20 f 2014 | Sinema
- Yönetmen: David O.Russell
- Tür: Dram, Gerilim
- Yapım: ABD, 2013
- Oyuncular: Christian Bale, Bradley Cooper, Amy Adams, Jennifer Lawrence, Jeremy Renner
- Süre: 137 dk
“1970’lerde geçen gerçek bir hikayeden uyarlanan filmde usta dolandırıcı Irving Rosenfeld ve ortağı Sydney Prosser genç ve yetenekli bir FBI ajanı olan Richie DiMaso tarafından yakalanır. Hüküm giymemelerinin ise tek bir yolu vardır: FBI için çalışmak… FBI’ın üst kademeli yöneticilerinden gelen bu teklifi kabul ederler; görevleri ise kendileri gibi usta bir şekilde dolandırıcılık yapan kimi insanları teşhis etmektir. Ajan DiMaso ve çalışma arkadaşları tarafından hazırlanan plana göre, bir kumar cenneti olan Arap Şeyhi?nin yönettiği Atlantic City’de ünlü kumarcıların katıldığı geniş çaplı bir oyun organize edeceklerdir. Başlarda son derece masumane ve zekice görünen bu plan, zamanla değişime uğramaya başlar.”
David O.Russell filmleriyle ilgili yorum yazarken zorlanıyorum. Çünkü neyi ne kadar beğendiğimi kafamda oturtamıyorum. Ama sırayla gidelim.
Yönetmenin Tesadüfler ve Üç Kral gibi pek de parlak olmayan filmlerinden sonra, 6 yıl ara verip geri dönüş yaptığı The Fighter, bir dolu ödül kucaklamıştı. Klasik dövüş filmlerinin yerine ağır bir aile dramasının üzerine temellendirilmiş bir hikayesi vardı. İki sene sonra gelen Silver Linings Playbook ise tam anlamıyla parladığı film oldu. Burada da romantik komedi anlayışına edebi ve sanatsal bir bakış açısı getirmişti. Şimdi, bir yıl sonra, yönetmen Fighter ve Silver L.P’daki başrolleriyle birlikte bir düzenbazlık hikayesi olan American Hustle ile karşımızda.
Diğer filmlerine nazaran daha az gerçekçi, karikatürize edilmiş karakterlerle dolu bir film var karşımızda. Üstüne 70lerin hem yaşam tarzı, hem moda anlayışı bakımından abartılı hali arka plana konulunca, film bir düzenbazlık hikayesinden çok komedi-müzikal etkisi vermiş. Yönetmenin istediğinin bu olmadığını ve karmaşa yaşadığını düşünüyorum. Bu karmaşa olduğu gibi bana geçti. Dolayısıyla filmle ilgili düşüncelerim karman çorman oldu.
Benim için hikaye bir işin olmazsa olmazı. Hikaye bu denli havada kalmışken sürenin bu kadar çok uzatılması da yorucu oldu. Çok çok daha kısa tutulabilirdi film, izlerken bu sahne olmasaydı da olurdu dediğim bir çok yer vardı.
Oyuncularını doğaçlama konusunda cesaretlendirdiği bilinen yönetmen, bu filmde de sırtını en çok onlara dayıyor. Sırayla bahsetmem gerekirse;
Christian Bale‘i değişmiş görüntüsüyle birlikte iyi buldum ama o kadar. Üzerine uzun uzun yazabileceğim bir performansı, örneğin bir Fighter performansı yoktu.
Filmin diğer erkek başrolü Bradley Cooper’ı ise oynadığı karakterlerle bir türlü kafamda oturtamıyorum. Her ekrana gelişinde, suratında “gülmemi tutuyorum” ve “ben niye buradayım” ifadeleri var gibi geliyor. Sanki komedi filmlerindeki o beceriksiz, nasıl ajan olduğunu anlayamadığımız tiplemeler gibiydi bu filmde. Adama ben zerre inanmadım, nasıl o kadar parayı emanet etti koskoca FBI? Bunlar hep soru işareti oldu. Hangover serisinden sonra ciddi filmlere henüz adapte olamadı sanıyorum. Hangi akla hizmet Oscar adaylığı aldı, onu da bilemiyorum.
Amy Adams’a gelince. Açık söyleyeyim abartılı dekoltesini incelemekten suratına her zaman bakamadım. Bundan mıdır nedir, kendisi itiraf edene kadar İngiliz aksanı taklidi yaptığını bile anlamamıştım. Bu aksan meselesi dışında, rolünü olması gerektiği kadar oynadı ve inandırıcı bir aşık kadın performansı çıkardı. Bu sene Her’deki duru performansı ve American Hustle’daki işiyle övgüleri hak ettiğini düşünüyorum. Ama Oscar alacak kadar mı? Sanmıyorum.
Ve gelelim filmin yıldızına. Henüz 23 yaşında olmasına rağmen Jennifer Lawrence o kadar başarılı ki. Bakışları, duruşu, konuşma tarzı. Bu filmin ayakları en yere basan karakterine o hayat verdi. Winter’s Bone‘da ne kadar iyi bir oyuncu olduğunun ilk sinyalini vermişti, ardından yine başarılı işlere imza attı. Geçen sene Oscar’ı hakkıyla kucakladı. Her canlandırdığı karaktere büyük bir derinlik katan oyuncu Rosalyn rolünde de çok çok başarılıydı.
En iyi film, yönetmen ve oyunculuklar dışında (ki yukarıda bahsi geçen 4 oyuncu da aday şu anda) orijinal senaryo, kurgu, prodüksiyon tasarımı, kostüm tasarımı kategorilerinde de aday olan film, iyi bir seyirlik ama senenin en iyisi kesinlikle değil. Hatta ilk 10’a bile girmiyor bence.
Tek bir cümleyle özetlemem gerekirse; İzlemesi keyifli, uzunluğuna rağmen tahammül edilebilir, kostümleri ve ünlü oyuncularıyla ortalama bir Hollywood filmi.
İyi seyirler.
28 f 2013 | Sinema
- Yönetmen: David O. Russell
- Oyuncular: Bradley Cooper, Robert De Niro, Jennifer Lawrence, Jackie Weaver
- Tür: Dramatik komedi
- Süre:112 dk
- Yapım: ABD
Eski bir tarih öğretmeni olan Pat Salitano (Bradley Cooper), yaşamında değer verdiği her şeyi bir günde yitirmiş bir adamdır. yaşadığı ciddi bir travma sonrası patlar ve ardından mahkeme kararı ile 8 ay rehabilitasyon merkezinde tedavi görür. Çıktıktan sonra hayatını düzene koymak şartıyla ailesinin evine geri yerleşen Pat’in yegane amacı düzgün bir adam olup, işini geri almak ve karısı Vicky’yi bu sayede geri kazanmaktır.
Fakat durum Pat için sandığından daha zor olacaktır. Bir yemekte, aile dostu Tiffany ile karşılaşan Pat, genç kadınla eski eşine ulaşmak amacıyla yakınlaşır. Bir ‘iyilik’ karşılığı Pat’e yardım teklif eden Tiffany, her ikisi içinde umut ışığı olacak yeni bir kapı açacaktır…
Aylar önce Amerika’dan haberler gelmeye başladı filmle ilgili… Baya göklere çıkarıyorlar, övgülerden övgü beğeniyoruz… Fragmanı izledim. Baya romantik komedi… Noluyoruz demeye kalmadı 8 Oscar adaylığı geldi!
En son Dövüşçü/Fighter ‘da bıraktığımız yönetmen David O.Russell, bu filmin uyarlama senaryo ve yönetmenliği üstlenmiş, Winter’s Bone‘dan hastası olduğum Jennifer Lawrence ve Hangover serilerinin damadı Bradley Cooper’ı başrole koymuş. Matthew Quick’in aynı adlı çok satan romanından beyazperdeye uyarlanan film hem yönetmenin hem de bu oyuncuların katkısıyla daha güzel bir noktaya gelmiş.
Şöyle ki, aslında hikaye tanıdık. Ama klasik Amerikan romantik komedilerinden bu işi ayıran bir iki detay var. Birincisi David O.Russell’ın yönetmenliği… Kamera kullanımı, oyuncu yakın planları ve mekan kullanımı filmi basit bir film olmaktan çıkarıyor. İkincisi başrol oyuncularının kimyasının fazlasıyla uyuşması ve karakterleri gerçekmiş gibi yansıtabilmeleriydi.
Filmin artı olan bir diğer yanı ise yan rollerdeki oyuncuların hikayeye gereği kadar destek vermeleri ve boşlukları tamamlamaları. Özellikle Robert De Niro ‘nun kısa ama öz performansı çok etkiliydi.
Açıkçası filmi Dövüşçü kadar beğenmedim ve 8 Oscar adaylığını çok abartılı buluyorum ama yine de bir romantik komedi için kalitesi oldukça yüksekti diyebilirim.
İyi seyirler,
6 f 2011 | Sinema
- Yapım: 2011 ~ ABD /
- Tür: Gizem, Komedi, Macera /
- Süre: 1 saat 42 dk /
- Yönetmen: Todd Phillips /
- Oyuncular: Bradley Cooper, Justin Bartha, Zach Galifianakis, Paul Giamatti, Jamie Chung, Ed Helms, Ken Jeong, Mike Tyson, Todd Phillips /
“Phil (Bradley Cooper), Stu (Ed Helms), Alan (Zach Galifianakis) ve Doug (Justin Bartha), Stu?nun düğünü için Bangkok’a giderler. Las Vegas?taki unutulmaz bekarlığa veda partisinden sonra Stu işini şansa bırakmayıp sakin bir düğün öncesi kahvaltısı yapmayı tercih eder. Ancak her zaman herşey planlandığı gibi gitmeyebilir… Vegas?ta olan Vegas?ta kalabilir ama Bangkok?ta olanlar hayal bile edilemez.
Todd Phillips?in yönettiği, 2009?un çok sevilen ve ?R Kategorisinde? (17 yaş ve üstü izleyici) tüm zamanların en çok hasılat yapan komedisi olan ?Felekten Bir Gece?, aynı zamanda En iyi film dalında-Komedi ya da Müzikal, Altın Küre kazanmıştı. İşte bu filmin devamı ?The Hangover II: Felekten Bir Gece Daha? yine Todd Phillips?in yönetimiyle geliyor.”
Felekten Bir Gece 2, ilk filmin tamamıyla kopyası. Son zamanların en çok seyirci çeken “Hangover” çetesi birinci filmle hemen hemen aynı kadro, senaryo ve hatta kurguyla karşımızda. Cinsel içerik bakımından ilk filme oranla hayli +18 olan film, gülmeye şartlayarak gelen seyirciyi boş göndermese de yeni şeyler sunamıyor.
Velhasıl keyifli vakit geçirmek özellikle ilk filmi izlemeyenlere tavsiye ederim. Bir de yakışıklı Bradley’i izlemek isteyenlere…
İyi seyirler,
30 f 2010 | Sinema
- Tür: Komedi
- Yönetmen: Todd Phillips
- Yapım: 2009, ABD
- Süre: 100dk
- Oyuncular: Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis, Justin Bartha, Heather Graham, Sasha Barrese, Jeffrey Tambor, Rachael Harris, Mike Tyson
Bu haftasonu DueDate’i izlemeden önce Todd Philips’in bir önceki filmi The Hangover’ı izlemek istedim. Arkadaşlarım çokça bahsetmişlerdi filmden. Gerçekten dedikleri kadar varmış bu 4 arkadaşın hali. Gülmekten yerlere yattığım çokça sahne oldu.
Komedisinin çokça bel altı esprilerle dolu olduğunu söylemek gerek. Ama dozajını sevdim ve beni güldürdü. Beyazperde’den Oktay Ege Kozak’ın aşağıdaki notuyla beraber kalabalık bir arkadaş grubuyla izlemenizi tavsiye ederim.
Beyazperde – Oktay Ege Kozak:
“Felekten Bir Gece?den ne kadar haz alabileceğiniz tamamiyle espri anlayışınıza bağlı, bu kadar basit. Eğer Ah Mary Vah Mary?de ta on sene önce seyirciyi şoke eden, fakat günümüzün standartlarıyla neredeyse Doris Day komedilerinin masumiyetiyle karşılaştırabilecek ?saç jeli? şakasına halen mideniz bulanıyorsa aman diyeyim Felekten Bir Gece?den uzak durun. Fragmanda şirin bebek var diye aldanmayın. O bebeğin elleriyle neler yapıldığını bir bilseniz…”
Konu:
“Filmde arkadaşlarının düğününden iki gün önce bekârlığa veda partisi vermek için Las Vegas’a giden dört arkadaş, sarhoş oldukları parti gecesinin sabahında odalarında bir kaplan, tavuklar ve dolapta ağlayan altı aylık bir bebek ile uyanırlar. Ayrıca damat ortada yoktur.
Bir gece öncesine dair hiçbirşey hatırlamayan üç arkadaş ip uclarını takip ederek işlerin nerede kontrolden çıktığını bulmak zorundadırlar. En önemlisi de damadı bularak zamanında Los Angeles’a düğününe yetiştirmeleri gerekmektedir.”