
Felix Gonzalez Torres
İstanbul Bienali başladı malumunuz. Bienale giden veya gitmeyi düşünenler Felix Gonzalez Torres ismini çok sık duyacaklar. Çünkü Bienal’in küratörleri Adriano Pedrosa ve Jens Hoffman bu seneki İsimsiz konseptinin çıkış noktası olarak sanatçının eserlerini almışlar. (Ayrıca sanatçının 5 yapıtı da bienalde sergilenmekte.)
Bir önceki bienal ziyaretimden çok net hatırladığım üzere, bir çok eseri anlamamış, sergileri ve çalışmaları oldukça sıkıcı bulmuştum. Bu sene ise bienale gitmeden tam donanımlı olmaya kararlıyım.
Bu nedenle Torres’i ve çalışmalarını inceledim. Aldığım notlar aşağıda.
İyi okumalar,
- Felix Gonzalez-Torres 1957 yılında Küba’da doğmuş.
- 1964 yılında babasının kendisine aldığı suluboya seti,1970 yılında kız kardeşi ile gönderildiği ve 1 yıl kaldıkları İspanya’daki yetimhane çocukluğunda önemli rol oynamış.
- 1976 yılında kolejden mezun olduktan sonra Puerto Üniversitesinde sanat çalışmalarına başlamış.
- 1979 yılında Newyork’a taşınmış, 1981 yılında Pratt Güzel Sanatlar Enstitüsü fotoğraf bölümünden mezun olmuş, 1986 yılında Venice’e gelerek üniversiteye girmiş ve 1987 yılında masterını tamamlamış.
- Tüm bu seneleri ailesinden ayrı, kedileriyle kalacak yer arayarak ve oradan oraya gezerek geçirmiş.
- 1986’da annesini lösemiden, 1991’de sevgilisi Ross’u AIDS’ten ve 3 hafta sonra da babasını kaybetmiş.
- 1987 yılında Group Material adlı aktivistlerden oluşan sanat topluluğuna katılan sanatçı, 1989’da toplulukla birlikte Berkeley Sanat Müzesine, AID konulu çalışmalar için davet edilmiş.

1987-1990 Perfect Lovers
- 1989 yılında İsimsiz sergilerini açan Torres’in çalışmaları kısa yaşamında ( ve ölümünden sonra) bir çok solo sergide sergilendi.
- Sanatçı, minimalizm, politik aktivizim ve kavramsal sanat ile harmanladığı çalışmalarında takvim, yapboz, şeker kümeleri, ampüller, dilbilimsel portreler ve fotoğrafları kullandı.
1991 Portrait of Ross
- Gonzalez Torres’in yapıtlarının değişik özelliklerinden biri, eselerinde bulunan ambalajlı şeker yada basılı dergi gibi unsurların, sergiyi gezen ziyaretçiler tarafından alınabiliyor olması. Eseri ziyaretçisiyle paylaşarak değişik bir algı yaratan sanatçı, yukarıdaki 1991-Ross’un portresi çalışmasında, AIDsten kaybettiği sevgilisi Ross’un ağırlığı kadar şekeri sergileyip ziyaretçilere sunmaktaydı. Şekerler azaldıkça, Ross’un da aynı hastalığındaki gibi yavaş yavaş kaybolduğu algısı yaratılıyordu.
- 1996 yılında, 38 yaşındayken AIDS’ten ölen ve son nefesine kadar çalışmayı sürdüren, parçalarına ayrılabilen eserleriyle yok oluşu ve yenilenebilmeyi simgelediği sanılan sanatçı, 5.İstanbul Bienal’inde eserleri ve “varlığıyla” ABD’yi temsil ederken, bu bienalde “yokluğuyla” sergiye öncülük ediyor.
Kaynak: queerculturalcenter.org, wikipedia, eminhitay.com,