Son Zamanlarda Neler İzledim? Dizi ve Film Önerileri – Temmuz 2021

Son Zamanlarda Neler İzledim? Dizi ve Film Önerileri – Temmuz 2021

Haziran sonu itibariyle kapalı sinema salonları açıldı fakat genel bir kamuoyu yoklaması yaptım, henüz erken dediler korkuttular beni, çift aşıya kadar bekleyeceğim. Açık sinema gösterimlerine de bilet bulamadım bir türlü istediğim filmlere…

Neyse bundan sonra daha keyifle, beyaz perdede film izleyeceğim/iz günler yakındır umarım diyorum. 

Yine kısa kısa ve kendimce kategorilere ayırarak yazıyorum. Eğer bir platformdan izliyorsam onu da belirtiyorum ama bazıları da malum yerlerden, ask google please! =)

Not: Devam eden ve izlediğim dizileri değil de yeni başlamış olanları bu yazıda paylaştım. BoJack, Ozark, The Crown gibi dizileri zaten izlemişsinizdir, söylemeye gerek yok. =)

Not2: Dizilerden de ilk sezonunun tamamını bitirdiklerimi paylaşıyorum. Zira başı iyi sonu kötü veya tam tersi olabilir.  (Örneğin Exxen’de “Gibi” var. Müthiş gidiyor şimdilik )

İyi seyirler,

Kaçırmayın!

Film – Sound Of Metal – Internet // İzledikten günler sonra bile etkisinden çıkamadığımız filmler vardır ya, işte onlardan biri. Duyma yetisini kaybeden bir bateristin gün gün yaşadıkları, sesin varlığının ve yokluğunun hayatına etkisi neredeyse belgesel gibi işlenmiş. Riz Ahmed’in muhtemelen hayatının rolünü inanılmaz bir gerçekçilikle oynadığı filmde ses kurgusu kusursuz. Ve final hala böğrümden kalkmadı. Mutlaka izleyin, mutlaka!

 

Baya İyi!

Dizi – Ramy – BluTV // Bazı dizilere garip bir önyargım oluyor, sonra kendime çok kızıyorum. Ramy için de bir sürü sevdiğim sinema/dizi yazarının övgüsünü duymuştum ama sevmeyeceğim gibi gelmişti. İki sezonu resmen binge watch halinde tükettim. Ana karakter Ramy’nin – bazen bıktıran – Amerika’da büyümüş muhafazakar Müslüman erkek sorunlarının ötesinde, ailenin annesi ve kız kardeşinin hatta babasının hayatına odaklandıkları bölümler çok iyi. 3.sezon onayını alan diziyi, mesela Master of None seviyorsanız, izleyin.

Belgesel – Mossville: When Great Trees Fall – Salt //  Salt’ın “Bu Son Şansımız Mı?” adlı gösterim programında bulunan film, Louisiana’da Mossville adlı kasabanın teker teker açılan petrokimya tesisleri nedeniyle yaşanamaz hali gelişini kasabanın sakinleri ile yapılan röportajlarla anlatıyor. Adaletsizliği iliklerinize kadar hissettiren belgeselde, hem çevreyi kirletip, hem insanların sağlığını bozup hem de evlerinden eden bu büyük şirketlere karşı müthiş bir öfke ve çaresizlik duydum. İzlemenizi tavsiye ederim.

 

Çok Kafamı Açmasın ama Boş da Yapmasın!

Kısa Film – Two Distant Strangers – Netflix // Oscar’dan en iyi kısa film ödülüyle dönen film, köpeğini almak için evden çıkan siyahi bir adamın öldürülmeden köpeğinin yanına gidemediği bir zaman döngüsünü tekrar tekrar farklı versiyonlarıyla sunuyor. Irkçılığı odağına alan bu kısa film oldukça etkili.

Belgesel – The Undamaged – Salt //  Salt’ın “Bu Son Şansımız Mı?” adlı gösterim programında bulunan film, Balkanlarda planlanan 2700’den fazla hidroelektrik santral nedeniyle tehlike altında olan nehirlere dikkat çekmek amacıyla 23 nehri 36 günde kateden Slovenyalı kürekçi Rok Bozman tarafından kurulan gönüllü topluluğu Balkan Nehir Savunması (Balkan River Defence)nın mücadelesini takip ediyor. 

Belgesel – Samuel In The Clouds – Salt //  Salt’ın “Bu Son Şansımız Mı?” adlı gösterim programında bulunan film, Bolivya’da And Dağlarında kayak pistinin telesiyejini işleten Samuel’in hikayesine iklim değişikliği yönünden odaklanıyor. Zira artık dağlarda kar yok, turistler sadece manzara için dağa çıkıyorlar. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde susuz kalması beklenen bölgenin artan sıcaklıklarının Samuel ve ailesinin hayatına etkisini karşıtlıklar üzerinden görmek değişikti. Tavsiye ederim.

Belgesel – Anote’s Ark – Salt //  Salt’ın “Bu Son Şansımız Mı?” adlı gösterim programında bulunan film, Pasifik Okyanusunda 100bin nüfuslu bir ada olan Kiribati’nin iklim değişikliği nedeniyle yükselen deniz suyuyla sular altında kalacak olması gerçeğine odaklanıyor. 4000 yıllık Kiribati kültürünün de bu gerçekle yok olacak olmasını ve iklim değişikliğinin önce ada ülkeleri olmak üzere bir gün herkesi etkileyecek oluşunu tüm dünyaya anlatmaya çalışan devlet başkanının çabası, yakın gelecekte hepimizin yaşaması muhtemelen sorunları göz önüne seriyor.

Boş Yapsa da Bari Eğlendirsin!

Film – Game Night – BluTV // O’Sinema kanalının Neydi O Film programına bayılıyorum. Bu filmin adı orada geçince not almıştım, zira 2018 yapımı bu filmi izlememiştim. Oyun akşamlarının tutkunu olan bir grup arkadaşın bir oyun akşamının oyun-gerçek / şaka-kaka dönüşümü ile başlarından geçenleri konu alan filmi izlemesi oldukça keyifli. Tavsiye ederim.

Film –  The Mitchells vs. The Machines – Netflix // Oldukça sürükleyici ve eğlenceli bir animasyon film. Son yıllarda pek etkileyici animasyonlar izleyemedim sanki, bunu da etkileyici sayamam ama en azından başından sonuna izlenebilirliği var. 

Film –  Love and Monsters – Netflix // Nedendir bilmem ama ben bu biraz ergen, biraz Marvel, biraz romantik filmi sevdim gibi. Baya keyifle izledim. Sempatik bir canavar distopyası olur mu? E oluyormuş işte.

 

İzlemesem de  Olurdu ama Pişman da Değilim!

Film – The Midnight Sky – Netflix // Yani bu filmi az sevmekle hiç sevmemek arasında bir yerdeyim. Biraz sevdim çünkü iyi kötü bir hikayesi var, biraz akış zayıf olsa da bir takım olaylar, duygu değişimleri, flashbackler filan var. Hiç sevmedim çünkü bir çok sahnesi çok fazla uzun geldi. ( O değil de George Clooney ne çok yaşlanmış yaa )

Beyaz Perdede Ok Olabilir, Evde I-Ih!

Film – Wheel Of Fortune and Fantasy – IKSV // Ya bu pandemi bana neetti!?! Berlin’de Gümüş Ayı Büyük Jüri Ödülü almış filmi izleyemedim. 3 parçada, ara vere vere zar zor bitirdim. Diyaloglara hiç konsantre olamadım. Eminim güzel bir filmdi ama asla bilgisayar ekranından izlenecek bir şey değil, asla odaklanamadım. 

 

Vakit Kaybı!

Film – Ad Astra – Mubi // Bir insan Brad Pitt’i görmekten ve duymaktan nasıl sıkılır? İşte böyle! Evet, bu da oldu, bu heykel gibi adamdan fenalıklar geldi. Bitince filmin süresine baktım, 2 saatmiş, hissiyatı en az 12 saat! Brad’in o dış sesi de eklenince 22 saat deyin siz ona. Ne anlattı, ne anladık hiç bilmiyorum. Daha vasat bir baba-oğul hikayesi duymadım, daha kötü bir uzay filmi de izlemedim. Söyleyeceklerim bu kadar. (Brad, seni yine de seviyorum canım!)

Dizi – Doğu – BluTV // Bartu Küçükçağlayan, Bartu Ben dizisiyle memlekette kendi hikayesini özgün (Master of None, Ramy vb.) bir akışta anlatmak isteyenler için bir kapı açtı. O kapıdan girenler arasında İbrahim Büyükak’ın İlginç Bazı Olaylar’ı gibi Doğu Demirkol’da Doğu adlı bir dizi ile hikayesini büyük oranda gerçeklere dayanarak anlatıyor fakat hikaye akmıyor, ilerlemiyor. Uzun sekans çekeceğim diye uzadıkça uzayan, diyalogları bir yere varmayan, kötü ses dizaynı ile fenalaştıran bu diziyi maalesef inatla bitirdim. Vakit kaybı!

Dizi – Bonkis – BluTV // Yukarıda yazdıklarımın aynısı! (Not: Tek pozitif ayrımcılığım kadın hikayesi olmasına ama 30+ yaşında evlenmemiş, çocuk yapmamış kadının “ben de böyleyim”ini anlatma telaşından da çok yıldım. Tamam böyleyiz, artık kabul görme/görmeme ezikliğimizi aşalım ya!)

Dizi – Generation 56k – Netflix // 56k modem çağında çocukken tanışan kızımız ve evladımız, yıllar sora karşılaşır. Yani 1 saatlik çerez romantik komedi yapmak yerine 8 bölüm x 30 dakikadan 4 saatlik dizi yapmışlar. Ben de oturup izledim. =(

 

Son Zamanlarda Neler İzledim? Dizi ve Film Önerileri

Son Zamanlarda Neler İzledim? Dizi ve Film Önerileri

Sürekli evde olma lanetindeyken, üstümüze bir dolu platform, dizi ve film attılar. Fakat samanlıkta iğne arıyor gibiyiz. Şöyle bir baktım dünya kadar diziyi, filmi tüketmişim ama tatmin seviyem düşük.

Bir de bu süreçte fark ettim ki ben sinema dışında bir yerden iyi film izlemeyi bilmiyormuşum, ya da bu küçük ekranlarda izlediklerim beni beyaz perdede izlemek kadar etkilemiyor. İkisinden biri.

Artık ne izleyeceğimi asla bulamayacak haldeydim ki OscarBoy, Kutsal Motor ve Melikşah Altuntaş hesaplarından listeler yayınladılar. Bana da gün doğdu. Hemen notlarımı aldım, onların tavsiyelerinden devam ediyorum.

Aşağıda izlediklerim hem onların listelerinden, hem benim… Neyse karışık işte… Ben şöyle kısaca izlediklerimden bahsedeyim, hangi platformda olduğunu da yazayım, kategorilere de ayırayım. Çünkü biliyorum, ne izlesek diye bakmaya geldiniz.  = )

Not: Devam eden ve izlediğim dizileri değil de yeni başlamış olanları bu yazıda paylaştım. BoJack, Ozark, The Crown gibi dizileri zaten izlemişsinizdir, söylemeye gerek yok. =)

Not2: Dizilerden de ilk sezonunun tamamını bitirdiklerimi paylaşıyorum. Zira başı iyi sonu kötü veya tam tersi olabilir. 

İyi seyirler,

 

Kaçırmayın!

Dizi/Belgesel – How to with John Wilson – Internet // Yeni bir bakış açışına hasretken müthiş geldi bu mini dizi/belgesel bana. Bazı bölümlerde sesli kahkaha attım bazı yerlerde gözlerim doldu. Ben gözümü dikip full konsantre dizi izleyebilen biri değilimdir. Bu diziyi gözümü kırpmadan izledim çünkü random görüntülerin tamamı gerçekten çok iyi seçilmiş, kurgulanmış ve her bölümün temasının anlatısı çok fırlama ve nasıl oluyorsa aynı zamanda hüzünlü. Yıllarca yaşadığı şehri videoyu almak, her gününü kaydetmek gibi deli huyları olan bu adam, sonunda bunu süper bir şeye evriltmiş.

Her bölüm üzerine uzun uzun konuşup yazılabilir ama şimdilik bıraktığı bu müthiş tadın, oluşturduğu yepyeni belgeselcilik ve melodram komedi gibi saçma tarzın keyfini çıkarıyorum. Bu yıl (2021) yayınlanacak 2.sezonu merakla bekliyorum.

Dizi – I May Destroy You – Bein Connect // Bu senenin yerli yabancı top listelerinde ilk sıralarda görünce hemen merak edip sezonu bir günde bitirdim. Cinsel istismarın sınırlarından, aile-arkadaş ilişkilerine kadar kapsamını genişleterek büyüten fakat özünde Arabella’nın hikayesine odaklanan dizi, kafamızdan geçen senaryolar ve gerçekleri yüzümüze çok derinden ve etkileyici bir şekilde vuruyor.

Dizi – The Last Dance – Netflix // Basketbol izleyicisi değilim. Kardeşimden kaynaklı bazı maçları izlemişliğim var, o kadar. Fakat bu dizi ne sadece basketbolu ne de sadece Michael Jordan’ı anlatıyor. Hırs-tavır, ün-aile, azim-başarı gibi kavramları işin içine sokarak, gerçek hayatta yaşananları müthiş bir kurgu ile yıllar arasında sürekli geçiş yaparak, benim gibi bu meşhur konuları hiç bilmeyen birinin bile ilgisini sağlam tutarak, 50şer dakikalık 10 bölümde anlatıyor.

Dizi – Bir Başkadır – Netflix // Aslında uzunca bir yazı yazmak istiyordum ama herkes çok şey yazdı hakkında hevesim kaçtı. Fakat Berkun Oya’nıın Krek nedeniyle bende yeri farklıdır. Kafasını, bakışını severim. Bir Başkadır da olmuş ötesi olmuş, artık bir de ben övmeyeyim. =) (Yalnız İslamiyetten Önce Bilardo’yu okumadıysanız, muhakkak okuyun!)

 

Baya İyi!

Film – Dick Johnson is Dead – Netflix // Film bittikten sonraki o yazıyı görünce, hüzünden dolan gözlerimden sevinç gözyaşları döküldü. Sesli bir şekilde “Aaaa” dedim. (Karantina günlükleri sayfa 29393). Babasının olası ölümünü, muhtelif şekillerde filme alan Kirsten Johnson, çok sıcak, matrak ve zaman zaman da hüzünlü bir işe imza atmış.

Mini Dizi – Unorthodox – Netflix // Cahilliğime verin ben bu ultra-Orthodoks konusunda pek bilgi sahibi değildim. 1er saatlik 4 bölümde oldukça şaşırdım ve nefessiz izledim. Biraz iç sıkıştırıcı bir özgürlük arayışı hikayesi.

Film – Sarmaşık – Mubi// Ayıp bana evet, ama vizyonda kaçırınca izlemem böyle yıllar sonrayı buluyor ne yapayım. Tolga Karaçelik imzalı film, övüldüğü kadar varmış. Denizin ortasında, günler/aylar sürecek bir yolculukta, kapalı bir alanda olma hissi ta en baştan karnımı kastı. Sonrası ise hem ta en özünden insana dair, hem de çok fazla politik ve öğretilmiş/öğrenilmiş yanlışlar. Bir de Nadir Sarıbacak… Çok özlemişim izlemeyi, müthiş, müthiş.

Çok Kafamı Açmasın ama Boş da Yapmasın!

Film – Ahlat Ağacı – Mubi // İlk defa izlediğim bir Nuri Bilge Ceylan filmini az sevdim. Yani beklentim çok çok sevmek olunca az sevmiş gibi oldum. Acaba diyaloglar azken her şey daha mı güzeldi? Bir de ikisi de müthiş oynamışlar ama Murat Cemcir, Doğu Demirkol’un babasını oynamak için fazla mı gençti? Kafamda sorular çok fakat Anadolu’daki sıkışmışlık hissini, öncekiler kadar müthiş olmasa da görüntü yönetmenliğini, baba-oğul-aile-toplum işlemelerini her şeye rağmen seviyoruz be NBC.

Film – Rocket Man – Netflix // Elton John’un çocukluğundan başlayıp gençliğindeki alkol, uyuşturucu ve seks bağımlılığının dibine vurduğu anlara kadar ki hikayesini anlatan film, sahte ve taklit bir tat yerine gerçeğe inmeyi yeğlemiş. Aileden başlayan sevgisizliğin başlattığı bu dibe gidiş hikayesi, koşulsuz sevgiyi veren bir dost sayesinde nasıl toparlanır… Ah çok hüzünlü ama sonu çok umutlu. 

Dizi – Queen’s Gambit – Netflix // Satrançla ilgili hiçbir şey bilmeden 7 saatin neredeyse tamamında satranç oynanan bu diziyi izledim. =) Bir kaç bölüm daha az olabilirdi gibi ama uzunluğu dışında tarihsel akan hikayesi ve oyunculuk performansları, yanı sıra görüntü yönetmenliğiyle de zevkli bir diziydi. Bu dizi de dahil bu sene izlediklerim sayesinde, hayatımda düşünmediğim kadar “yetenek mi? zeka mı? çok çalışmak mı? ” konularını düşündüm sanırım.

Film – Azizler – Netflix //  Çoğu insan için “vakit kaybı” kategorisinde bu film, onu bilerek baştan belirteyim. Evet kadın karakterleri yok, evet sadece erkek bakış açısı var. (Bu neden illa sorun olmalı bilemiyorum.) Evet Engin Günaydın ve Haluk Bilginer, daha önce oynadıkları herhangi bir rolü tekrar ediyor gibiler. Evet sonu başından belli. Fakat tüm bunlara rağmen yalnızlıkla baş etme halini ele alma yöntemini ben beğendim. Biraz kurgusu ve hikayesi dağınık ama bir şekilde sonuna kadar beni tuttu ve izletti. Ayrıca bir cümleye takılı kalma halini ve bunu işleme şeklini herkesin aksine ben çok fazlaca sevdim.

Film – My Octopus Teacher – Netflix //  Bir Nat Geo belgeselinden birazcık farklı çünkü değişik boyutta bir duygusal bağı çoğunlukla izleyip, bazen de röportajdan dinliyorsunuz. Bir ahtapotla bir insanın bağını izlemek, değişik bir deneyim. 

Film – Toz Ruhu – Mubi // 2014 yılı yapımı Nesimi Yetik filmi için bir yorum okumuştum. Ana karakter, günlük temizlikçi olarak çalışan ve boş zamanlarında kendince besteler yapan Metin için: “Dünyada kapladığı yerin farkında” denmişti. Filmi izleyince o cümle benim çok içime oturdu. Ah Metin, sana ne denirse densin, sen o kapladığın yeri biliyorsun ve acaba fazlasını isteyenler mutsuzken sen hepimizden mutlu musun?

Boş Yapsa da Bari Eğlendirsin!

Dizi – Aile Şirketi – Bein Connect // Nereden kopya, hangi dizinin aynısı tartışmalarına girmiyorum. Mutfakta iş yaparken açıyorum, gidiyor mu gidiyor. Gülümsetiyor mu gülümsetiyor. Bu.

 

Beyaz Perdede Ok Olabilir, Ekranda I-Ih!

Film – Mank – Netflix // Siyah beyaz filmlerden hoşlanmadığım için maalesef David Fincher’da olsa babamın oğlu da olsa -1 puandan başlıyor benim için. Fakat burada ufak bir haksızlık yapıyorum muhtemelen, zira bu filmi sinemada izlesem renksizliğine rağmen sevebilirdim fakat ekrandan 4 sefer dura kalka zor bitirdim. Üniversitede Güzel Sanatlar bölümünden aldığım sinema dersinde koskoca 1 hafta tartıştığımız kült film Citizen Kane’in senaryo yazımının hikayesini, Fincher’dan alışık olmadığımız bir politik bakışla ve Hollywood’un karanlık yönlerini ortaya koymaktan çekinmeden göz önüne seriyor bu film. Beni yoran kısım diyaloglar ve hikayenin dağınıklığı oldu sanırım. Bir de keşke siyah beyaz olmasaydı… Belki her şey normale döndüğünde bir gün sinemada yer bulur, mutlaka tekrar izlemeyi deneyeceğim. O zamana kadar, sorry not sorry.

Film – I’m Thinking Of Ending Things – Netflix // Üzerine yazılan her şeyi okudum sanırım, ve nasıl olduysa filmin herkeste bıraktığı hissiyat bambaşka. Anomalisa severlerden olarak isyanlardayım, çünkü bu filmi bol seyircili bir festival gününde izleyip çıkışta bira içerken arkadaşlarla yorumlamak vardı! Ekrandan olmuyor, izledim, yalnızdım, duvara baktım bir süre, sinir bozukluğuyla karışık uyku kaçırdı. Ne izledim bilmiyorum. “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu.”

 

Vakit Kaybı!

Mini Dizi – The Undoing – Bein Connect // Lost ve GOTdan beri sonuna bu kadar sinir olduğum başka bir dizi olmadı herhalde. Bir de Nichole Kidman’ın o yerlere kadar olan korkunç renkli paltosuna tutuldum. Tek sevdiğim şey her hafta yeni bölüm beklemek oldu. O kadar uzun zamandır hep oturup peş peşe bölümler şeklinde dizi izliyorum ki, bekleyerek izlemenin tadını unutmuşum. Fakat dizinin tamamı yayınlanmışken size tavsiyem, ilk 2-3 bölümü izleyin, sonrasını bırakın izlemeyin, hayal gücünüz sonunu yazsın.

Dizi – I Hate Suzie – Bein Connect // Ben de mi bir dikkat dağınıklığı var bilmiyorum ama uzun, çok uzun… İlk bölüm çok iyi, konu iyi, son bölüm de çok iyi ama aradakiler bölümler tam olarak neden vardı anlamadım. Dizi değil de keşke 1-1buçuk saatlik güzel bir film olsaymış.

Film – The Trial of Chicago 7 – Netflix // Düz, dümdüz bir film. Bu kadar değerli bir konuyu nasıl bu kadar bayat çekmişler anlamak mümkün değil.

Dizi – Lupen – Netflix // Bir övmeler bir bir şey… Güzel sanmıştım, yeni veya eski/güzel hiç bir numarası yok.

Bize Film Önersene!

Bize Film Önersene!

O kadar çok platforma ve filme boğulduğumuz bir dönemdeyiz ki, iyi bir film bulmak samanlıkta iğne aramaya benzedi. Netflix’i tarıyoruz, İmdb puanına bakıyoruz, festivalleri kovalıyoruz, blogları takip ediyoruz… Derken yine de tatmin olmadığımız onlarca film izliyoruz.

Evet zevkler biraz kişisel bir konu ama yine de sinemanın ortak paydası olan hikaye, oyunculuk, merak yaratma, görsel tat v.s gibi konularda “baya iyi” diyebileceğim bazı filmleri listelemek istedim.

İyi olduğu halde sıradan bulduğum için listeye almadığım bir çok film de var ama sanırım en en tavsiye edebileceklerim bunlar. Dilerim sizler de beğenirsiniz. 

İyi seyirler,

 

Mutlaka İzleyin!

Belgica // The Broken Circle Breakdown filminin yönetmeninden kulaklarınızın pasını silecek bir müzik şöleni ve derin bir aile-kardeşlik hikayesi… Senenin izlenmesi gereken filmlerinden…

Dheepan // İnsan olmak, vatan/sızlık, güven, sevgi ihtiyacı, yaşama bağlılık, hayaller… İzlerken sağlı sollu bin tane yumruk attı film bana…

Anomalisa // Başyapıt. Bu senenin Her’ü. Aşkı anlatış şekli “sinema bu” dedirtiyor. Kalabalıklardaki yalnızlık, hayatın tekdüzeliği, aile kurma ve başarının mutlu olmaya yetmemesi… Bu kadar çok şeyi kuklalarla bu kadar gerçek ve damardan anlatmak… İzleyin! (bitince kafamda “sen de artık herkes gibisin” çaldı…) 

El Clan, Çete // Böyle bir final yok! Bütün salon çığlıklarımızı yuttuk, şok şok! Şahsen senenin en beğendiğim filmlerinden biri oldu Çete. Gerçek bir hikaye olması da cabası… Olaylardaki bazı açıklar bende de soru işareti oldu ama çok takılmayın. Dram,gerilim dolu etkileyici bir hikayeye tanık olun.

7 Casaj, 7 Kasa // Çok beğendiği kameralı cep telefonunu alabilmek için tesadüf üzerine bulduğu, yüklü miktarda para kazanacağı bir taşıma işi alan 17 yaşındaki Victor’un yaşadıkları ana hikaye gibi görünse de, film ana-yan-dış/ tüm karakterlerin hikayesini, ana hikaye için ne kadar gerekliyse o kadar anlatıyor ve  tüm bu karakterler hikayenin akışı içinde öyle güzel kesişiyor ki…

Baskın, The Raid // Özel bir operasyon timi, şehir dışındaki mahallelerden birinde aranan bir uyuşturucu tücarın gizlendiği istihbaratını alır ve adamı yakalamak için oturduğunu binaya baskın düzenlerler. 100dk boyunca nefes almadan ve gerim gerim gerilerek izlemeye hazır olun.!

 

Pişman Olmazsınız!

Captain Fantastic, Kaptan Fantastik // Özellikle anne babaların kesinlikle izlemesi gereken ebeveynlik, eğitim sistemi, şehir-medeni hayat konularında çok çok güzel bir film. Tüm oyunculara ayrı ayrı bayıldım. Bir de sonunda bir cenaze uğurlaması var ki ağlar mısın güler misin, çok acayip.

The Revenant, Diriliş // Inarritu’nun önünde saygıyla eğiliyorum. Böyle bir atmosfer, böyle bir gerçekçilik, böyle bir her şey! DiCaprio’nun içi rahat olsun, heykelcik bu sene onun elinde olacak…

Le Tout Nouveau Testament, Yeni Ahit // “Tanrı, karısı ve kızıyla normal bir hayat süren sıradan bir Belçika vatandaşıdır ve bir apartman dairesinde yaşamaktadırlar.” Şu cümle bile film hakkında çok önemli bilgi veriyor ve mükemmel bir absürd komedi. Din, tanrı, tanrının adaleti gibi çok derin konuları mizahi bakış açısıyla sorgulatan filmi izlemenizi tavsiye ederim.

April and the Extraordinary World // Son dönemde gözümü kırpmadan izlediğim en sürükleyici, duygusal ve macera dolu animasyonlardan biriydi. Hikayeye de April a da bayıldım.

Deux jours, Une nuit, İki Gün, Bir Gece // Son dönemde izlediğim en başarılı kapitalist eleştirisini, izlerken gırtlağınızın sıkıştığını hissedecek kadar gerçekçi bir hikayeyle seyirciye aktarırken, insana dair çok şey anlatmışlar.

Çok Kafamı Açmasın ama Boş da Yapmasın! 

Grand Budapest Hotel, Büyük Budapeşte Oteli // Absürd bir kara komedi olmasına karşın, komedi dozu yüksek ve kurgusuyla her dakika izleyicinin dikkatini üst düzeyde tutmayı başaran film, masalsı anlatımın en başarılı örneklerinden birini ortaya koyarken, sinemanın enleri arasında kendine şimdiden önemli bir yer edindi.

The Hateful Eight // Rahat ve uzunca bir vaktinizde sinema budur, hikaye anlatımı budur diyeceğiniz bir şölen izleyemeye hazır olun! Aslında sadece “bir Tarantino filmi” demek bile yeterli…

Yüce Sezar!, Hail, Ceaser! // Coen Kardeşlerin son filmi her zamanki gibi müthiş bir kara komedi. Clooney hayatının en komik karakterini mükemmel başarmış. Alden Ehrenreich ise müthiş keşif! İzlenmeli!

Hunt For The Wilderpeople, Vahşiler Firarda // Dram, macera, komedi ögelerini müthiş bir şekilde harmanlayan ve Yeni Zelanda’da gişe rekorları kıran film, bizi geleceğin önemli aktörlerinden biri olmaya aday Jullian Dennison ile tanıştırıyor. Çok keyifli ve sıcak bir film, senenin “en”lerinden… 

Made in Dagenham, Kadının Fendi //  Her şeyden önce müthiş bir görsellik vaad ediyor. Dönemin kıyafetleri, saçları, arabaları herşey süperdi. (O kadar ki annem “neden eski bir filme bilet aldın” dedi!) 

Sound Of Noise, Yaşamın Ritmi // 5 müzisyen adamdan oluşan bir ekibin, şehir içinde bir dizi “müzik eylemi” yapmasını konu alıyor. Fantastik, eleştirel ama eğlenceli bir İsveç yapımı.

Dramı Bol Biraz da Gerilim Bir Arada Alırım Bir Dal Diyenler!

Moonlight, Ayışığı // Little, Chiron ve Black. Bir adamın 3 farklı yaşından kesitler izlediğimiz film, insanın doğduğu andan itibaren yaşadıklarının onu nasıl bir insana dönüştürdüğünü az diyalog, çokça hisle anlatıyor. Ekrana girip o çocuğa, gence, adama sarılmak hissiyle ağlamaktan, iç çekmekten helak olarak izledim. Bir çocuk özelinde o kadar genel sıkıntılar ki…. Çocukları üzmeyin yaa. Çünkü o üzüntüler hep içlerinde kalıyor, ve onları taşıyarak büyüyorlar.

Manchester By The Sea, Yaşamın Kıyısında // Kendini suçlayarak ve sevdiklerini kaybederek ruhunu öldürebilir misin? Sadece bedenen yaşıyor ama ruhen ölmüş olabilir misin? Peki tekrar yaşamaya başlamak mümkün mü? Bu filmi izlerken empatinin dibine vurup vurup çıktım. Casey Affleck’in başlarda donuk bulduğum ama ilerleyen dakikalarda mükemmel olduğunu keşfettiğim oyunculuğu (unless his brother Ben!) için bile izlenir.

Nocturnal Animals, Gece Hayvanları // Bu senenin “ya çok sevilen, ya çok nefret edilen” Tom Ford filmi karşınızda! Ben beğenenlerdenim ve uzun zaman sonra bir filmle ilgili uzun uzun yazasım var. Bir kere, bence oyunculuklar efsane! Özellikle afişteki Aaron Taylor-Johnson! Adamı şu an görsem oyuncu filan demem iki tokat patlatırım, öyle bir nefretim var. Filmin kurgusu… İç içe geçmiş gerçeklik ve roman… Sonra o otoyol sahnesi. Böyle bir gerilim yok. Ve pişmanlıklar, ve final ve bir sürü şey. İzleyin. Mümkünse yalnız.

Beasts of No Nation // küçük bir çocukken intikamla dolu bir askere dönüştürülmek… izlerken içiniz acıyacak… 

District9 // Distopya, belgesel çekimi gerçekçilik… Bilim kurgu sevmeyenleri bile hayran bıraktıran bir hikaye.

Beasts of the Southern Wild, Düşler Diyarı // Küçük bir kızın dünyasından yola çıkaran evreni, aileyi, kıyameti, ölümü izleyeceksiniz. Çok ama çok etkileyici.

Her, Aşk // İzledikten günler sonra bile kafamı meşgul etmeye devam eden, büyük bir boşluğa düşüren bu filmi mutlaka izleyin. Senesinin ve belki uzun yılların başyapıtlarından olduğunu düşünüyorum.

Yozgat Blues //  Yönetmenin dediği gibi melankolik bir komedi. İnsan hikayeleri, taşra, gün gün kaybolan ve gerçekleşen hayaller… Hepsi çok güzel bir seyirlik yaratmış.

Gerçek Bir Hikayedir!

Lion // İlk yarısı son zamanlarda izlediğim en iyi çocuk oyuncu (Sunny Pawar) performanslarından birini içeren bu gerçek hayata dayalı hikayenin ikinci yarısı bir o kadar uzun ve yorucuydu. Yoğun enerji göndere göndere vardığımız finalde ise, göz yaşları sel oldu. Ah Guddu ah!

Zenne // Bir klişe olacak biliyorum ama yine de yazmak istiyorum. Günümüzde homofobinin her geçen gün biraz daha azaldığını umut etsem de, bitmeden bu acı hikayeler de bitmeyecek. O yüzden izlemeli, izletmeli.

 

Sanat Kimin İçindir!

Listen To Me Marlon // Marlon Brandon’un oyunculuk serüvenini kendi ağzından dinlemek… Oyunculuk tutkusu, yöntemleri, ünlülükle başa çıkması/çıkamaması, çapkınlıkları… (ikinci kez izledim, bi üst kategoriye aldım.!)

Mr.Turner, Bay Turner // Kusursuz görselliği, ışık kullanımı ve deneyimli oyuncu kadrosunun toplu başarısı filmin en büyük artıları. Konu sanatçılar olduğunda biyografik yapımları ve belgeselleri izlemeye doyamadığımdan ben pek fazla sıkmamış olsa da süresinin bir miktar uzun olduğu söylenebilir fakat buna rağmen, özellikle ilgililerine, senenin izlenmesi gereken yapımlarından olduğunu belirtmek isterim.

Tim’s Vermeer, Tim’in Vermeer’i // Özellikle resim sanatına ilgili olanların kaçırmaması gereken çok acayip bir araştırma-belgesel. Sanat sadece yetenek işi midir? Yoksa alet icat edip müthiş sanat eserleri yaratmak da mümkün müdür?

Over Your Cities Grass Will Grow,  Çimler Örtsün Üzerinizi // Modern sanatın en önemli sanatçılarından Anselm Kiefer‘in 1993 yılından 2009 yılına kadar çalıştığı 35 hektarlık atölyesinde, beton, cam, demir, moloz ve bir sürü başka inşaat malzemelerini kullanarak yarattığı paralel bir evrene dalış yapacağınız bir belgesel. İzlemesi zor ama keyifli.

Marina Abramoviç:  The Artist is Present, Sanatçı Aramızda // İnanılmaz bir kadın, inanılmaz bir beden, inanılmaz bir oto kontrol, inanılmaz bir iş aşkı, inanılmaz bir sanat anlayışı… Bu kadınla ilgili her şey inanılmaz!

Belgesel Sevenler!

İnsan, Human // 190 dakikada Dünya’nın binbir yerinden hikayeler ve görüntülerle “insan olmak” nediri sorgulatan müthiş bir belgesel.

Citizenfour // Dijital çağda hayatlarımız ne kadar gizli? Hayata bakışınızı değiştirecek bir belgesel…

Amy // Ah Amy… Filmi izlerken her olayda yanında olmak istedim. Seni bir türlü toparlayamayan o annenden babandan nefret ettim. Daha çok şarkı söyleyecektin be kızım!

He Named Me Malala // Aslında sinematografik özellikleri bakımından sıkıntısı bol bir belgesel ama bazen hikaye her şeyin önüne geçiyor. Malala’nın cesareti ve gözündeki o ateş mutlaka görülmeli.

Where to Invade Next?, Şimdi Nereyi İşgal Edelim? // Michael Moore’un önceki belgesel/filmlerini izlediyseniz, tarzını bilirsiniz. Amerikayı gömerken bu sefer aşırı güldürüyor. Üstüne işçi çalışma saatlerinden, eğitim yöntemlerine bir sürü ülkenin, bir sürü güzel uygulamasını keşfetmenizi sağlıyor.

The Square, Meydan // Hala izlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama dünya tarihinin en yakın olaylarından birine, Mısır Devrimi’ne, olayların içindeki göz olarak bakmalı ve izlemelisiniz.

Inside Out: People’s Art Project, Ters Yüz: İnsanların Sanat Projesi // JR sevgim bir yana yaptığı her işi ağzım açık izliyorum. Müthiş bir çağdaş sanatçı. Bu projesi de izlenmeye değer.

Pina // 3Dli bir TV bulsanız da benim sinemada aldığım tadı alabilseniz keşke! Hayatımda izlediğim en etkili 3D çalışma. Pina Baush ile tanışmalısınız.

Wasteland, Çöplük // Vik Muniz’in Rio’daki dünyanın en büyük çöplüğüne ziyaretini ve orada yaşadıklarını, çöp toplayan catadorların hayat hikayeleriyle bezeyerek anlatıyor. 

Ekümenopolis // Duymayanlar için belgeselin anlatmaya çalıştığı şey şu: İstanbul’daki ekolojik eşikleri aştınız, nüfus eşiklerini aştınız, ekonomik eşikleri aştınız. Nereye gidecek bunun sonu derseniz, Doğan Kuban’ın söylediği şeyi söyleyeceğim size: kaos”

Gerilim ve Korku Filmi Sevenler!

Korkunun Gölgesi, Under The Shadow // Ben korku filmlerini aşırı saçma bulduğumdan pek sevmem ve izlemem. Ama iyi gerilim filmlerini severim. Bu film İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da bir apartmanda geçiyor. O savaş psikolojisi, yalnızlık, sanrılar, kurmacalar, ay valla yazarken bile filmi hatırladım içim sıkıştı. Gerilim-korku severler kaçırmamalı.

De Behandeling, The Treatment // Belçikalı sinemacıların karanlık filmler çekmek konusunda tıpkı İslandinav ülkeleri gibi bir yeteneği var sanıyorum. Film bitsin de bu işkenceden kurtulayım diye dua ettim. Gerilmekten mideme ağrılar filan girdi. Kaldırabilecekseniz izleyin derim.

Cube, Küp // Oldukça klasik bir tavsiye olacak ama hala bilmeyen çok kişi olduğunu duyuyorum. Düşük bütçe, tek mekan, ortalama oyunculuklar. Fakat tüm bunları gölgede bırakıp Küp serisinin kült filmler olmasını sağlayan nedir ?

Sakin Sanat Filmlerini Sevenler!

Rams, İnatçılar // Kardeşlik ve adı üstünde inat üzerine… İrlanda’nın müthiş coğrafyasında…

Çoğunluk, Majority // Çoğunluk izlemesi zor ama klişe deyimle toplumun aynası bir film. Bartu Küçükçağlayan’ın müthiş oyunculuğu ile başlarda çokça içsel muhasebe yapan fakat sonlara doğru azalan acılarıyla çoğunluğa uyum sağlayan Mertcan karakteri izlenmeye değer.i 

The American, Centilmen // Tamamen bir karakterin yaşadıkları üzerinden dramatik duygu durumunu derinlemesine inceleyen, diyalogu az, etkisi bol bir film. Başrolde George Clooney.

Bir Zamanlar Anadolu’da // Nuri Bilge Ceylan’ın “yalnız ve güzel ülkesi”ne inanılmaz bir bakış attığı film

Sivas // Sakin bir film mi bilmiyorum ama Türkiye bağımsız sinemasının gerçekten iyilerinden. Final sahnesindeki diyalogdan sonra vicdansızlığın öğretilen bir şey olduğunu, saf çocuk hislerimizin büyürken içinde bulunduğumuz toplum tarafından nasıl yok edildiğini ve düzenin olduğumuz kişi olmamızda nasıl da etkili olduğunu günlerce düşündüm. 

Nomadland // Milyonlarca kişi tarafından senenin en iyi filmi seçildikten ve onlarca ödül aldıktan sonra ben de nihayet izleyebildim. Herkes beğenmekte çok haklıymış. Filmin ana karakterinin neredeyse bedeninin içine bize sokarak hayatın acısını, sıradanlığını, değişkenliğini, zorluğunu deneyimlemekten insanın içine içine işleyen bir film. İnsan sahip olduklarının ne kadarını kaybetmeye dayanabilir, her şeyinizi kaybetseniz bile elinizde kalana ne kadar tutunabilirsiniz, ne zaman çaresiz hissederiz, ne kadar çaresizliğe dayanabiliriz, hayat her zaman, ne olursa olsun devam eder mi?? Böyle onlarca soru yumruk gibi içimde kaldı izlediğimden beri, düşünüyorum… Tavsiye ederim.

 

Birer Cümlede 2016 Film Tavsiyeleri

Birer Cümlede 2016 Film Tavsiyeleri

0001-mutlaka izleyin

captain_fantastic

Captain Fantastic, Kaptan Fantastik // Özellikle anne babaların kesinlikle izlemesi gereken ebeveynlik, eğitim sistemi, şehir-medeni hayat konularında çok çok güzel bir film. Tüm oyunculara ayrı ayrı bayıldım. Bir de sonunda bir cenaze uğurlaması var ki ağlar mısın güler misin, çok acayip.

Moonlight, Ayışığı // Little, Chiron ve Black. Bir adamın 3 farklı yaşından kesitler izlediğimiz film, insanın doğduğu andan itibaren yaşadıklarının onu nasıl bir insana dönüştürdüğünü az diyalog, çokça hisle anlatıyor. Ekrana girip o çocuğa, gence, adama sarılmak hissiyle ağlamaktan, iç çekmekten helak olarak izledim. Bir çocuk özelinde o kadar genel sıkıntılar ki…. Çocukları üzmeyin yaa. Çünkü o üzüntüler hep içlerinde kalıyor, ve onları taşıyarak büyüyorlar.

0002-bence izleyin

Belgica // The Broken Circle Breakdown filminin yönetmeninden m

Belgica // The Broken Circle Breakdown filminin yönetmeninden kulaklarınızın pasını silecek bir müzik şöleni ve derin bir aile-kardeşlik hikayesi… Senenin izlenmesi gereken filmlerinden…

Korkunun Gölgesi, Under The Shadow // Ben korku filmlerini aşırı saçma bulduğumdan pek sevmem ve izlemem. Ama iyi gerilim filmlerini severim. Bu film İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da bir apartmanda geçiyor. O savaş psikolojisi, yalnızlık, sanrılar, kurmacalar, ay valla yazarken bile filmi hatırladım içim sıkıştı. Gerilim-korku severler kaçırmamalı.

Hunt For The Wilderpeople, Vahşiler Firarda // Dram, macera, komedi ögelerini müthiş bir şekilde harmanlayan ve Yeni Zelanda’da gişe rekorları kıran film, bizi geleceğin önemli aktörlerinden biri olmaya aday Jullian Dennison ile tanıştırıyor. Çok keyifli ve sıcak bir film, senenin “en”lerinden…

Manchester By The Sea, Yaşamın Kıyısında // Kendini suçlayarak ve sevdiklerini kaybederek ruhunu öldürebilir misin? Sadece bedenen yaşıyor ama ruhen ölmüş olabilir misin? Peki tekrar yaşamaya başlamak mümkün mü? Bu filmi izlerken empatinin dibine vurup vurup çıktım. Casey Affleck’in başlarda donuk bulduğum ama ilerleyen dakikalarda mükemmel olduğunu keşfettiğim oyunculuğu (unless his brother Ben!) için bile izlenir.

Nocturnal Animals, Gece Hayvanları // Bu senenin “ya çok sevilen, ya çok nefret edilen” Tom Ford filmi karşınızda! Ben beğenenlerdenim ve uzun zaman sonra bir filmle ilgili uzun uzun yazasım var. Bir kere, bence oyunculuklar efsane! Özellikle afişteki Aaron Taylor-Johnson! Adamı şu an görsem oyuncu filan demem iki tokat patlatırım, öyle bir nefretim var. Filmin kurgusu… İç içe geçmiş gerçeklik ve roman… Sonra o otoyol sahnesi. Böyle bir gerilim yok. Ve pişmanlıklar, ve final ve bir sürü şey. İzleyin. Mümkünse yalnız.

Lion // İlk yarısı son zamanlarda izlediğim en iyi çocuk oyuncu (Sunny Pawar) performanslarından birini içeren bu gerçek hayata dayalı hikayenin ikinci yarısı bir o kadar uzun ve yorucuydu. Yoğun enerji göndere göndere vardığımız finalde ise, göz yaşları sel oldu. Ah Guddu ah!

 

0003-yaaani

Kung Fu Panda 3 -

Kung Fu Panda 3 // Artık boğazımıza düşkünlüğümüzde mi bilmiyorum Po’ya bayılıyorum! Yeni macera yine aşırı komik. Kahkahalarla izledim.

Deadpool //

Deadpool // Deadpool’u iyi yapan ve onu diğer süper kahramanlardan ayıran en önemli yanı zekası ve mizahı. Marvel canımızdır, lafımız yok ama benim listemde normalde bu sıraları zor görür. Fakat Deadpool, tam da biz kadınların seveceği türden zeki, ahlaksız, yakışıklı bir serseri… O yüzden torpil yaptım.

Neerja //

Neerja // Ay ben sonunda bir ağla, bir ağla… Hint sineması bu arebesk ve ajite durumunu çok başarılı yapıyor bence. Bu film izlenesi klasmanda olandı. Etkileyici bir gerçek hikaye…

The Fundamentals Of Caring //

The Fundamentals Of Caring // Paul Rudd’un korkunç donuk oyunculuğuna rağmen güzel bir yolculuk hikayesi. Başkalarının hayatlarına dokunmanın sizi değiştirdiğine, geliştirdiğine ve iyileştirdiğine inananlardansanız, mutlaka izleyin. Bu arada Craig Roberts çok çok başarılı ama Selena Gomez’i de yabana atmamalı.

Eddie The Eagle, Kartal Eddie ///

Eddie The Eagle, Kartal Eddie // Çok alışılmadık bir “inanırsan olur” hikayesi. Hayalleri peşinde koşan sıradan bir adamın dünya için sıradan ama kendi için sıradışı başarısı ilham verici. Motivasyona ve biraz gülümsemeye ihtiyaç duyanlar için…

How to be Single, Bekar Yaşam Klavuzu //

How to be Single, Bekar Yaşam Klavuzu // Olay tam olarak klavuzu karga olanın başına gelenlerle alakalı. Kız kıza izlenesi, erkeklere sövülesi, hepimiz aslında yalnızız hüleeyn diye coşulası bir bekar kadın filmi.

F

Finding Dory, Kayıp Balık Dory // Finding Nemo ile neredeyse aynı senaryoya sahip olmasına rağmen bir şekilde macera dolu bir animasyon olmuş. Ve Dory o kadar tatlı ki, sevmemek imkansız.

The

The Jungle Book, Orman Çocuğu // Hikaye bildiğimiz hayvanlar tarafından yetiştirilen insan yavrusu hikayesi. Fakat filmin öyle bir görselliği var ki! Yani kimse bana o hayvanlar animasyon demesin, inanamıyorum zira. Bir noktadan sonra film mi izliyoruz, belgesel mi sorguladım. Bir de, çocuk da mı animasyondu acaba diye bir ince şüphelendim ama o gerçekmiş şükür.

7 Anos, 7 Yıl // Netflix’in yapımcısı olduğu İspanyol filminin 12 Angry Men’e benzer ve enteresan bir tarafı var. Çoğunluğu tek mekanda geçen filmin konusu şöyle: yolsuzluğa karışan şirketlerini kurtarmak için 4 ortaktan birisinin suçu üzerine alıp 7 yıl hapis yatması gerekiyor. Film boyunca tanık olduğumuz şey bu suçu kimin üstleneceğine karar verme süreçleri. Böyle bir konuya göre bence kısa tutulan bir film olduğundan geçişleri sıkıntılı olsa da, izlenebilir.

Julieta // Pedro Almodovar diyince bir akar sular duruyor, bir müthiş kadın hikayesi daha diyor insan. Julieta da onlardan biri. 20 yıl önceki kendisiyle hesaplaşan bir kadının hikayesi. Julieta karakterinin yıllar içindeki tutarsızlıkları biraz kafamı kurcalasa da, ki aslında insanın her yaşta farklı bakışları olduğun kabullenmiş biriyim, Altın Palmiye için yarışan film izlenmeli.

Popstar Never Stop Never Stopping // Son yılların en popüler şarkılarına ve şarkıcılarına taşlamalarla değil adeta kayalamalarla dolu, ölümüne hiciv yapan, muhtemelen çoğunluğa hitap etmeyen ama beni çok güldüren bir komedi. Andy Samberg’e Brooklyn 9-9’dan aşırı hayranım zaten, adam absürt komedi için doğmuş resmen. Filmi de sanatsal açıdan değil bu müthiş mizahı açısından sevdim, ama tarzı size göre mi, ona siz fragmandan karar verin.

Other People // Aslında şöyle bir bakınca senaryo bir aile dramında gereken bütün başlıkları içermesi için tasarlanmış gibi duruyor: Kanserli anne, muhafazar baba, 30lu yaşlarda ve hayatının yönünü bulamamış gay bir evlat, lüzumsuz akrabalar ve insanların kapanmayan çeneleri vs. Ama filmin başarısı bu kadar klişeyi bir araya getirip gerçekten sempatik, sıcak, yer yer komik bir bağımsız yaratabilmesinde olmuş. Keyifle izlenen, sürpriz olmayan ama bir şekilde ferahlatan bir sonla…. İzleyin derim.

Arrival, Geliş // İnsanların uzaylılarla iletişime geçmesi her zaman oldukça enteresan bir konu olmuştur. Peki ya dillerini nasıl çözeceğiz? Hem bu iletişime, hem insanoğlunun birlikte hareket etme çabasına, hem de kişisel kararlarla insanlığın geleceğinin çatışmasına bakışlar var filmde. Açıkçası çok bayılmadım ve Amy Adams ilk defa biraz abartılı oynuyor gibi geldi. Yani bi içine giremedim filmin ama izlenesi olduğu kesin (gibi).

 

0004-yaaani

Zootopia //

Zootopia, Zootropolis // Bazen iş yaparken çocuk filmleri izlemeyi seviyorum. Bu filmi de o şekilde açtım ve sonuna kadar izledim. (genelde olmaz) Keyifli klasik bir animasyon. Bu arada, orjinal adı Zootopia olan filmi Zootropolis olarak Türkçeleştirme nedenini nedir acaba!?!

Allegiant, Uyumsuz Serisi:Yandaş Bölüm 1 //

Allegiant, Uyumsuz Serisi:Yandaş Bölüm 1 // Shailene Woodley’i izlemelere doyamıyorum. Kadının böyle bakışı duruşu çok asil ve orijinal geliyor bana. Yani seri ilk filminden beri düşüşte ama fanatik bir destekleyici kitlesiyle devam ediyor gibi. Ben de sırf sonu nereye bağlanacak merakıyla izliyorum sanırım.

A Hologram For The King, Kral için Hologram //

A Hologram For The King, Kral için Hologram // Tom Hanks oyunculuk kariyerini bi 6-7 sene önce daha da batırmadan bırakmalıydı. Niçin ısrar ediyor anlamıyorum. Film bir “kendini buluş” hikayesi ama kopuk dağınık. Tek orjinalliği çölde geçiyor oluşu sanırım.

Alice

Alice Harikalar Diyarında : Aynanın İçinden, Alice in Wonderland: Through the Looking Glass // Görselliğe söyleyecek lafım yok, zira yaratıcılıkta zirveler. Fakat o görselin altına sağlam bir hikaye koymayınca anlamsız olma sorunu başlıyor. Sadece güzel ve yaratıcı bir dünya görmek isteyenlere tavsiyemdir, hikayeye takılmayın.

Moana // Aşırı tatlış bir kız Moanacık ve hikaye de çok sempatik. İlkokul çağlarıma dönüp bu Disney şaheserlerini izlemeye bayılıyorum. Açın çor çocuk izleyin, büyükler için de müzikleri süper. Karlar Ülkesi vs. Pocahontas =)

Doctor Strange // Marvel’in çok da Marvel gibi olmayan hikayesi görsel olarak efsane ötesi! Fakat iş hikayeye gelince vasat, komedi desen zorlama şakalar, duygusallık serpiştirilmiş filan derken biraz akışı zor ama görsel tatmini bol bir iş olmuş.

0005-vasat

Dedemin Fi

Dedemin Fişi // Başıma gelecekleri az çok biliyordum ama çok yabancı film izleyip yerli filmlere burun kıvırıp şans vermiyor olmayayım diye izleyeyim dedim. Bu kadar komedyen/oyuncu bir araya gelip hiç güldürmeyen komedi yapmışlar, tebrik ediyorum.

Shee

Sheep&Wolves, Kurtlar Kuzulara Karşı // Yaaani. Aslında çocuklar için gerçekten güzel bir film düşününce. Hikayesi var, görseli var, bir önermesi var filan ama büyükler için, nasıl desem,  yeterince sevimli değil.

Elvis and Nixon

Elvis and Nixon, Elvis ve Nixon // Filmin beğeneni çok ama ben aşırı sıkıldım. Bir kere Michael Shannon daha az benzeyemezdi heralde Elvis’e. Filmin bir yerinde sahte Elvis olduğuna dair bir espri var, espri olduğunu anlamadan önce “aaaa demek taklidiymiş bee, ben de niye böyle garip diyorum.” diye içimden geçirdim o derece. Yani neyi anlatıyor, amacı ne, hiç anlam veremediğim bir film.

Ice Age 5 Collison Course, Buz Devri 5 Büyük Çarpışma // İlk filmlerin hatrına seriyi izlemeye devam ediyorum ama git gide daha da kötü oluyor. Neredeyse konusu olmayan, tamamen karakterlerin sevimliliyle ittire kaktıra yapılmış bir film olmuş. Ama Sid candır, o ayrı!

Pete’s Dragon, Pete ve Ejderhası // Yani bu filmi izledim ve hayatımda ne değişti. Görsellik desen bu kadarına çok alıştık. Hikaye desen adeta bir Tarzan. Ormana yeşile de doyduk. Yaniiii….

0006-kaçııın

Karanlık Görev, The Age of Shadows, Miljung // Güney Kore’nin Oscar adayı olan film. 1920’lerin sonunda geçen film, bağımsızlığını kazanmak için şiddete başvuran direnişçi bir örgütü ve onları durdurmaya çalışan Japon ajanları arasındaki kedi-fare oyunlarını anlatıyor. Çok çok başarılı bir prodüksiyon, çok etkili atmosfer filan ama valla konuyu bile anlayamadım. Adamların hepsi birbirinin kopyası gibi. İlk 1 saatinden sonrasını maalesef izleyemedim.

Birer Cümlede 2015 Film Tavsiyeleri

Birer Cümlede 2015 Film Tavsiyeleri

Çok film izliyorum son iki yıldır ve hepsini yazmam mümkün olmuyor. Hal böyle olunca aşağıdaki gibi bir formül buldum, filmlere notlar verdim sıraladım ve tek cümlede yorumumu yaptım. Üzerine uzun uzun konuşmak istediğimi ise afişine tıklayarak yine yazılarımda bulabileceksiniz.

İyi seyirler,

Not: Bu listede yapım yılı 2015 olan filmleri bulacaksınız. 2016 da izlediğimiz fakat yapım yılı 2015 olan filmlerde buna dahil. Sevgiler,

0001-mutlaka izleyin

dheepan

Dheepan // İnsan olmak, vatan/sızlık, güven, sevgi ihtiyacı, yaşama bağlılık, hayaller… İzlerken sağlı sollu bin tane yumruk attı film bana…

İnsan, Human // 190 dakikada Dünya'nın binbir yerinden hikayeler ve görüntülerle "insan olmak" nediri sorgulatan müthiş bir belgesel.

İnsan, Human // 190 dakikada Dünya’nın binbir yerinden hikayeler ve görüntülerle “insan olmak” nediri sorgulatan müthiş bir belgesel.

dirilis

The Revenant, Diriliş // Inarritu’nun önünde saygıyla eğiliyorum. Böyle bir atmosfer, böyle bir gerçekçilik, böyle bir her şey! DiCaprio’nun içi rahat olsun, heykelcik bu sene onun elinde olacak…

anomalisa

Anomalisa // Başyapıt. Bu senenin Her’ü. Aşkı anlatış şekli “sinema bu” dedirtiyor. Kalabalıklardaki yalnızlık, hayatın tekdüzeliği, aile kurma ve başarının mutlu olmaya yetmemesi… Bu kadar çok şeyi kuklalarla bu kadar gerçek ve damardan anlatmak… İzleyin! (bitince kafamda “sen de artık herkes gibisin” çaldı…)

0002-bence izleyin

citizenfour

Citizenfour // Dijital çağda hayatlarımız ne kadar gizli? Hayata bakışınızı değiştirecek bir belgesel…

ex_machina

Ex-Machina // Yapay zeka konusuna ilgisi olanlar, izleyin derim!

inatçılar2

Rams, İnatçılar // Kardeşlik ve adı üstünde inat üzerine… İrlanda’nın müthiş coğrafyasında…

Beasts of No Nation // küçük bir çocukken intikamla dolu bir askere dönüştürülmek... izlerken içiniz acıyacak...

Beasts of No Nation // küçük bir çocukken intikamla dolu bir askere dönüştürülmek… izlerken içiniz acıyacak…

the_martian

The Martian, Marslı // Gravity’den sonra yine bir “survival & space” hikayesi… Matt Damon aşmış iyi oynamış… İzleyin efenim…

the_lobster

The Lobster // Ooo distopik dünya, alırım bi dal! Colin Farrell’lı, Rachel Weisz’lı bir garip film… Alt metni bol, absürdü bol, sevmeyeni bol, seveni bol, sonu olmamış ama izlenesi…

Room

Room, Gizli Dünya // Çok etkilendim bu anne-oğulun hikayesinden… İlk yarısı biraz gerilimli ama sonrasında da bolca sorgulama var. Aldığımız kararların ne kadarı bencilce?

Amy // Ah Amy... Filmi izlerken her olayda yanında olmak istedim. Seni bir türlü toparlayamayan o annenden babandan nefret ettim. Daha çok şarkı söylemeliydin be kızım!

Amy // Ah Amy… Filmi izlerken her olayda yanında olmak istedim. Seni bir türlü toparlayamayan o annenden babandan nefret ettim. Daha çok şarkı söyleyecektin be kızım!

listen_to_me_marlon

Listen To Me Marlon // Marlon Brandon’un oyunculuk serüvenini kendi ağzından dinlemek… Oyunculuk tutkusu, yöntemleri, ünlülükle başa çıkması/çıkamaması, çapkınlıkları… (ikinci kez izledim, bi üst kategoriye aldım.!)

The Hateful Eight

The Hateful Eight // Rahat ve uzunca bir vaktinizde sinema budur, hikaye anlatımı budur diyeceğiniz bir şölen izleyemeye hazır olun! Aslında sadece “bir Tarantino filmi” demek bile yeterli…

He Named Me Malala // Aslında sinematografik özellikleri bakımından sıkıntısı bol bir film ama

He Named Me Malala // Aslında sinematografik özellikleri bakımından sıkıntısı bol bir belgesel ama bazen hikaye her şeyin önüne geçiyor. Malala’nın cesareti ve gözündeki o ateş mutlaka görülmeli.

Yüce Sezar!, Hail Ceaeser! //

Yüce Sezar!, Hail, Ceaser! // Coen Kardeşlerin son filmi her zamanki gibi müthiş bir kara komedi. Clooney hayatının en komik karakterini mükemmel başarmış. Alden Ehrenreich ise müthiş keşif! İzlenmeli!

El Clan, Çete //

El Clan, Çete // Böyle bir final yok! Bütün salon çığlıklarımızı yuttuk, şok şok! Şahsen senenin en beğendiğim filmlerinden biri oldu Çete. Gerçek bir hikaye olması da cabası… Olaylardaki bazı açıklar bende de soru işareti oldu ama çok takılmayın. Dram,gerilim dolu etkileyici bir hikayeye tanık olun.

Where to Invade Next?, Şimdi Nereyi İşgal Edelim? //

Where to Invade Next?, Şimdi Nereyi İşgal Edelim? // Michael Moore’un önceki belgesel/filmlerini izlediyseniz, tarzını bilirsiniz. Amerikayı gömerken bu sefer aşırı güldürüyor. Üstüne işçi çalışma saatlerinden, eğitim yöntemlerine bir sürü ülkenin, bir sürü güzel uygulamasını keşfetmenizi sağlıyor.

Behemoth //

Behemoth // İzlerken kendi türüm adına utandığım film. “Moğolistan´ın göz alıcı doğasını yok eden, kül ve kömürden oluşan siyah dağlar; madencilerin ifadesiz yüzleri ve ömürlerini tüketen akciğer hastalıkları… Bu üretimin sonucu ise kimsenin yaşamadığı, 1 milyon kişi kapasiteli bir hayalet şehir.

 Le Tout Nouveau Testament, Yeni Ahit //

Le Tout Nouveau Testament, Yeni Ahit // “Tanrı, karısı ve kızıyla normal bir hayat süren sıradan bir Belçika vatandaşıdır ve bir apartman dairesinde yaşamaktadırlar.” Şu cümle bile film hakkında çok önemli bilgi veriyor ve mükemmel bir absürd komedi. Din, tanrı, tanrının adaleti gibi çok derin konuları mizahi bakış açısıyla sorgulatan filmi izlemenizi tavsiye ederim.

April and the Extraordinary World //

April and the Extraordinary World // Son dönemde gözümü kırpmadan izlediğim en sürükleyici, duygusal ve macera dolu animasyonlardan biriydi. Hikayeye de April a da bayıldım.

0003-yaaani

american sniper , keskin nişancı

American Sniper , Keskin Nişancı // Clint Eastwood yönetmenliğinde bir keskin nişancının iç dünyası. Bradley Cooper bi 10 başrol daha oynarsa, oyuncu olacak kısmetse… Adamda gelişme var beyler!”

far_from_the_madding

Far from the Madding Crowd , Çılgın Kalabalıktan Uzak // 19.yy görselliği çok iyi de, aşk beşgeni biraz yorucu oluyor bi noktadan sonra.

kingsman

Kingsman: The Secret Service, Kingsman: Gizli Servis // Çizgi romandan uyarlanan bir gizli servis filmi! Colin Firth candır…

littleprince

The Little Prince , Küçük Prens // Söz konusu Küçük Prens olunca bi duygusal oluyo tabi… Kitabını okumaya üşenenlere Kung Fu Panda’nın yönetmeninden…

meearl

Me and Earl and The Dying Girl, Ben, Earl ve Ölen Kız // Genç oyuncular Thomas Mann ile Olivia Cooke gerçekten çok umut verici performans sergiliyor.

Ixcanul // Guetamala'daki volkanın eteğinde çekilen, Maya kültürü ve kadınlar üzerine bir film...

Ixcanul // Guetamala’daki volkanın eteğinde çekilen, Maya kültürü ve kadınlar üzerine bir film…

sessizçığlık

Louder Than Bombs , Sessiz Çığlık // Bir ailenin hayalleri, düş kırıklıkları ve sırları…

Insurgent, Kuralsız // Birincisi fütüristik, ikincisi distopya, üçüncüsü Shailene Woodley! Bu üçlüyü severim, yalan yok!

Insurgent, Kuralsız // Birincisi fütüristik, ikincisi distopya, üçüncüsü Shailene Woodley! Bu üçlüyü severim, yalan yok!

arjantin

Zonda: Folclore Argentino, Arjantin // Arjantin geleneksel müziği, ülkenin farklı bölgelerinden çekilmiş görüntüler, Arjantin’in en iyi müzisyenlerinin seslendirdiği unutulmaz şarkılar…. Müzikli belgesel

Cobain: Montage of Heck // Nirvana, Cobain ve Courtney Love'ın arşivinden görüntülerle Kurt Cobain... Aşırı ağladım ='(

Cobain: Montage of Heck // Nirvana, Cobain ve Courtney Love’ın arşivinden görüntülerle Kurt Cobain… Aşırı ağladım ='(

Ters Yüz, Inside Out /

Ters Yüz, Inside Out / Yaniii filmin konusu ve hikayesi güzel ama renklerini beğenmedim desem :S Valla yalan yok, beğenmedim. Bütün film gözüme gözüme battı o renkler…

Taksi Tahran, Taxi Tahran //

Taksi Tahran, Taxi Tahran // Jafar Panahi’nin yasaklı olduğu, hapis yattığı İran’da inatla yapmaya çalıştığı sanatını senelerdir severek takip ediyorum. Bu da bu seneki… İran’ı merak edenlere tavsiye ederim.

Joy

Joy // O.Russell’ın her zamanki bir tutam De Niro, bir tutam Cooper, büyük bir kaşık da Lawrence formülü, yine ortalamanın bi tık üstü bir iş yaratmaktan öte gidememiş. Fakat “kadın” hikayesi olması sebebiyle, izlenesi…

Mistress America

Mistress America // Greta Gerwig (ki bence Meryem Uzerli!) ve Mozart ITJ’dan tanıdığımız Lola Kirke’ün döktürdüğü, yine bir 20-30 yaş arası kadınlar hikayesi…

Spotlifh

Spotlight // Filmin eli yüzü düzgün, konusu çok dikkat çekici (ve can sıkıcı), oyunculuklar Ruffalo’nun garip hallenmeleri dışında iyi ama azcık tekdüze gibi sanki…

Brooklyn //

Brooklyn // Bir kadının değişimi, göçmenlik, aşkları derken… Klişe sanırsınız ama izletiyor ve şaşırtıcı bir biçimde sonunu merak ettiriyor. (not: emory coheni kerem bürsin oynamış!)

Steve j

Steve Jobs // Valla aslında bir alt kategoriye koyacaktım zira senaryoyu ve Fassbender’ın oyunculuğunu çok beğendim fakat Steve Jobs’tan baydım azıcık biraz. Saygı duyuyoruz kendisine ok de, bu kadar detaylı tanımadığım akrabam var artık dinlemekten yoruldum bu hikayeyi.

Star Wars: Episode VII - The Force Awakens, Star Wars: Güç Uyanıyor //

Star Wars: Episode VII – The Force Awakens, Star Wars: Güç Uyanıyor // Bilimkurguyu pek sevmeyen, StarWars serisini hiç izlememiş ve merak etmemiş bir kimseyim. Kardeşim bir özet geçti, gittim onunla izledim. Güzeldi. Bana kalırsa bu film de bir alt kategoride olmalı ama emeğe saygıdan üste aldım zira görsellik rocks!

Bir Liderin Çocukluğu, The Story Of A

Bir Liderin Çocukluğu, The Childhood Of A Leader // Film son 5-10 dakikası haricinde gerçekten müthiş bir ilk film. Sinematografi, oyunculuklar ve müzikler çok etkileyici. Tek sorunu izlediğimiz onca şey ve öğrendiğimiz onca doneden sonra finalle bağlantının kopuk olması. Fakat Brady Corbet adını daha çok duyacağımız garanti.

Sicario //

Sicario // Emily Blunt’un oyunculuğunu konuşturduğu filmin hikayesi bildik başlasa da, su yüzüne çıkan gerçeklerle etkileyici bir hal alıyor. Başarılı sinematografi ve üstün gerçekçiliği ile senenin güzel gerilimlerinden…

Dressmaker

Dressmaker, Düşlerin Terzisi // Çoğunlukla eleştirmenler tarafından beğenilmeyen filme ben bayıldım ve sonuna kadar büyük bir keyifle izledim. Ayrıca Kate’in performansı çok iyiydi. Her filminde bir kademe daha yukarı taşıyor oyunculuğunu kadın.

The Lady In The Van //

The Lady In The Van // Bu filmde beni çok çeken bir şeyler oldu. Film bittikten sonra uzunca bir süre düşündüm. Sanıyorum Maggie Smith’in inanılmaz performansıydı… Yani böyle bir kadının varlığına, hatta o olduğuna öyle bir inandırdı ki… Değişik hayat hikayelerini sevenler, izleyin.

Heidi //

Heidi // Hepimizin bildiği hikaye müthiş çocuk oyuncu ve alpler manzarasıyla büyüklere tekrar Heidi’yi anlatma çalışması olmuş. Pek beğendim, pek severek izledim. Toplaşın izleyin, tam bir aile filmi…

A Bigger Splash, Sen Benimsin /// Tilda Swinton insan değil. Bu filmle kanıtlandı. Yani başka biri oynasa şu film asla böyle bişi olmazdı. “İyi oyunculuk nedir”i izlemek isteyenler kaçırmasın.

 0004-yaaani

the_avengers

The Avengers: Age of Ultron , Yenilmezler: Ultron Çağı // Ne kadar kötü olabilir ki, sonuçta Robert Downey Jr. var!

spy-ajan

Spy , Ajan // Hepimiz Melissa McCarthy’nin hastasıyız! Eğlenceli bir film, keyif için izleyin…

while_we_are_young

While We Are Young // Ben Stiller ve Naomi Watts’ı birlikte romantik komedide izlemek… Neden olmasın?

ayıteddy2

Ted 2, Ayı Teddy 2 // Edepsiz Amerikan komedisi sevenler için Ted müthiş =) Mark Wahlberg de ayrı can!

Trainwreck // Bir filme beklentim artınca karşılaştığım şey de pek bişeye benzemiyor oluyor sonuçta. Yaani Amy iyi oyuncuda, ikinci Silver Linings Playbook vakası benim için. Eh işte...

Trainwreck // Bir filmden beklentim artınca, karşılaştığım şey de pek bir şeye benzemiyor oluyor sonuçta. Yaani Amy iyi oyuncuda, ikinci Silver Linings Playbook vakası benim için. Eh işte…

Ali Baba ve Yedi Cüceler // Fısıltı gazetisinde yayılan o "komik değil" etiketine rağmen, zaten sizi gülmekten öldürmek değil bir macera anlatıp gülümsetmek hedefli filmin kalitesini çok beğendim.

Ali Baba ve Yedi Cüceler // Fısıltı gazetisinde yayılan o “komik değil” etiketine rağmen, zaten sizi gülmekten öldürmek değil bir macera anlatıp gülümsetmek hedefli filmin kalitesini çok beğendim. Gayet de güldüm yani… Gülemeyenler utansın!

Shaun The Sheep Movie, Kuzular Firarda // Stop-motion canımız fakat azıcık da bir senaryo olaydı... Annemle izledik, bayıldı filme. Ben daha ziyade uyukladım.

Shaun The Sheep Movie, Kuzular Firarda // Stop-motion canımız fakat azıcık da bir senaryo olaydı… Annemle izledik, bayıldı filme. Ben daha ziyade uyukladım.

Carol //

Carol // Bi sıkıldım, bi içine giremedim, Carol’ı değil de Cate Blanchett’ı izliyor olma durumundan çıkamadım, bi eee hadi oldum, bi bişi… Oscar adaylıklarına bakmayın, beklentiyi azaltın derim…

Bridge Of Spies, Casuslar Köprüsü //

Bridge Of Spies, Casuslar Köprüsü // Yine mi kahraman Amerikalı, yine mi Tom Hanks… Elinde bu kadar imkan varken, bu kadar mıdır çekilecek film? Çok ortalama ve klişe maalesef… Fakat prodüksiyon 10 üzerinden 10!

İçinde Biraz

İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur, Akounak Tedalat Taha Tazoughai // Nijer yapımı filmde geleneksel Tuareg müziğine elektro gitarla farklı bir yorum katan Mdou Moctar’ın yarı gerçek bir film… Filmde çok bir şey yok da, müzikler etkileyici…

Nadide

Nadide Hayat // Maalesef afişinden de anlaşıldığı üzere oldukça kötü bir sinematografi ile sinemasal olarak keyif vermeyen fakat hikaye olarak çok kurcalamayınca keyif veren (feel good movie) bir iş ortaya çıkarmış Irmak. Ülkenin adı en çok duyulan yönetmenlerinden biri olarak keşke kaliteye ve oyuncu seçimlerine biraz daha önem verseymiş. (Akbağ tamam ama Dikinciler olamamış)

The Good Dinasor, İyi Bir Dinazor //

The Good Dinasor, İyi Bir Dinazor // Ya göktaşı çarpmasaydı, ne olurdu? Film güzel ve orjinal başlıyor. İlk yarısını çok sevdim ama sonunu biraz klasik bağladıklarından böyle yandaki filmle aynı kefeye koydum. Sorry Arlo!

Hello, My Name is Dorris // Sally Field

Hello, My Name is Dorris // Sally Field müthiş tatlı bir kadın. Bu filmde tam bir sarılıp yanakları sıkılası… Bence yaşı ilerlemiş yalnız bir kadının hayattan ve aşktan beklentilerini güzel bir damardan anlatıyor film. Sevdim şahsen. Sıcak, kafayı çok yormayan, adrese teslim… Ara ara lazım!

Merdiven

Merdiven Baba // Şaşılacak şey ama Birol Güven izlenesi bir senaryoya imza atmış! Diyaloglar, sinematografi filan tabi bunları konuşmuyorum bile… Maalesef ülkemiz sinemasına bu tür kavramlar bir iki isimin yapımları dışında uğramıyor ama konusunu sevdim valla. Şaşkınım.

The Intern, Stajyer // Yaş aldıkça böyle tatlış filmleri daha bir sever oldum. Aslında çok klasik ve light bir hikaye ama bir severek izledim valla. Sinematografik şeyler filan beklemeyin tabi, keyifli zaman için tercih edilebilir.

0005-vasat

minions

The Minions, Minyonlar // Hepimiz minyonlara bayılıyoruz, film de komik ama yani beklentinin çok altında….

tomorrowland

Tomorrowland, Yarının Dünyası // Yönetmeni Brad Pitt sanıp gittim, Brad Bird çıktı =) Görsel güzel de manasız bir film…

thesecond

The Second Best Exotic Marigold Hotel , Marigold Otelinde Hayatımın Tatili // İlki daha güzeldi yaa, bu bi olmamış!

maymunprens

Pourquoi J’ai Pas Mangé Mon Père , Maymun Prens // Güzel dersler veren bir çocuk filmi senaryosu ama vasat…

knight_of_cups

Knight of Cups // Terrence Malick desem filmin nasıl olduğu az çok anlaşılır ama bu seferki bir tık daha zorlayıcı…

Pixels, Pixels // eskilerin ataricilerindenseniz, hoş bir nostalji olabilir.

Pixels, Pixels // eskilerin ataricilerindenseniz, hoş bir nostalji olabilir.

evim

Evim, Home // Yaaaaanniii… Belki çocuklar izleyebilir, öyle laf olsun diye….

Jurassic World // Ahh Ahh nerede o eski Jurassic Park! Sinemada izlediğim gün dün gibi aklımda... Ama bu yeni olan her şey gibi hissiz, sahte efekt kokulu...

Jurassic World // Ahh Ahh nerede o eski Jurassic Park! Sinemada izlediğim gün dün gibi aklımda… Ama bu yeni olan her şey gibi hissiz, sahte efekt kokulu…

 

 

sleepingwith

Sleeping With Other People // Yaaani… Boş vaktiniz çoksa, keyifli bir ilişki hikayesi.

The Big Short , Büyük Açık //

The Big Short , Büyük Açık // Ekonomiyi sevmem ama konuyu öyle bir basit anlatmışlar ki, ben bile anlayıp üstüne sıkıldım. Arka Sokaklar kameramanı çekimleri, Bale’in kötü ötesi oyunculuğu… Yani çok merak ediyorsanız izleyin yine de… Ne diyim…

The Danish Girl, Danimarkalı Kız // Çok bayat, çok sığ, sıfır duygu, bolca sömürü... Mükemmel anlatılabilecek bir hikaye bu kadar anlatılamaz! Tebriks cnm

The Danish Girl, Danimarkalı Kız // Çok bayat, çok sığ, sıfır duygu, bolca sömürü… Mükemmel anlatılabilecek bir hikaye bu kadar anlatılamaz! Tebriks cnm!

MAd MAc

Mad Max: Fury Road // Şu gençlerin çok sevdiği oyunlar gibi biraz… Çok hareketli, çok aksiyonlu, belli ki bol prodüksiyonlu… Fakat duygudur, konudur, bunlar nerede sayın seyirci? Sevemedim yani yalan yok!

İftarlık Gazoz

İftarlık Gazoz // Nerede Dondurmam Gaymak, nerede gereksiz uzatılmış duygu vermeye çalışırken duygudan soğutan bu film! Olmadı Yüksel Aksu… Normalde gözümde bir alt sırada ama sırf 70li yılları mükemmel canlandırdığın için bir üste koydum. Cık cık cık!

Cindirella, Sindirella //

Cindirella, Sindirella // Kostümler, o masalsı mekanlar filan mükemmel ama işte klasik Sindirella…

The Diary Of A Teenage Girl, Bir Gen

The Diary Of A Teenage Girl, Bir Genç Kızın Gizli Defteri // Yaaani. Biraz dağınık buldum şahsen filmi. Bir de konunun ele alış biçimini sevemedim sanırım.

7 Days in Hell //

7 Days in Hell // Andy Samberg’in hastasıyım. Adam çok net son yılların en iyi komedi oyuncularından. Fakat koskoca Jon’u şu hallerde görmek bi ince üzücü ve film komple belaltıydı. Ama güldüm mü, güldüm. =)

Ant-Man // Öncelikle 150.kez şunu belirteyim: Bilim-kurgu sevmiyorum =) Gidip gidip izleyip, sora da beğenmiyorum. Yani hobi gibi bir şey bu da herhalde. =) Bu diğer kahramanlara göre biraz daha saçma gibi ama, ya da bana öyle geldi. Neyse işte. =)

Yok Artık // Sinemamızda deneysel senaryolar o kadar az ki (yok denecek kadar!) daha yukarılarda yer alsın isterdim bu film. Ama popüler olma kaygısıyla bazı senaryo, hikaye, kurgu, oyunculuk gibi konuları geri plana atmışlar diye düşünüyorum. Yine de bu kafayı kaybetmeden kaliteli bir sinema yapabilceklerine dair umudum var.

 

 

 

0006-kaçııın

burgonyadükü

The Duke of Burgundy, Burgonya Dükü // Sonuna kadar izlemeyi başardığım için kendimi tebrik ediyorum. İç şişirici…

Grinin Elli Tonu, Fifty Shades of Grey // Kitabı beğenmemiştim. Filmi de beğenmedim.

Grinin Elli Tonu, Fifty Shades of Grey // Kitabı beğenmemiştim. Filmi de beğenmedim. Sırf çıkardığı gürültüden ikisine de para harcadım. Pişmanım.

Düğün Dernek 2: Sünnet // Selçuk Aydemir kafasına bayılıyorum. Fakat bu film olmamış. Aceleye gelmiş, genel izleyiciye hitap etmek için kalite yerlere düşmüş... (Tanrı hepimizi Rasim Öztekin'in oyunculuğundan korusun. Amin)

Düğün Dernek 2: Sünnet // Selçuk Aydemir kafasına bayılıyorum. Fakat bu film olmamış. Aceleye gelmiş, genel izleyiciye hitap etmek için kalite yerlere düşmüş… (Tanrı hepimizi Rasim Öztekin’in oyunculuğundan korusun. Amin)