardan itibaren bu kıyaslama halinden çıkıp keyifle izleyebildim.

Şehir Tiyatrolarında izlenebilecek kalitede 2-3 oyundan birisi olduğundan gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum.

Cibali Karakolu

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Henri KEROUL, Albert BARRE
  • Yöneten. Nedret DENİZHAN
  • Oyuncular: Berrin Koper, Cem Uras, Derya Kurtuluş Oktar, Doğan Altınel, Eylül Soğukçay, Hülya Arslan, Murat Bavli, Murat Derya Kılıç, Naci Taşdöğen, Şehnaz Bölen Taftali, Tarık Şerbetçıoğlu, Tuğçe Açıkgöz, Zihni Göktay, İbrahim Ulutaş, Begüm Yazıcıoğlu

” Cibali Karakolu hali hazırda varlığını koruyan pek çok gerçeğe ışık tutarak geçmişten günümüzü yansıtan eleştirel bir ayna olmayı başarıyor. Öğrenilmiş kadın erkek ilişkileri başta olmak üzere, paranın ilişkilerdeki etkisi, çeşitli kurumlardaki eksikliklerin neden olduğu yetersizlik, toplumsal ve politik yaşama dair eleştirilerle biçimlenen oyun, güldürmek kadar yeniden cevaplanması gereken pek çok soruyu da beraberinde getirmektedir.”

Doğaçlama tiyatro geleneğinin son temsilcilerinden sayılan usta tiyatrocu Zihni Göktay’ı sanıyorum 2 veya 3 kez uzun yıllar arayla Lüküs Hayat’ta, sonra Kanlı Nigar’da ve 2 kez de bu oyunda izleme şansım oldu.

Oyununu güncel gelişmelere göre her seferinde yenileyen, seyirciyle diyalogunu hiç kaybetmeden oynamayı seven, senelerin deneyimiyle sahnenin her milimetresine hakim, saatler boyunca sizi oyundan koparmamayı başaran ve lafını hiç bir dönemde esirgemeyen usta, bu oyunda da sazı eline alıyor.

Her ne kadar artık modern tiyatronun uçsuz bucaklığı bizi geleneksel tiyatronun sınırlarından kaçırıyormuş gibi dursa da aslında iyi bir klasik oyun izlemenin tadı da hala başka…

Yeni sezonda devam edecekler mi bilmiyorum ama çalışmadan duramayan Zihni Göktay’ı hangi oyunda olursa olsun takip edip gidin izleyin derim.

 

Fehim Paşa Konağı

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Turgut ÖZAKMAN
  • Yöneten. Kemal KOCATÜRK
  • Oyuncular: Ali Karagöz, Bahtiyar Engin, Cihan Kurtaran, Çağatay Palabıyık, Gülsün Odabaş, Hamit Erentürk, Murat Ozan, Murat Üzen, Nazan Yatgın Palabıyık, Nevzat Çankara, Orhan Hızlı, Pelin Budak, Pınar Demiral, Selçuk Soğukçay, Serkan Bacak, Volkan Ayhan, Zeynep Ceren Gedikali

” Turgut Özakman’a 1979 yılında Büyük Ödül kazandıran Fehim Paşa Konağı, 1908 yılında, 2. Meşrutiyetin arifesinde, Abdülhamit’in son günlerinde geçer. Eski Kabadayı Rasim Baba’nın oğlu Yusuf gölge oyunuyla ilgilenmektedir. Bu durum Rasim Babayı rahatsız etmektedir. Oğlunun da kendisi gibi Fehim Paşa’ya bağlı ünlü bir kabadayı olmasını isteyen Rasim Baba, oğlunu Fehim Paşa’nın konağına götürür. Fakat Yusuf’un karagöz oynatıcısı olduğu öğrenilince, Rasim baba büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Oğlu Yusuf, konaktaki kadınları eğlendirmek için bizzat Fehim Paşa tarafından gölge oyuncusu olarak görevlendirilir. Bir de üstüne Yusuf, Fehim Paşa’nın kızına âşık olunca büyük siyasi karışıklıkların, iktidar kavgalarının ortasında eğlenceli bir olaylar dizisi gelişir.

Oyun 160 dakika… Yani çok oyuncu var, giren çıkan olan biten…. Ama benim artık bu kadar demode bir yorumu 160 dakika izleyip bir de keyif alacak durumum yok. 60 yaş üstü anneler, teyzeler çok sevebilirler o ayrı…

 

Şahane Züğürtler

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Jacques DEVAL
  • Yöneten. Haldun DORMEN
  • Oyuncular: Barış Çağatay Çakıroğlu, Can Başak, Ceylan Çete, Çağrı Özgür Hün, Dilay Taşkaya, Müge Akyamaç, Özgün Akaçça, Süeda Çil, Onur Şirin, Hakan Güner, Besim Demirkıran, Caner Bilginer, Engin Akpınar

Rusya’daki devrimden sonra pek çok Rus asilzadesi batı ülkelerine kaçtı. Ouratieff çifti de bu ailelerden biridir. Çar’a ait yüklüce bir serveti de beraberinde getiren çift bu paraya dokunmaz, çeşitli evlerde hizmetçilik ve uşaklık yaparak hayatlarını sürdürmeye devam ederler. Ancak bu parada herkesin gözü vardır ve Ouratieff çifti parayı korumak için büyük bir gayret içindedir. Neticede, çok büyük bir servete hükmetmekle beraber yoksul bir hayat yaşayan çiftin başına akılalmaz olaylar gelir. Fransız bulvar tiyatrosunun öncülerinden aktör, yazar ve yönetmen Jacques Deval’in 1933’te yazdığı komedi, eğlenceli iki saat geçirmek isteyenler için kaçırılmaz bir fırsat.

Bu oyun da 150 dakika =)… İzleniyor, konu ve mesajı anlaşılır, gülümseten komedi unsurları da var. Boş bir akşamı değerlendirmek için güzel fakat gidilebilecek daha güzel oyunlar var artık bu bollukta.

 

On İki Öfkeli Adam ve #Cehennem

On İki Öfkeli Adam ve #Cehennem

On İki Öfkeli AdamOn İki Öfkeli Adam

  • Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Reginald Rose
  • Yöneten: Arif Akkaya
  • Oyuncular: Ahmet Özaslan, Ali Gökmen Altuğ, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Gün Koper, Kutay Kırşehirlioğlu, Mehmet Avdan, Metin Çoban, Nihat Alpteki, Rahmi Elhan, Serdar Orçin, Yalçın Avşar

Şüphelinin suçlu olduğunun genel kabul görüldüğü jüride, bir üye bu karara karşı çıkarsa ne olur? 12 jüri üyesi üzerinden adalet kavramını sorgulayan oyun tiyatro seyircisi ile buluşuyor.

1957 yılında çekilen film ile meşhurlaşmış 12 Angry Men’in tiyatro sahnesindeki uyarlamasını beğendiğimi söyleyebilirim. Şehir ve devlet tiyatrolarında görmeye alışkın olduğumuz “teatral” tavırlar oyunculukların gerçeklik hissini aşağı çekiyor olsa da, konusu itibariyle (özellikle de sonunu bilmiyorsanız), bakış açılarını değiştirmek konusu ve adalet kavramı üzerinden merakla gelişen dava jürisini keyifle izleyebilirsiniz.

on-iki-ofkeli-adam_01

 

cehennemCehennem

  • Devlet Tiyatroları
  • Yazan: Jeniffer Haley
  • Yöneten: Metin Belgin
  • Oyuncular: Metin Belgin, Simay Tuna, Ahmet Somers, Hakan Onat, Aslı Sarınç

#cehennem, düşüncelerimizi kodlayan, yaşamı gerçeklikten koparan ve şiddet dürtüsünü tetikleyen sanal dünyanın gelecekte duygularımızı da ele geçirme boyutlarını bilimkurgu atmosferinde tartışıyor.

Yenilikçi oyunları gerçekten çok seviyor ve destekliyorum. Bir gelecekte, sanal dünyaların gerçek dünyayla karıştığı ve sanal dünyada suçların işlendiği bir zamanda, suçun “suç” olabilmesi için illa gerçek dünyada mı olması gerektiği sorgulanıyor. Pedofili ve sanal kimlik-gerçek kimlik konularını değişik bir bakış açısıyla sunan oyun, finalinde bazı sürprizler barındırıyor.

Oyunu annemle izledik. Maalesef internet-sanal dünya terimlerine çok hakim olmadığından oyunun asıl numarası olan ve açıkça söylenmeyen durumu (yazamıyorum spoiler olmasın diye!) anlamamış. Ben anlatınca ona, taşları yerine oturtabildi.

Dekoru şahsen çok sade ve uğraşılmamış bulmakla birlikte amaca hizmet eder bulmuştum. Fakat sonra oyunun dünyadaki versiyonlarındaki dekor tasarılarını görünce, bir ince kıskandım.  Ama olsundu. Böyle yenilikçi bir oyunu sahneye koymak bile bir adım, bir adım sonra dekorlar, bir adım sonra oyunculuklar derken derken gelişecek tiyatromuz. Yaşasın Polyannacılık ! Hey!

cehennem-01

cehennem-02

Uyuduğum Tiyatro Oyunları: Kısasa Kısas ve Sersem Kocanın Kurnaz Karısı

Uyuduğum Tiyatro Oyunları: Kısasa Kısas ve Sersem Kocanın Kurnaz Karısı

Tiyatro emekçilerine çok saygı duyuyorum ve iyi bir tiyatro izleyicisi olduğumu düşünüyorum. Fakat tiyatroya emek verenler kadar ben de seyirci olarak zamanımı ve paramı harcayıp, üstüne beklentilerle oyun izlemeye gidiyorum. E oyunları da beğenmeyince bir çift kelam etmeye hakkım olsun artık.

Kısasa KısasKısasa Kısas 

  • Yazan: William Shakespeare
  • Yöneten: Zişan Uğurlu
  • Oyuncular: Caner Bilginer, Cengiz Tangör, Enes Mazak, Erkan Akkoyunlu, Ertuğrul Postoğlu, Gün Koper, Hüseyin Köroğlu, İrem Arslan, Okan Karaca, Zeki Yıldırım
  • Süre: 105 dk / 2 perde

“Shakespeare tarafindan yazılan KISASA KISAS adalet, merhamet, ahlaki yetkinlik, evlilik öncesi ilişki, aşk kavramlarını sorgularken tebdil-i kıyafet sürprizleriyle dolu bir olaylar örgüsüyle, yapılan pazarlıkları, anlaşmaları ve otoriteyi dokunabileceğimiz bir yakınlığa getirip cağdaş dünya sorunlarına yeni bir gözle bakmamızı sağlar.”

Sahneyi görünce çok heyecanlandım. Üstüne broşürde Zişan Uğurlu’nun kariyerini okuyunca iyice beklentim arttı fakat ne söylediğini anlamakta zorlandığım, anaokulu temsiline çıkarcasına oyunculuklar… kimi rolünü aşırı büyüten, kimi sözleri içine yutan oyuncular…

Gözlerimi açık tutabilmek için çok zorlandım, çoğu zaman da başaramadım. Annemle gitmiştik, kadıncağız uyuyamadı da benim gibi, aşırı mutsuzdu oyun bitimi. Fakat insanlar ayakta alkışladılar. Baya şok geçirdik ve bizde mi bir problem var diye düşündük…

sersemkocaSersem Kocanın Kurnaz Karısı

  • Yazan: Haldun Taner
  • Yöneten: Nur Şubaşı
  • Oyuncular: Murat Karasu, Mehlika Balkan, Saydam Yeniay, Rüyam Dirin, Ali Fuat Çimen, Filiz Kılıç, Şamil Kafkas, Nurettin Özşuca, Ediz Akşehir, Orkun Gülşen, Ergun Akvuran, Necmettin Amaç, Ferdi Atuner,
  • Süre: 105 dk / 2 perde
 “”Öyle bir tiyatro ki buram buram biz koksun, hem de çağa uygun olsun…”
Bu sözlerle başlar serüven… Moliere’nin oyununu çalışan Tomas Fasülyeciyan ve tüluat oyunlarıyla üstadı Küçük İsmail Efendi arasında anlaşmazlıklarla sürüp gider…
Haldun Taner’in yazdığı bu oyun Türk Tiyatrosu’nun kimlik arayışını anlatan gerçek ve komedinin iç içe geçtiği “oyun içinde oyun” kurgusuyla tiyatromuzun en iyi örneklerinden biridir. “
Sevgili tiyatro oyuncusu abilerim ablalarım. Ermeni aksanı yapmaya çalışmışsınız ama dedikleriniz anlaşılmıyor. Profesyonel oyunculukla müsamere öğrencisi oyunculuğu arasında dağlar kadar fark var, sizin oyununuzda o fark hiç anlaşılmıyor. İlk yarı zor dayandık ve arada çıktık.  Güzelim oyunu harcamışsınız mı sanki?
Kısa Kısa #10 – Kabare, Kapıların Dışında, Michalengelo, İsim Şehir Hayvan ve Alevli Günler

Kısa Kısa #10 – Kabare, Kapıların Dışında, Michalengelo, İsim Şehir Hayvan ve Alevli Günler

Bu oyunları izleyip yazılarını yazalı çok oldu ama paylaşmak bugüne kısmetmiş:

Kabare / Şehir Tiyatroları

  • 2013_Kabare_AfişYazan : Joe Masteroff
  • Yöneten : Yücel Erten
  • Koreografi: Selçuk Borak
  • Müzik: John Kander
  • Süre: 2 Saat 40 Dakika / 2 Perde
  • Oyuncular : Ayşem Yağmur Ulusoy, Berk Samur, Can Başak, Ceren Hacımuratoğlu, Deniz Evrenol, Doğan Şirin, Eraslan Sağlam, Ergün Üğlü, Hakan Arlı, Mehmet Soner Dinç, Mert Turak, Nurdan Kalınağa, Özge Borak, Özge Midilli, Pelin Budak, Pınar Aygün, Selma Kutluğ, Yılmaz Arda Alpkıray

“Bir kabare aktristi ile Amerikalı bir yazarın kısa ömürlü aşkı ve onları kuşatan büyük toplumsal kaos. 1931 yılı, Berlin Bir yanda faşizmin tırmanışıyla süre giden huzursuzluk ve açlık; diğer yanda yalnızca eğlence ve para peşinde küçük burjuvaların kendi kabuklarındaki umursamaz yaşam. Kült müzikaller sınıfında yer alan Kabare,1972’de beyaz perdeye aktarıldığında 8 Oscar kazanmış ve “Tüm Zamanların En İyi Yüz Filmi” listesine girmiştir.”

Bu oyundan bahsedeceksem öncelikle Mert Turak’tan bahsetmeliyim. Daha önce yine Şehir Tiyatrolarının Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ve Romeo ve Juliet oyunların izlediğim oyuncu, bu iki oyunda olduğu gibi yine başroldeydi ve yine oyunu sırtladı. O kadar yüksek bir enerjisi var ki, sahnede görüldüğü her an dikkatleri üzerine çekmesini biliyor.

Dünyanın  en ünlü müzikallerinden birini oynayan Şehir Tiyatrolarının bu oyununa bir hayli konsantre gitmiştim fakat şu yazımda belirttiğim üzere arkamda oturan kadın yüzünden dikkatim darmadağın oldu.

Ümraniye sahnesi de berbat ses düzeniyle (su ara yenileniyor/ ya da yenilendi sanırım) bu dağınıklığıma eklendi .Zira ses o kadar çok dağılıyordu ki, ne söylendiğini hiç anlamadık. Çoğu diyalog ve şarkı sözlerinin tamamı gürültüden ibaretti.

Bu kadar çok dikkat dağıtıcı olmasına rağmen, oyunun prodüksiyonunu fena bulmadım. İzleyeceklere iyi seyirler dilerim;

Kapıların Dışında / Yolcu Tiyatro

  • kapıların dışındaYolcu Tiyatro
  • Yazan: Wolfgang Borchert
  • Çeviren: Behçet Necatigil
  • Yöneten: Ersin Umut Güler
  • Oyuncular: Cenk Dost Verdi, Müzeyyen Durgun, Yasemin Ertorun, Ersin Umut Güler

“Yolcu Tiyatro seyircisi ile buluşacağı ilk oyun için, tiyatro tarihinin en güçlü savaş karşıtı oyunlarından biri olan, ?Kapıların Dışında? oyununu, dijital 3D mapping teknolojisini kullanarak sahneliyor.

Animasyonlarla gerçek oyuncuların iç içe geçtiği oyunda, dijital teknoloji bir fon olarak değil, oyunun bir parçası olarak kullanılıyor. Oyuncuların, animasyonlar ile interaktif olarak sürekli iletişim halinde oldukları oyun, seyirciler için bugüne kadar tiyatro sahnesinde yaşamadıkları farklı bir deneyim oluşturacaktır.

Savaşın birey üzerindeki yıkıcı etkisinin anlatıldığı ?Kapıların Dışında? oyununda, ruhsal ve fiziksel yaralarla savaştan yurduna dönen bir askerin, döndüğünde hiçbir şeyi eskisi gibi bulamamasının hikayesi anlatılıyor.”

Prömiyeri’nde izlediğim ve üzerinden çoook uzun zaman geçen oyunda; oyuncuların video/animasyon görüntüleri ile gerçek oyunlarını iç içe geçirmişlerdi. Açıkçası oyun tanıtımında bu özelliğini o kadar çok ön plana çıkarmışlardı ki, beklentim bir hayli yüksekti. Fakat pek beklediğim gibi olmadığını söyleyebilirim.

Yine de bu kadar genç bir ekibin, böyle cesur denemeler yapmasını takdir ediyorum ve takip etmeye devam edeceğim.

Michelangelo / Devlet Tiyatroları

  • michalengeloDevlet Tiyatroları
  • Yazan: Irmak Bahçeçi
  • Yöneten: Saydam Yeniay
  • Oyuncular: Atilla Şendil, Mahmut Gökgöz, Cemal Ünlü, Ozan Uçar, Tevfik Tarhal, Kemal Topal, Nurettin Özşuca, Çetin Demir, Onur Serimer, İpek Gülbir, Duygu Yürükçe, Arda Baykal, Utku Çorbacı, Merve İleri, Merve Bağdatlı, Gökay Müftüoğlu, Yiğit Kartal, Çetin Demir, Samet Silme

“Rönesans’ın önemli sanatçılarından biri olan Michelangelo Buanorotti’nin, Roma’daki Sistine Şapeli’ni resimlerken yaşadığı son birkaç hafta… Heykeltraş, ressam, mimar Michelangelo sanatın iktidarla yaşadığı çatışmaları, dehasının sonucu gelen kaçınılmaz yalnızlığı ve güvensizlikleriyle, yüzyıllar boyunca insanlık tarihinin en büyük hazinelerinden biri olarak anılacak olan büyük eserini tamamlamaya çalışır.”

michelangeloDevlet Tiyatrolarının bol ödüllü oyununu konuşmaya dekorundan başlamak gerekir. Sistine Şapali’nin resimlendiği zamanı anlatan oyundaki dekor kilisedeki iskeleleri ve oyunun sonunda büyük bir ihtişamla süpriz yapan detayları içeriyor.

Kalabalık kadronun bu gösterişli dekoru kullanımı ışıklarla da birleşince gerçeken çok etkileyiciydi. Fakat Devlet Tiyatrosu oyuncularının klasik oyun anlayışı, bu kadar çok modern tiyatroyla haşır neşir olan benim gibi bir çok izleyiciye abartılı ve gerçeklik duygusundan uzak geliyor.

Keşke bu güzel dekorun  hakkını vererek biraz daha modern yorumlayabilselermiş… Ama yine de izlenmeye değer olduğunu düşünüyorum. En azından Michelangeloyu biraz daha yakından tanımak için… İyi seyirler.

İsim Şehir Hayvan

  • Tiyatro İstanbul
  • Yöneten : Metin Serezli
  • Yazan : Yılmaz Özdil 
  • Oynayanlar   : Nusret Çetinel, Sabri Özmener, Hülya Gülşen, Bilal Çatalçekiç, Burcu Kazbek, Taner Ergör, Banu Çiçek, Yeliz Şatıroğlu, Levent Çimen, Aybar Taştekin, Serdar Aslan, Alev Azyok, Zafer Aslan, Anıl Yülek

Yılmaz Özdil’in köşe yazılarından hazırlanan “skeç”lerden oluşan oyunumsu çalışma. Uzun yıllardır izlediğim en kötü işlerden biri. Ne oyunculuklar, ne rahmetli Metin Serezli’nin yönetimi, ne “hala bu işi neden yaptığını anlamadığım” Barış Dinçel’in sahne tasarımı… Hiç birinin elle tutulur bir yanı yoktu. Yılmaz Özdil’in yazılarını merak ediyorsanız, yazılarını okuyun! Hiiiç oyuna gitmeye zahmet etmeyin…

alevli_gunlerAlevli Günler

  • İstanbul Halk Tiyatrosu
  • Yazan: Irmak Bahçeci
  • Yöneten : Yıldıray Şahinler
  • Oyuncular: Cem Davran, Erkan Can, Yıldıray Şahinler, Bahtiyar Engin, Selin Yeninci

“Çocukluğundan beri ayrılmamış üç arkadaş, biri mahallenin kasabı, biri muhasebeci, biri de Türk kültürü profesörü olmuş üç kafadar… İçlerinden biri kanser olunca, inançları gereği öldükten sonra yakılmak ister ve farklı olana yaşam hakkı vermeyen düzenle karşı karşıya gelirler. Başvurdukları her yerde başka komediler yaşar, her türden anlaşmazlık ve anlayışsızlıklarla karşılaşır, bize çağdaş bir ?Yaşar-yaşamaz? hikayesi sunarlar. “

Göndermeleri, esprileri ve oyunculukları çok iyi olan oyunun iki büyük kusuru olduğunu düşünüyorum. Birincisi 2,5 saate varan süresi. Komedi unsurları içeriyor olsa da 2,5 saat boyunca konsantre olmak çok zor oluyor. Ayrıca uzatılan ve sıkan bir kaç sahnenin çok rahat kısaltılabileceğini düşünüyorum. İkincisi ise artık benim görmekten bıktığım, fakat dekor tasarımcısı kıtlığı varmışçasına tüm tiyatroların çalıştığı Barış Dinçel tasarımı olduğu her halinden belli ahşaplı saçma kalabalıklı dekor!

Bu iki unsur dışında en azından usta oyuncuları izlemek için seyredilebilir. İyi seyirler,

Çehov’un Vişne Bahçesi Sahnede

Çehov’un Vişne Bahçesi Sahnede

  • VişneBahçesi_AfişİBB Şehir Tiyatroları
  • Yazan: Anton Çehov
  • Yönetmen: Engin Alkan
  • Süre: 2 sa 15 dk
  • Oyuncular: Aslı Nimet Altaylar, Başak Erzi, Berna Adıgüzel, Cemal Ahhan Şener, Çağlar Polat, Destan Batmaz, Emre Şen, Engin Alkan,Erhan Abir, H.Samet Hafızoğlu, Hümay Güldağ, Hüseyın Tuncel, Işıl Zeynep Tangör, Murat Üzen, Selin Türkmen, Zafer Kırşan, Zeynep Ceren Gedikali

“Aristokrat bir ailenin son fertleri tüm servetlerini tüketmişlerdir. Ellerinde kalan son şey olan vişne bahçesiyle çevrili çiftlikleri ise borçlarından ötürü satılmak üzeredir. Üretmeye ve çalışmaya alışık olmayan bu insanlar; kapılarını sıkıca kapadıkları evlerinde, servetlerinin son kırıntılarını tüketirken, dışarıda yaşanan büyük değişim, sadece o ünlü vişne bahçelerini değil, eskiden olduğu gibi sürdürebileceklerini sandıkları yaşamlarını da tehdit etmektedir. Çehov, “değişim” denilen süreci sorgularken, 19. yüzyıl sonu Rus aristokrasisinin çözülüşüne ve çöküşüne tanıklığa çağırıyor.”

Şimdiye kadar 10’a yakın oyununu izleme şansı bulduğum ve yeni oyunlarını heyecanla bekleyip, koşa koşa gidip izlediğim Engin Alkan, bana göre Türk Tiyatrosu’nun en önemli yönetmenlerinden. Vişne Bahçesi bu sezon boyunca izlemek istedim, biraz geç oldu ama sonunda bu nefis oyunla buluştum.

Oyuna geçmeden büyük alkış hakeden Cem Yılmazer ve Duygu Türkekol’u yazmalıyım önce. Dekor ve ışık gerçekten çok çok güzeldi. Oyuna bu kadar iyi katkı  yapan dekoru uzun zamandır görmemiştim. Renkler, sahne giriş çıkışları, o mükemmel dal parçalarından heykel ve onunla yakalanan gölgeler ile sahnenin gerçekten bir vişne bahçesine dönüşmesi… Sonra ailenin o bahçeye hapsolduğunu anlatan o koca ahşap duvarlar, hep yenilen içilen harcanan tüketileni anlatan o koca masa… Hepsi çok çok iyiydi. Dekorla ilgili tek yapabileceğim eleştiri masanın yerini biraz uzak bulmuş olmam olabilir. Masanın önünü de kullandılar oyuncular ama biraz daha yakın olabilirdi sanki. (bir de hem miyopum hem astigmatım var, ondan uzak gelmiş olabilir :))

Ayrıca dekorla birlikte kostümler de çok başarılıydı. Oyunun içine girmemize çok büyük etkenlerdi. Değişimin olduğu Rusya’ya ayak uyduramamış aristokratlar pudralı yüzleri ve dönem kostümleri ile sahneye çıkarken, mücadeleci çağdaşlar günümüz kıyaferleriyle sahnedelerdi. (Hatta oyun içinde taraf değiştirenler bile oldu…)

vişne bahçesi

akbahaber.com

vişne bahçesi

oznurdogan.com

Oyuna gelecek olursak, Çehov’un eserini çok uzun yıllar evvel okumuştum. Hatırımda kalan, oldukça ağır bir hikayeye sahip oluşuydu. Engin Alkan’ın rejisi bu ağırlığı olabildiğince yumuşatıp, bazı uzatılan sahneler akışı yavaşlatsa da,  metnin mesajlarını yok etmeden daha rahat seyredebilecek bir hale getirmişler.

Oyunculukları da beğendim. Karikatürize karakterler gayet kararında tutularak, oyunun dengesini çok iyi sağlamıştı. Bunu özellikle tebrik etmek isterim çünkü bu tip oyunlara katılmaya çalışan komedi unsuru çoğunlukla oyundan kopmamıza neden olacak kadar abartılıyor. Bu oyunda denge çok iyiydi. Oyunculuklar deyince Engin Alkan özellikle oyunun sonlarına doğru yükselen performansıyla müthişti. O mükemmel tiradı gerçekten tüylerimi diken diken etti.

Oyunun keyfi damağımda, verdiği mesajları ve alt metni uzun uzun yazamayacağım. Özetle, biraz uzun olması ve zaman zaman akışındaki sıkıntılar haricinde çok keyifliydi. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.

İyi seyirler,

Bahçe

Sınıfların yeniden belirlendiği, sermayenin, elitlerden yeni zenginlere el değiştirdiği, para kazanma hırsının alevlendiği, değer yargılarının değiştiği, eski ile yeninin, geçmiş ile şimdinin yaman çelişkisiyle bezeli bir Bahçe’ yi hikaye edeceğiz birazdan.

Bu bahçede geleneğin ve statükonun var ettiği seçkin insanlar yoksullaşmayı ve belki de yok oluşa  katlanmayı göze alsalar bile kemikleşmiş ezberlerinden ödün vermeye yanaşmazlar. Zamanın dayattığı yenilenmeye ayak uydurmayı reddederler. Varlıklarını sürdürebilmenin çözümü kendilerinde olmasına karşın, hiç bir eylemde bulunmazlar. Durmaksızın konuşurlar ama kimsenin birbirini dinlemediği gülünç bir o kadar da acıklı cümleler sarf ederler. Bu bahçede adeta hiç bir cümle tamamlanamaz. 

Seçkinlerimiz, eski güçlerini ve görkemlerini arzularlar fakat varlıklarını borçlu oldukları değerlerin giderek anlamsızlaşmasını görmezden gelme refleksiyle bir çeşit körlüğe sığınırlar. Bu körlük sürekli bir nostalji hissiyle şimdinin boşluğundan beslenir.

Peki, eski olanın çöküşünden  bir ” yeni” var edilebilecek midir? Her dönüşüm ilerleme ile eş anlam içerir mi? Yozlaşma ile ilerleme arasındaki sınır nedir? Bahçedeki dönüşümün öncülleri ilerlemeyi ve çağdaşlığı kültüre dönüştürebilecek bir sistemi var edebilecekler midir? Sözü edilen toplumsal dönüşüm bir yenilenme midir, yoksa topyekûn  bir tepetaklak oluş mu?

Değişim arzusu taşımayan bir toplum yoktur. Statükoya karşı çıkarak çağdaşlaşmayı hedefleyen bir çaba, var olan sistemin yok saydıklarından ihtiyaç duyduğu desteği bulabilir. Ne var ki taşları yerinden oynatacak denli güçlenen tabanın sesi,  kendine bir yer edindikten sonra, yeni bir felsefe yaratmayı seçecek midir? Yoksa gücünü şeklen değişmiş statükonun restorasyonu için mi harcayacaktır?

Biz bu sorularımızın yanıtlarını kendi bahçemizde aramaya devam edeceğiz.”

?Engin Alkan