Görme engelliler için kitap seslendirmek, senelerdir aklımda olan bir şeydi,  Ve sonunda başardım. İlk kitabımı okuyup teslim ettim. Nasıl gönüllü olduğumu, kitabı nasıl ve ne kadar sürede okuduğumu, neler yaşadığımı ve deneyimlerimi, sorularınıza yanıt olabilmesi için paylaşıyorum.

***

GetemLogoSenelerdir hep yapmak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım (bahane!) bir şeydi kitap seslendirmek. Yine bir gün internette tesadüfen reklamlarına rastlayınca bu sefer ciddi ciddi yapmak istediğimi farkettim ve Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Ve Eğitim Laboratuvarı (GETEM) ‘in sitesini saatlerce inceledim.

Ülkemizde bulunan yaklaşık 10 görme engelli kütüphanesinden biri olan GETEM kütüphanesi, diğer kütüphanelerle birlikte çalışıyor ve eser taramasını tüm kütüphaneler ortaklaşa yürütüyor. Türkiye’deki sayıları yaklaşık 400bin civarında olan görme engellilerin yanı sıra, diğer tür engeli gereği basılı kaynaklardan sınırsızca faydalanamayan (felçli, dyslexic) bireyleri de kapsayan bu projede; ağırlıklı olarak Türkçe ve İngilizce yayınlar olmak üzere hikaye, roman, şiir türü kitapların yanısıra ders kitapları, makaleler, ders notları vb. kaynaklar da seslendiriliyor. GETEM bünyesindeki seslendirilmiş eserler ister internet üzerinden, ister indirilerek ilgili teknolojik aletlerden, istenirse de telefon aracılığıyla dinlenebiliyor.

audio-book1GETEM bünyesinde gönüllü okuyucu olmak için bir iki yol var. Ben kitap okuması yaparken uyulması gereken kuralları inceledikten sonra, 5 dakikalık bir kaydı (istediğiniz eserden okuyabiliyorsunuz) İphone’da halihazırda bulunan Sesli Notlar uygulamasında yaptım ve e-mail ile gönderdim. Kabul edildiğimi bildiren maille birlikte nasıl okuma yapmam gerektiğiyle ilgili video ve sunum dökümanlarını ilettiler. Öğrenmesi biraz zaman alıyor zira dipnot nasıl okunur, kaçar dakikalık kayıtlar yapılmalı, ayrımlar nasıl ifade edilmeli gibi gibi bir sürü konuyu doğru okuma yapabilmek için öğrenmek gerekiyor. Ayrıca aynı mailde kütüphaneden talep edilen, halihazırda hiç bir kütüphanede okunmamış olan kitapların listesini bulabileceğim bir link de vardı. Bu linke göre o anda yaklaşık 1200 adet seslendirilmesi talep edilmiş eser vardı. Bunlar arasından benim de okumak istediğim Tolstoy’un Sanat Nedir? adlı kitabını seçtim.

Kitabı seçerken keyifle seçtim fakat okuma kısmı beni biraz zorladı. Birincisi ilk okumaya göre biraz kalın bir kitap seçmişim. Kitap yaklaşık 370 sayfaydı. İkincisi çeviri kitaplarda cümleler okumak açısından biraz zorlayıcı olabiliyor. İlk 100 sayfa alışmam sürdü diyebilirim. O yüzden ilk kitabı yerli bir yazardan seçmek, ısınma evresini kolay atlatmak için daha akılcı bir seçim olabilir. Bir de kitabın içinde sürüsüne bereket Fransızca, Almanca ve İngilizce isimler, eser adları ve alıntılar vardı. Okumadan önce tüm kitabı tarayıp bu yabancı kelimelerin okunuşlarını Google Çeviriden dinleyip yanlarına not ettim. Bir de şahsen yabancı dilleri usulünce konuşma konusuna pek yatkınlığım yoktur, bir hayli çalışmam gerekti.

????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????????Tam her şeyi hazırlamış ve kendimi kaptırmıştım ki giden sesimle birlikte kronik faranjit olduğumu hatırladım! Boğazım sağolsun günde ortalama 20-30 dakika okumayı ancak yapabildim. Bu nedenle ve yukarıdaki nedenlerle kitabı okumam tahmin ettiğimden daha uzun sürdü. 8 Aralık’ta başladığım okumalarım 8 Ocak’ta bitti. Toplamda 11 buçuk saat gibi bir sürede, 33 ayrımda kitabı okudum. Bugün itibariyle de wetransfer yolu ile okumalarımı ve künyeyi ilgililere gönderip yeni okuma yapacağım kitapları seçtim.

Bütün zorluklarına rağmen gerçekten sesimin birisine ulaşacağını bilmek büyük bir keyif. İnsan hep elinden fazlası gelsin istiyor ama bence elimizden gelenler de çok değerli. Şahsen ben yapabilecekken bunca yıldır yapmayıp ancak 30umda bir kitap okuyabildiğim için mahçup ve üzgünüm. Fakat bundan sonra sağlığım elverdiğince ömrümün sonuna kadar okumalara devam edeceğim.

Bir de bu okuma sırasında blogla ilgili bir karar aldım. Görme engelliler için kitaplar olduğu gibi filmler de var malum. Hatta müzik ile görebilenlere göre çok daha derin bir bağları var. Onların da ilgilenip ulaşabildikleri sanat dalları ile ilgili yazılarımı seslendirip bloga ekleyeceğim. Altyapısını nasıl yapmam gerektiğini çözer çözmez bunu hayata geçirmekte kararlıyım.

Bu arada Tolstoy’un Sanat Nedir? kitabıyla ilgili de uzun uzun yorumlarım var aslında. Ayrı bir yazının konusu olur ama kitaptaki açıklamaların %80ine katılamadım. Çoğu yaklaşımını fazla muhafazakar ve dar görüşlü buldum ve hatta çoğu tespitini çok yanlış buldum. Ama yine de Tolstoy gibi bir yazarın sanat ile ilgili yorumlarını öğrenmek kafa açıcıydı.

***

30lu yaşlara gireceğim şu aylar, hayata bakışıma çok farklı perspektifler ekliyor. Sadece kendimiz için çalışıp, kendi hayat şartlarımızı korumakla uğraştığımız bir yaşam tarzı, hayli boş geliyor artık. Yaşamlarımızın bu denli kapalı ve bencil olması neyin dayatması bilmiyorum ama güvenli yaşamlarımızdan çıkıp dünyada ne olup bittiğine sadece seyirci kalmak yerine olan biteni düzeltmeye iyileştirmeye yardım etmek için çaba harcamak lazım. Ben kendi elimden geldiğince, hani bir deniz yıldızı da olsa klişesiyle, çabalamaya devam edeceğim.

***

Son Not:

Böyle değerli bir çalışmayı yapıp bizlerin de birer parçası olmasını sağladığı için GETEM’e çok teşekkür ederim.

Emeklerinize sağlık,